Bülent Arınç'ın 'Ülkeyi hükümet yönetiyor, sorumluluk ve yetki bizde'

Zira PKK ve HDP, Türk siyasetini dizayn etmek isteyen iç ve dış güçlerin elindeki en etkili -belki de tek- silahı.

VAN 23.03.2015 11:10:40 0
Bülent Arınç
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'dan çözüm sürecinin yürütülmesine ilişkin önemli uyarılar geldi. Dolmabahçe toplantısını doğru bulmadığını belirten Erdoğan, izleme kurulu oluşturulmasına da karşı çıktı. Bülent Arınç ise hükümetin izleme kurulunu hayata geçirmekte kararlı olduğunu söyledi. Abdullah Öcalan'ın Newroz mesajını da dahil edersek, bu hafta heyecanla tartışabileceğimiz en az üç önemli konu başlığına sahibiz.  

Önce Abdullah Öcalan'ın Newroz mesajından başlayalım. Öcalan, "silahlı mücadelenin" bitirilmesine ilişkin önceki görüşlerini tekrarladı. Bu mesaj, çözüm sürecini kuşkusuz olumlu anlamda etkileyecek ve süreci daha fazla pekiştirecektir. Silahları devre dışı bırakacak her söze büyük değer vermeliyiz.  
Ne var ki Newroz mektubunun, Abdullah Öcalan'ın 28 Şubat'ta Dolmabahçe'de okunan metnin gerisinde kaldığını da kabul etmek gerekiyor. Dünkü gazete başlıkları ve yorumların hepsi aşağı yukarı da bu yöndeydi. Dolmabahçe'deki toplantıda gündeme gelen 10 madde, sadece bir uzlaşma perspektifiyken; Newroz mektubunda bu maddeler -Kandil ve HDP'nin istediği gibi- açık ifadelerle silahsızlanma kongresinin ön şartına dönüştü. Buna bir de "Hakikatler komisyonu" eklendi. Abdullah Öcalan, bana göre bu "küçük" değişikliklerle içeride ve dışarıda oluşan AK Parti karşıtı koalisyon ile Kandil'in baskılarına boyun eğdi.  
Abdullah Öcalan'ın bu yaklaşımı, 1996'da Avni Özgürel ile yaptığı bir röportajı hatırlattı bana. Öcalan, söyleşide "PKK'ya silah bıraktırırsam beni tasfiye ederler" diyor, Özgürel'e. Bu korkunun hala çok canlı olduğunu düşünüyorum. Dolmabahçe toplantısında Öcalan, radikal bir adım atarak PKK'ya silah bıraktırmayı denedi, ancak içeriden ve dışarıdan gelen tepkilere bakarak, Newroz mektubunu tashih etmek zorunda kaldı. Zira PKK ve HDP, Türk siyasetini dizayn etmek isteyen iç ve dış güçlerin elindeki en etkili -belki de tek- silahı. Bu kartı, Öcalan'ın devre dışı bırakmasına müsaade etmeleri hayli zor.  
* * *
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Dolmabahçe toplantısı ve izleme kurulu oluşturulmasıyla ilgili uyarılarına gelirsek; Dolmabahçe toplantısı, hükümetin bugüne kadar attığı en radikal adımlardan biri. Burada hükümetin ve İmralı'nın metni okundu. Öcalan'a bundan daha büyük bir jest yapılamazdı herhalde. Örgüte silah bırakma çağrısı karşılığında hükümetin böyle bir fotoğrafa razı olduğu anlaşılıyor. Ucunda silahsızlanma çağrısı, barış olduğu için kuşkusuz bu resmi destekledik. Ancak Öcalan, Newroz'da, Dolmabahçe çağrısını netleştireceğine veya daha ileri götüreceğine maalesef geri sardı. Bülent Arınç da, mektubun daha iyi olabileceğini belirterek hükümetin beklentilerinin aslında karşılanmadığını ifade etti. Kandil ve Demirtaş'ın Dolmabahçe fotoğrafını itibarsızlaştırmaya dönük çıkışları, Cumhurbaşkanı'na yönelik ağır saldırıları birlikte ele değerlendirildiğinde çözüm sürecinde "karşılıklı adımlar ilkesine" uyulmadığı açıkça görülüyor. Bu noktada hükümetin izleme kuruluyla ilgili bir adım daha atma yerine Kandil ve HDP'ye "Kendinize gelin" diyerek, çözüm sürecinde işlerin böyle yürümeyeceğini hatırlatması gerekirdi. Hükümet adım attıkça PKK ve HDP, buna olumlu karşılık verme yerine süreci daha fazla yokuşa sürüyor. Bu da doğuda ve batıda halkın büyük bir kesiminin güven duygusunu zedeliyor. 
* * * 
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, sürecin gidişatına ilişkin uyarılarının bu anlamda yerinde olduğunu net bir şekilde söyleyebiliriz. Çözüm sürecinin yürütülmesini üstlenen siyasi ekibin, hepimizden daha fazla barış istediğinden benim gerçekten kuşkum yok; ama sürecin başarıyla tamamlanması için Erdoğan'ın uyarılarına kulak vermek zorundalar. 
Bülent Arınç'ın "Ülkeyi hükümet yönetiyor, sorumluluk ve yetki bizde" uyarısında bulunmasını da kişisel ve hissi buluyorum. Eski siyasal sistemin içinde düşünülerek geliştirilmiş bir eleştiri. Fakat Erdoğan eleştirilmez değil elbet; Arınç'ın itiraz ve eleştiri hakkı kuşkusuz var. Ama çözüm süreci son derece kritik bir meseledir; hükümet inisiyatif ve kontrolü kaybederse, bu ülke büyük bir felakete sürüklenir. Çekişme yerine meselenin özüne odaklamak daha faydalı olur.