Devletin Ömrüne Ömür Katan Adam!

Yaşar Değirmenci

VAN 15.02.2018 17:48:31 0
Devletin Ömrüne Ömür Katan Adam!
Tarih: 01.01.0001 00:00
    İdeallerini, iddialarını uzun yıllar boyunca hayata geçirebilen, tarihin gerçek manadaki son cihanşumül devleti olan Osmanlı Devleti, köklü medeniyet ve kültür temelleri inşa etmiştir. Medeniyet hazinesine sahip çıkmak ve geleceğe aktarabilmek sorumluluğu müşterek sorumluluğumuzdur.

 

   Sultan Abdülhamid Han milletinin ve ümmetin (dünya Müslümanlarının) hamisi olarak İslâm aleminde kazandığı sevgi, saygı kadar küresel ölçekteki rakipleri nezdinde de saygı ve takdir kazanan bir Sultan, ön açıcı bir şahsiyettir. Çağını aydınlatan, mazlum milletlerin yanında, zalimlerin karşısında ve mücadelesinde, insanlığa huzur getirecek lider konumunu hep muhafaza etmiştir. Bu dirayetli hükümdar, milletlerarası itibar ve takdiri kendi ülkesinin insanlarının/aydınlarının anlamayışı, Osmanlı’nın yıkılışını isteyen güçlerle beraber hareket edişleri tam bir feceattır. Dünyanın son hükümdarı, son evrensel imparatoru olarak kendi dönemine damgasını vurmuş olan Sultan Abdülhamid Han ne yazık ki ülkemizde tam bir asır hep aşağılandı! Bir insana, bir sultana yüklenebilecek ne kadar olumsuz sıfat varsa hepsi yüklendi! Abdülhamid Han’a yüklenen bütün olumsuz sıfatlar bu toprakların dâhilî ve hâricî düşmanları tarafından icat edilmiş, uydurulmuştu. Bir asır, bu ülkenin çocukları Abdülhamid’den nefret ederek yetiştirildi! Büyük geçmişlerin, bir o kadar büyük yarınları bağrında saklayacağını anlamayanların geçmişin mirasına hak ettiği kıymeti verme sorumluluğundan uzak durmaları da eğitim sistemimizdeki bu ‘tarihi boşluk’u doldurmamızın âciliyetini gözler önüne sermektedir.

 

Abdülhamid Han bilinmeden tarih bilinmez! Hususiyle Osmanlı Tarihi bilinmez ve anlaşılmaz. Aynı zamanda bugün anlaşılmaz, İstiklal Harbi, Cumhuriyet dönemi, bugün çekilen iç ve dış düşmanlıklar, ihanetler bilinmez, gaflet ve dalaletten kurtulunmaz. Dünyanın başına bela olan İsrail ve Yahudi meselesi de Abdülhamid Han bilinmeden bilinemez.

 

Tarih, insanları yargılamak için değil, bugüne ışık tutmak için incelenmeli, öğrenmeli ve düşünülmelidir. Bugünün birçok meselesi, zannedildiği gibi yepyeni değildir. Tarihteki kökleriyle tanınması mümkün olan bir devamlılığa sahiptir.

Din/dil/tarih şuurundan mahrum yetişen/yetiştirilen gençler ve aydınlar kurtarılmaya muhtaç hale gelmiş/getirilmişlerdir. Bu fikirsizlik ve Batı hayranlığı “devirelim şu Abdülhamid’i de kurtaralım devleti” düşüncesi Osmanlı’yı yıkmak isteyen bütün güçlerle ittifak hali meydana getirmiştir. 

 

Meşhur yazarlarımız, edebiyatçılarımız, âlimlerimiz, din adamlarımız, feylesoflarımız Abdülhamid Hana karşı akıl almadık gaflete hatta ihanete düşerken, bazıları Abdülhamid’i düşürmek için harekete geçen İttihat ve Terakki’nin emrindeki ‘Hareket Ordusu’nun içinde fikren ve fiilen yer alırlar. Abdülhamid Han vaktiyle anlaşılsaydı; Türkiye onun zamanında yeniden dünyanın en büyük devletleri arasına girerdi. Balkan ve Dünya harpleri yaşanmadan yeni bir coğrafya ve bünye değişimini millî hüviyet içinde gerçekleştirir, Tuna’dan berisi hâlâ bizde olurdu. Belki hayal gibi görünecek ama değildir.

