Tarih: 07.12.2012 12:53

Erdoğan’la farklı sesler, uyarılar...

Facebook Twitter Linked-in

 

Diyor ki: “Eskiden böyle değildi Tayyip Erdoğan. Artık kapalı devre çalışıyor. Bölgenin siyasetçilerini muhatap almıyor. Devlet memurlarıyla, danışmanlarıyla, çok yakın çevresiyle hareket ediyor Kürt meselesinde... Devletin raporlarıyla bölgenin gerçeklerine nüfuz etmek uzak ihtimaldir.”

Dokunulmazlık meselesi, bugüne kadar Ak Parti’nin içinde yer almış, Tayyip Erdoğan’ın Kürt sorunuyla ilgili genel tavrını desteklemiş olan Kürt siyasetçilerini gitgide rahatsız ediyor.

Bu durum sadece Ak Parti içinde siyaset yapan Kürtlerle sınırlı değil.

Partinin dışında olmakla birlikte Başbakan Erdoğan’ın yaklaşımlarını genel olarak isabetli bulmuş, desteklemiş ve BDP ile PKK’ya her zaman mesafeli durmuş ‘Kürt elitleri’nde de huzursuzluk dikkati çekiyor.

Mevcut politikaların devamı halinde, Güneydoğu’nun Ankara’ya biraz daha ‘yabancılaşması’ndan ve bölgede açlık grevlerinin sona ermesiyle sönen ‘gerilim’in yeniden tırmanmasından kaygı duyuluyor.

Şunu bilmekte yarar var.

Dokunulmazlık, bardağı taşıran bir damla. Bir yıl önce yaşanmış Uludere ya da Roboski katliamı ve Erdoğan’ın gitgide aşırılaşan, hatta Devlet Bahçeli’yle yarışan milliyetçi söyleminin de payı var gelinen bu noktada.

İsmi bende saklı Ak Partili bir Kürt siyasetçi ile dün sabah sohbet ederken özetle şunları söyledi:

“Eskiden böyle değildi Tayyip Erdoğan.

Artık kapalı devre çalışıyor.

Bölgenin siyasetçilerini muhatap almıyor. Devlet memurlarıyla, danışmanlarıyla, çok yakın çevresiyle hareket ediyor Kürt meselesinde...

Kıymetli insanlar olabilir onlar da... Ama bölgenin gerçekleriyle bizim kadar içli dışlı değiller. Devletin raporlarıyla bölgenin gerçeklerine nüfuz etmek uzak ihtimaldir.

Mesela Sayın Erdoğan bir Kürt raporu hazırlatıyor.

Kime hazırlatıyor?

Batı illerinden birinin milletvekiline, milliyetçi birine... Güneydoğu’yu doğru dürüst tanımayan bir partili milletvekiline Kürt raporu hazırlatıyor.

Ama bir kere olsun bizi dinlemiyor, dinlemek istemiyor.

Hiç olur mu böyle şey?

Ben inanıyorum, Sayın Erdoğan iyi niyetli. İyi niyetinden kuşku duymuyorum. Yanlış yaparken de iyi niyetiyle, bilmediği için hata yapıyor.

Bizleri, bölgenin temsilcilerini muhatap almıyor.

Endişelerimiz var.

Bölgenin içinden gelen kendi resmi temsilcileriyle istişare istemiyor Sayın Başbakan.

Yani kapalı devre çalışıyor.

Tamam, Türkiye sadece Güneydoğu’dan ibaret değil. Batı da var, Batı’nın oyları da var. Ama Güneydoğu sadece yüzde beş, on oy değil ki.

Bugüne kadar Ak Parti’yi desteklemiş, Tayyip Erdoğan’a inanmış Kürtlerin Ak Parti’ye sırtını çevirmeye başlaması, Ankara’ya daha beter yabancılaşması, Türkiye’nin huzuru ve istikrarı açısından hiç de iyi olmaz.

Sayın Erdoğan’ın bu hususa dikkat etmesi lazım.

Siz yazmıştınız bir seferinde, Ankaralılaşma, bürokratlaşma diye... Sayın Başbakan da size, ‘Ankaralılaşmıyorum, Türkiyelileşiyorum’ demişti.

Pek öyle değil.

Eğer dikkat edilmezse, Türkiye’nin dünyaya açılması, bölgesel nüfuzunun yaygınlaşması da olumsuz etkilenir. Dışarıda daha etkili olunmak isteniyorsa, içeriyi derleyip toplamak şart.”

Yerinde uyarılar.

Ama Erdoğan bu uyarılara, farklı seslere kulak veriyor mu?

Şimdilik verdiği söylenemez.

Ak Parti’nin Diyarbakır İl Başkanı Halit Advan’ı, “Böyle giderse, dindar Kürtler de bize oy vermeyecek” dediği için partiden attı.

Bu noktaya işaret eden başkaları da var. Bunlardan biri de gazeteci Ali Akel.

Uzun yıllar Yeni Şafak gazetesinin Washington temsilciliğini yapan ve Uludere’den dolayı Erdoğan hükümetinin tavrını eleştirdikten sonra işini kaybetmiş olan Ali Akel şöyle diyor:

“On yıllık Ak Parti iktidarı, Kürt sorununun ‘Müslümanların iktidarıyla çözülecek’ bir sorun olmadığını ortaya çıkardı. Son üç dört yılda yaşanan gelişmeler, Kürt dindar kesimini yeni arayışlara itmiş... Ak Parti’ye ve politikalarına karşı genel bir reaksiyon var. Sadece siyaset kurumuna değil, Türk İslamcılara da yönelen bir tepki var. Onlara göre sadece AK Parti değil, Kürt İslamcı gruplar da aynı oranda devletçi...” (“Türk ve Kürt İslamcıların yolları hızla ayrılıyor...”, Ruşen Çakır’ın Ali Akel’le söyleşisi, 30 Kasım 2012 tarihli Vatan)

Erdoğan uyarıları dinleyecek mi?

Farklı seslere kulak verecek mi?




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —