Tarih: 15.03.2017 10:12

Hadis var mıdır? (2)

Facebook Twitter Linked-in

 Geçen hafta kaldığımız yerden devam edelim…

Hadis var mıdır?

Hadis var mıdır? Yok demek zorlama bir cevaptır. Elbette risalet görevini yerine getirmek için Nebi konuşmuştur. Ama din adına konuşmaları Kuran'ın belirttiği çerçevenin dışında olmamıştır. Kuran’daki nebiye yapılan uyarı ve ikazlar bunu bize net olarak göstermektedir.

Şöyle bir örnek daha verebiliriz. Allah resulü Medine’ye gittikten sonra yaklaşık 500 Cuma namazı kılmış ve dolayısıyla o kadar da hutbe irad etmiştir. Ama elimizde 10’u geçmeyen hutbe sayısı vardır. Bu ne ile izah edilebilir sizce? Çünkü Kuran dışında bir şey okumuyordu…

‘Hadis var mıdır’ sorusundan ziyade hadislerin kriteri ne olmalıdır sorusunu sormak gerekir. Bu bizi tek cevaba götürür: Kur’an… Hayatımızın tashihi de onunla değil mi? İnsanlık ona karşı sorumluluklarından dolayı sorgulanmayacak mı? Öyleyse kıstas Kur’an olmalıdır.

Hadis ve Sünnet’in bugün aynılaştırıldığı ve âlim geçinenlerin bu farkı, kasıtlı veya cehaletlerinden bilmediği bir zamandayız. Hadis söze, sünnet fiile delalet eder. Bunların ayırımını bilmeden konuşmak, yazmak, hitap yersizdir.

Kuran’da hadislere uyun emri var mıdır?

Kuran'da Nebinin hadisine uyun diyen hiçbir ayet yoktur. Resul’e uyun ayetlerinin hadis’e tevdi edilerek açıklanmasıysa cehalettir. Risalet kitaptır, inzal vahyin mesajıdır.

Nebi ve Resul kavramı arasındaki farkı bilmeden kolaycılığa kaçıp ‘kasıt hadistir demek’ kitaba ve mesaja noksanlık atfetmektir.

Kimi hocaların(!) Hicr -9’da geçen “Bu zikri biz indirdik koruyacak olan da biziz” ayetinde geçen ‘zikr’ kelimesini hadis olarak çevirmesi ğalatı zuldur. Kastın kitab olduğu tüm müfessirlerce kabul edilen bir gerçektir. Maksat’ın kitabı olduğu metinde sarihtir.

Ayrıca Allah bize kuranda iki kişiyi güzel örneklikle ifade eder. Birincisi İbrahim (as.) öteki Hz. Muhammed’tir(as.) Hz. Nebi ile ilgili o kadar söz varken ve örneklik o sözler üzerinden açıklanmaya çalışılırken İbrahim örnekliğinde bir sözün olmaması garip değil mi? Onun da hadislerinin olması gerekmez mi?

Hz. İbrahim’in (as.) örnekliği Kuran ayetleri üzerinden açıklanırken Nebi’nin örnekliğinin zanni delil taşıyan hadislere dayandırılması sizce sahih midir ve ne derece doğrudur?

Casiye süresi 6. ayet tam da bu konuda müslümanları uyarıyor. “Siz bundan sonra hangi (hadis’e)söze itibar edeceksiniz.” Sözden kasıt Kur’an değil midir? Öyleyse bugün Kuranın hizmetinde olması gereken kaynaklar neden Kurana paralel eşit bir düzeyde tutuluyor. Asıl dini bozanlar bunları ön plana çıkaranlar değil mi?

Hadisler üzerinden bir dindarlık üretilecekse şu ayeti hatırlatmak gerekir. ‘’Sonra onların izleri üzerinde elçilerimizi birbiri ardınca gönderdik. Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik; ona İncil'i verdik ve onu izleyenlerin kalplerinde bir şefkat ve merhamet kıldık. (Bir bidat olarak) Türettikleri ruhbanlığı ise, Biz onlara yazmadık (emretmedik). Ancak Allah'ın rızasını aramak için (türettiler) ama buna da gerektiği gibi uymadılar. Bununla birlikte onlardan iman edenlere ecirlerini verdik, onlardan birçoğu da fasık olanlardır.(Hadid 27)’’