 

Talat Paşa itiraf etmiştir: ‘Keşke önceden tanıyabilseydik’ demiştir. Abdülhamid’in ölümünden sonra, elleriyle yüzünü kapatıp hüngür hüngür ağlamışlardır.

 

Biz birileri gibi tarihimize yüz çevirenlerden olamayız. Osmanlı ile Cumhuriyeti birbirlerinin zıt dönemleri olarak görmek, kişinin kendine ve milletine yapabileceği en büyük ihanettir. Bizi köklerimizden ayırmaya gayret ediyor, ısrarla bu ülkenin tarihini 1923'ten itibaren başlatmaya çalışıyorlar. Tarih bir millerin sadece mazisi değil istikbalinin de pusulasıdır. Biz birileri gibi tarihimize yüz çevirenlerden olamayız.  

 

İttihat ve Terakki’nin muhalefet anlayışı, her ne olursa olsun 2. Abdülhamid’i tahttan indirmeye dönüktür. İttihat ve Terakki, Ermeni, Yahudi, Rum, akla gelebilecek herkesle ittifak etti. Abdülhamid’i indirdikten sonra da ittifaka dahil olanlar, İttihat ve Terakki’ye destek veren herkes kendi çıkarını istedi. Filistin’e Yahudi yerleşimi çok büyük bir hızla artış gösterdi. 1948’de de yeni bir devlet olarak çıktılar ve o tarihten bu tarihe bakın bölge huzur görmüyor. Abdülhamid Han’ın Ermeni ayaklanmalarını bastırması bile suç sayılmış, Abdülhamid'e yepyeni bir ad bulmuştur: ‘Kızıl (Kanlı) Sultan.’ Hint ayaklanmasında yüzlerce insanı katleden kendisi değilmiş gibi İngiltere, Ermenilerin hamisi kesilmiştir. 2. Abdülhamid’in Filistin bölgesinde Yahudi yerleşmesini engelleme konusundaki gayreti sebebiyle, bütün ‘İsrail devleti’ kurma peşinde koşanlar da düşmanlıkta yarış ettiler. Abdülhamid Han, emperyalistlere Osmanlı’yı peşkeş çekmemiş, emperyalistlerin ve yerli işbirlikçilerinin bütün oyunlarını bozmuştu. O günün süper devletlerinin oyunlarını başlarına yıkmış hem de ittihad-ı İslâm fikri etrafında bütün mazlum Müslümanları toparlamayı başarmıştı. Sultan Abdülhamid’in mücadelesi öylesine güçlüydü ve öylesine etkiliydi ki, bugün bile dünyanın en ücra köşelerinde şükranla ve minnetle anılıyor. Sultan Abdülhamid bütün mazlumlara el uzattığı, Endonezya’dan Doğu Türkistan’a, Yemen’den Güney Afrika’ya kadar bütün mazlumların yardımına koşuşturduğu için. Abdülhamid Hanın İslam Birliği politikası, hem iç hem dış politikasının mihveridir. Gerek içeride gerek dışarıda bugün de uygulanabilir bir politikadır bu. 2. Abdülhamid’in uyguladığı bu politika, hem modernleştirmek, hem de devleti yaşatmak adınaydı.

 

   2. Abdülhamid’in 1876-1909 arası uygulamalarına baktığınız zaman hakikaten devletin ömrüne ömür kattığını söylemek mümkündür. Çünkü Sultan Abdülhamid Han, büyük bir dehâ, çağının çok çok ötesinde ileri görüşlü bir zekânın sahibiydi. Maddi/manevi hayatını dengeleyen adam! Leşkeri gaza ile leşkeri duayı ihmal etmeyen Sultan. Abdülhamid Han, en zor zamanlarda devleti ayakta tutan, ayağa kaldırma iradesi ortaya koyan, her alanda ilim ve fikir adamları, büyük düşünürler ve sanatçılar yetişmesine imkân tanıyan bugün bile seviyesine ulaşamadığımız idealleri gerçekleştiren, bütün İslâm âlemini ittihad-ı İslâm fikri etrafında toplayan büyük bir dehaydı.

