Düşünmek de zaten akıl sahibi insanı diğer canlılardan ayıran en mühim ayırt edici özellik. Akıl varsa düşünmek de hem lazım hem de imkan dahilinde. Zaten insan düşünme faaliyetiyle hayatı imar eder-edebilir.
Düşüncenin tekamülü için kelime lazım. Beyin bir mutfak, akıl da o mutfakta aşcıdır. Aşcının/aklın eline malzeme lazım ki i’mal mümkün olsun, ma’mul çıksın.
Malzeme bilgidir, bilgiyi oluşturan kelimelerdir.
Kelimeler hayattır, hayat da kelimeler-kelam üzerinden yürüyen, seyreden bir gerçekliktir.
Kişinin hayatı, hayata bağlı zenginliği kelimeleri-dağarcığı kadardır. O açıdan hayatımızı, kelimeleri ziyadeleştirerek, çoğaltarak, artırarak zenginleştirmeli.
Kelam-ı İlahi (Kur’an) kelimeler üzerinden nazil olmuş. Kelama, kelimelere Rabbimiz öyle bir bereket yüklemiş ki insan, son ana dek kendisini bu kelimeler üzerinden ifade edecek ve hayat da bu kelimeler üzerinden sürecek.
İnsanı imtihana tabi tutmayı murad eden Rabbimiz kullarını sınav için bir takım dinamiklerle mücehhez kılmış, akıl da bunlardan mühim bir tanesi.
Diğer dinamikleri saymak istersek Vahy, Peygamber, irade, güç-kuvvet, beden-sağlam duyular, zaman, mekan, imtihan için peşin verilen değerler-dinamikler olarak zikredilebilir.
Bu manada akıl isim olarak değil, fiil olarak gelir tüm ayetlerde. Aklı muharrik kılmanın, aktif etmek gerektiğinin ilahi telkinleri yapılır.
“Hem Allah’ın (akıl ve irade vermek sûretiyle gerçekleşen) izni olmasaydı, hiçbir
insan imana eremezdi! Ve O aklını kullanmayanları pisliğe (rezilliğe) mahkûm eder.”(Yunus 100)
İmam Maturidi ; “Akıl, aynı nitelikte olanları bir araya toplayan, ayrı nitelikte olanları ayıran şey’dir” der.
Aklı kullanmak düşünmeyi iktiza eder. Düşünmek kelimesi üzerinde düşünüyorum, diyorum belki de düşünmek düşünceyi düşürmek, aklı derine düşürmek, indirmek mi acaba? Yani düş’mek kökünden düşürmek, derine doğru inmek, deruna doğru seyretmek olabilir mi? İnerek, derinlerden değerli olanı çıkarmak çabası mı? Aklımızı, verilmiş alet edevatı kullanarak kazı yaparak, gizlenmiş, saklanmış, değerli madeni-hazineyi açığa çıkarma cehd-u gayreti mi acaba? Allah’u a’lem.
Ama bir de düşünceden-düşünmekten düşmek sakıt olmak var ki bu ölümdür bir yok oluştur. Yani düşünmemek, düşünmeyi ıskat etmek, aklı israf etmek, bu durum insanın kendisine yapabileceği en büyük kötülüktür.
Akıl da bir üniversite ve onun da fakülteleri var. Bu üniversiteye bağlı tüm birimlerin yerli yerince, sağlıklı, muharrik, uyumlu, koordineli çalışması gerekir ki istenen sonuç (kulluk) elde edilebilsin. İnsan denen harikulade varlık yeryüzünde sorumluluğunu icra-ifa-eda etsin-edebilsin.
İnsanı harikulade bir varlık olarak yaratan ve ona bir mes’uliyyet yükleyen, bir mühim vazifeyi icra için tavzif eden Rabbimiz, bu muvazzaf varlık için lazım olan her türlü cihazı, enstrümanı, eşyayı da var etmiş ve emrine amade kılmış.
Düşüncenin tekamülü, kemale doğru yol alması, olgunlaşması, hamlıktan kurtulması için En Yüce Söz’e kulak vermek gerekir.
Düşünmek değişmektir, her düşünme faaliyeti, hareketi, değişimi celb eder.
Hayatta değişmeyen tek gerçeklik değişimdir. İnsan sürekli hareket halinde olmalıdır, hareket hayata dair Allah’ın koyduğu değişmez yasadır. Tekamül için de, düşünmek için de hareket şarttır.
Hulasa akıl vahye uymalı, vahye uyan akıl, temiz-selim akıldır. Çünkü aklın emniyetini esas-asıl alan tek hak mesaj-din, İslam’dır. Akıl vahye uyarsa yol bulur, yol bilir, yol alır, menzile ulaşır, uymazsa yolda kaybolur, savrulur, kavrulur, sonunda inkar, pozitivizm, rasyonalizm duvarına toslar yamulur.