“Onlar, Allah'ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini Rabblar (ilahlar) edindiler ve Meryem oğlu Mesih'i de… Oysa onlar, tek olan bir İlah'a ibadet etmekten başka bir şeyle emrolunmadılar. O'ndan başka ilah yoktur. O, bunların şirk koştukları şeylerden yücedir. (Tevbe 31)

Bugün bizde aynı tehlike ile karşı karşıyayız. Dinin sahibi olarak kendisini gören zümreler var ve islamı savunduklarını iddia edip İslama zulmediyorlar. Nebiyi Kuranın paraleli olarak görüp ayetleri hükümsüz kılabileceğini iddia ediyorlar.

Nur süresinin zina ayetlerinin recme ile nesh edildiğini, namaz kılmayanın ile irtidat edenin öldürüleceğini, dinde müslümanlar için zorlamanın olduğu vs. vs. söylüyorlar.

Bu sizce kabul edilebilir mi? Eşlerine yaklaşmayacağını söyleyen Nebiyi nasıl ikaz ediyor Rabbimiz: Ey Nebi! Zevcelerinin rızasını almak için neden Allahın sana helal kıldığını sen kendine haram etmeye kalkıyorsunuz? (Tahrim-1).

Bu ayetler üzerine Nebi eşlerine geri döndü. Şayet mesajda tercihi olsaydı ikaza uymaz, emri yerine getirmez ve Hz.Aişe ile Hafsa’nın da içinde bulunduğu tüm eşlerini boşardı.

İşte kitabın tahrifi ve itibarsızlaştırılması işte budur. Resul ile kitabın çakıştırılması, zıt ve birbirine rakip olarak gösterilmesidir. (Devam Edecek)


OKUMAYANLAR İÇİN BİRİNCİ YAZIYI TEKRAR YAYINLIYORUZ!

‘’VE İNDİRDİĞİMİZ BU KİTAP MÜBAREK BİR KİTAPTIR ONA TABİ OLUN”-1


Allah resulüne kuran dışında gayri metluv vahiy indirildi mi? Hadis ve sünnetin dindeki yeri nedir, ne olmalıdır? Hükümde Kuranla eşit midir? Sünnet ve Hadis ayetleri nesh eder mi? Soruları tüm zamanlar boyunca tartışılmış ve nihayete ermeyen tartışmalarla sona ermiştir. Ama bu tartışmalar bilinç seviyesinin artmasına katkı sağlamış muarızlarını da fanatikleştirmiştir.

 Kitap dışı vahiy iddiası üzerinden islam ve müslümanlara kasıtlı birçok saldırı yapılmıştır. Bazen bu müsteşrikler tarafından, bazen zorba idareciler tarafından, bazen de ön plana çıkmak isteyen veya bir konuma ulaşmayı emel eden kendini âlim addeden zatlar tarafından yapılmıştır. Dolayısıyla bunu bir devirle sınırlı tutmak yanlıştır. Zira her devirde örneklerine rastlamak mümkündür.

Şurası bir gariptir. Allah resulü yaşadığı dönemde sözlerinin yazılmasını yasaklamış, gizliden yazanların yazdıklarını imha etmiştir. Çünkü Tevrat ve İncil’in başına gelen musibetten çekinmiştir. Bazı sahabelere izin verildi deniliyorsa da, o haberlerin sıhhati yeniden gözden geçirilmelidir. Çünkü Allah resulü istemediği halde yazıldığını iddia etmek ispat ister. Hem Hz. Ali’nin hem de Hz. Osman’ın yazdığı Kuranlar bugün elimizde vardır. Şayet yazıldığına dair hadis olsaydı onlarında elimizde olması gerekmez miydi? 

Aynı şekilde Raşid Halifeler döneminde de aynı tavır sürdürülmüş, inadına yazmaya devam edenler çeşitli şekillerde caydırıcı cezalara maruz kalmıştır.
Vahyin başlangıcından beri Allah resulü ile birlikte yürümüş sahabilerin yok denecek kadar rivayetlerinin olması da hayretlerimizi kamçılıyor.  Ve de nübüvvetin son 3 ayını Nebi ile geçirmiş bir zatın yüz binler hadis rivayet etmesi şaşılacak bir şey. Rey Ekolü’nün üstadı Ebu Hanife, mezkûr meşhur ravinin köpeğin su içtiği kapla ilgili rivayetini değerlendirmiş, rivayet ettiği konuyla alakalı ameline bakmış farklı olduğunu görünce de itiraz etmiş; “Bu adamın söyledikleriyle yaptıkları bir değil” diyerek rivayetlerinden uzak durmuştur.