 

   Abdülhamid Han’ın boğuştuğu meselelerle bizim son dönemde boğuştuğumuz meseleler, sanki o devir bugüne taşınmış. Öyleyse, Sultan Abdülhamid’i, dönemini, mücadelesini bütün yönleriyle çok iyi tanımak/bilmek zorundayız. Sultan Abdülhamid’i anlamak; dünyayı, gidişatı, devletlerin güttükleri siyaseti, kaliteli, vasıflı yeni nesil yetiştirmedeki zarureti anlamak olacaktır. Sultan Abdülhamid’in sadece geçmişe değil geleceğe de ışık tutan bir şahsiyet olduğu da unutulmamalı. Bugünün devlet ve siyasetini yürüten devlet büyüklerimizin verdiği mücadeleyi anlamayanların, iç ve dış düşmanların ve vatan hainlerinin emperyalist devletlerin uşaklığını yapmaları, Türkiye Cumhuriyeti Devletini yıkmaya çalışmaları ile Abdülhamid Han’ın devriyle irtibat kurup değerlendirdiğimizde hiçbir fark yoktur. Tayyip Erdoğan’a ve Türkiye’ye bütün emperyalistler savaş açtılar dört bir cepheden! Abdülhamid Han’a yapıldığı gibi.

 

   Abdülhamid Han, dış politikada ustaca bir siyaset güderek Osmanlı Devleti’ni ayakta tutmuştur. Avrupalı büyük güçlere karşı, sonradan büyük devletler arasına katılan Almanya’ya yakınlaşmış, bu arada çok sayıda Müslüman sömürgeye sahip olan Fransa, İngiltere ve Rusya gibi devletlere karşı da halifeliğin gücünü bir tehdit unsuru olarak kullanmıştır. Hilafetin kaldırılmasıyla meydana gelebilecek boşluğu/başsızlığı o zaman görmüş, sonraki dönemde ise hilafet kaldırılmıştır. Hem de İngilizlerin dayatması ile zafer olarak yutturulan anlaşmaya girecek kadar…

   Tasarrufu şahsen yaparak ve en yakınlarına yaptırarak halkına da güzel bir mesaj veriyorlardı. Her türlü işle bizzat ilgilendiğinden günün hangi saati olursa olsun olayların takibi ile bizzat meşgul olmuşlardır. (Bu hususlarla ilgili Sultan Abdülhamid’in Sarayındaki gündelik hayatını en doğru ve teferruatlı olarak bizlere aktaran kızı Ayşe Osmanoğulları ile baş katibi Tahsin Paşanın hatıraları okunabilir.) 

Tarihini bilmeyen bugünü anlayamaz, yarını göremez. Uyduruk güncelliğin beyin kurutan ruh çürüten yalınlığında mahsur kalanlar, hayattan, ruh köklerinden koptuklarını anlamayan zavallılardır.                                                                                                                   

 

   Kendi değerlerine bağlı aydınlarımız ‘Sultan Abdülhamid: geleceğin şifresi!’ diyerek ilave ediyorlar: Sultan Abdülhamid, hem yüzyıl öncesini hem de bugünü anlamak ve yarınlara daha muhkem bir şekilde hazırlanabilmek için, pek çok açıdan deşifre edilmesi gereken büyük bir şifre! Aleyhindeki onca kampanyaya rağmen Abdülhamid Han milletimizin yüce hafızasında Ulu Hakan olarak kalmıştır. Dünyanın neresine giderseniz gidin, insanlar Sultan Abdülhamid’e de, onun izinden giden, onun verdiği mücadeleyi veren rahmetli Erbakan’a ve Erdoğan’a da dualar ediyorlar, bu üç şahsiyeti takdirle anıyorlar.

 

Abdülhamid Hanı; ölüm gününde değil, hiç unutmadan rahmetle, şükranla ve minnetle anıyoruz.


HİLAL HABER