Ayrıca müslümanlar arasında asırlık fitne tohumlarının ekilmesine neden olan ve tefrika’ya davetiye çıkaran hadis rivayetlerinin ravileri ise, bir elin beş parmaklarını geçmez. Bu da bilinçli bir sulandırmanın yapıldığı izlenimi vermektedir: Ka’b El-Ahbar, Vehb b. Münebbih, Temim Ed-Dari ve ibn Cüreyye…
Hadisler toplanıldığı dönemin siyasi çalkantılarından etkilenmiştir. Birlik ve dirlik adına Allah rızası için hadisler uydurulmuştur. Emevi dönemi olsun Abbasi olsun veya daha sonraki dönemlerde bu devam etmiştir. “Ebu Hureyre’den şöyle hadis rivayet edilmiştir: ‘ Allah’ın resulü Muaviye’ye bir ok verdi ve şöyle dedi: Bu oku al cennette beni onunla karşıla. Allah vahyini üç kişiye emanet etti: Ben, Cebrail ve Muaviye (İbn Kesir-El Bidaye Ve’n-Nihaye/ Sufi’nin Dini-Dr. Hamdi Kalyoncu S:43)

Geçen gün bir islami haber kanalında hızını alamayan eski vaiz ve milletvekillerinden biri Türkiye’nin atlattığı 15 Temmuz askeri darbesine işaret eden ‘Hadislerin’ olduğunu iddia etmiştir. Öte söze gerek yok sanırım.

Hadisler Korunmuş mudur?

 “Şüphesiz rehberlik ve karanlıklardan aydınlığa çıkarma özelliklerine sahip Tevrat’ı biz indirdik. (Hakk’a) teslim olmuş Nebiler, Yahudilere onunla hükmeder. Rabbanîler (kendilerini Rab’lerine adamış olanlar) ve Ahbar olanlar da (zahidler, yahudi âlimler, hahamlar) Allah’ın Kitabı’ndan korumakla görevli oldukları ile hüküm verirler ve onlar, onun üzerine şahitler oldular(Maide-44)”

Önceki vahiylerin korumalığı din adamlarına bırakılmıştı. Onlar ise, kelimeleri yerlerinden ettiler, ağızlarını eğip bükerek farklı anlamlar çıkardılar, nefsanî hevalarına kurban edip insanları Allah’ın dinine değil kendilerine çağırdılar, menfaatlerini ön planda tuttular. Dikkatinizi çekmek istiyorum. Üzerinde tahrifat yapılan Allah’ın kitabıydı, elçilerin sözleri(hadisleri) değildi. Allah’ın kitabı tahrifata uğratabilinirken Hadislerin korunmuşluğundan bahsetmek doğru mudur? 
Muhaddislerimiz iyi bilir ki, Ahmed b. Hanbel ölmeden önce kitabında bazı rivayetleri ayırmış ve mevzu olduğu belirtmiştir. Ölümünden sonra oğlu mevzuları aynı kitaba farklı bir renkte farkları ortaya çıksın diye koymuştur. Sonraki dönemlerde renk farkı ortadan kaldırılarak kitaba dâhil edilmiştir.

Şimdi bizler bunları hangileri olduğunu nereden bileceğiz ve bunların sıhhati ne ile ölçülecektir. Rüyasında kadın görüp ihtilam olanların ben rüyamda Allah resulünü gördüm deyip sahih demesi ne derece doğru… Gelenin şeytan olmadığı nereden bilinecek…

İnsan zayıf yaratılmıştır(Nisa-28).Doğrusu o çok zalim ve cahildir(Ahzab-72). Raydan çıktığında bir sınır tanımaz. Bu yüzden insanlığın son kurtuluş reçetesinin koruma görevini Allah üzerine almıştır. “Bu zikri(Kur’anı) biz indirdik koruyacak olan da biziz(Hicr-9).”

Dolayısıyla hadislerin korunmuşluğundan bahsetmek mümkün değildir. (Devam edecek)


 



Orjinal Habere Git
— HABER SONU —