Tarih: 26.07.2020 11:36

Buhari, Müslim ve kankaları hadisçilerden Peygamberimizin eşlerine atılan iftiralar

Facebook Twitter Linked-in

62- Bize Müsedded Yahyâ ibn Said’den: o da Humeyd’den; o da Enes’ten tahdis etti: Enes ibn Mâlik (R) şöyle demiştir: Umer (R):

- Üç şey hakkındaki dileğim Allah’ın vahyine uygun geldi, yâhut Rabb’im bana muvafakat etti. Ben: Yâ Resûlullah! Makaamu İbrahim’den bir namâz yeri edinseniz! dedim. (Bu lafızla âyet indi.) yine ben: Yâ Resûlullah! Yanınıza iyi ve kütü kimseler giriyor. Müminlerin anaları olan kadınlarınızın örtünmelerini emretseniz! dedim. Bunun üzerine Allah Hicap (el-Ahzâb: 59) âyetini indirdi. (Buhari, Kitâbu’t-Tefsir C.9 H.10 S.4182, Ötüken 1987)

Bu rivayette de, yine bir iftira mevcuttur. İnsanın aklına şöyle bir soru geliyor. Allah’ın öğretmesiyle, Peygamber mi insanlara iyi ahlakı öğretip örnek oluyordu, yoksa insanlar mı peygambere iyi ahlakı öğretiyorlardı. Rivayetler dininin mensuplarına göre insanlar peygambere öğretiyorlardı. Halbuki ahlak konusunda Kur’an’da onun için şöyle denmiştir:

- Nûn. Kaleme ve yazdıklarına andolsun! 68/1

- Sen, Rabb’inin nimetiyle cinlenmiş değilsin. 68/2

- Senin için kesintisiz bir mükâfat vardır. 68/3

- Ve sen, büyük bir ahlâk üzerindesin. 68/4

- Andolsun Allah’ın Elçisinde sizin için, sizden Allah’ı ve ahreti arzu eden ve Allah’ı çok anan kimseler için (uyulacak) en güzel bir örnek vardır. 33/21

Yaptıkları iftiralarda diğer bir hususta, özellikle erkeklerin, Peygamber eşlerinden, cenabetten yıkanma, hayız v.s. gibi konularda gidip soru sorduklarını iddia etmeleridir. Bu gibi konuları gidip soracak bayan sahabe yok muydu? Erkek sahabeler gidip Peygamberden veya bu konuda bilgisi olan diğer erkek sahabelerden soramaz mıydılar? Eğer bu gibi hususlar düşünülse asıl maksatlarının bir şeyi sormak değil, Peygamber eşlerine iftira etmek olduğu kolayca anlaşılır. Şimdi bu tür rivayetlerinden başka örnekler verecek olursam:

63- ........... Bize Mâlik, Hişâm’dan; o da babası Urve’den; o da Peygamber’in zevcesi Âişe’den haber verdi (şöyle demiştir): Peygamber (S) cünüplükten yıkandığı zamân ellerini yıkamaktan başlardı. Sonra namâz için abdest alır gibi abdest alırdı. Sonra parmaklarını suya daldırır ve onlarla saçlarının diplerini hilâllardı. Sonra iki eliyle başı üzerine üç avuç su dökerdi. Ondan sonra suyu bütün bedeni üzerinden akıtırdı. (Buhari, Kitâbu’l-Gusl C.1 H.1 S.370, Ötüken 1987)

64-.............. İbn Abbâs’tan; o da Peygamber’in zevcesi Meymûne’den tahdis etti. Meymûne (R) şöyle demiştir: Resûlullah (S) yalnız ayaklarını yıkamayarak namâz için ab dest alışı gibi ab dest aldı. Bacak aralarını ve oralarına isâbet eden yıkanacak şeyleri de yıkadı. Sonra kendi üzerine su döktü. Sonra ayaklarını yerinden ayırıp yıkadı. Onun cünüplükten dolayı yıkanması işte budur. (Buhari, Kitâbu’l-Gusl C.1 H.2 S.370, Ötüken 1987)

65-............ Bana Eflâh, el-Kaasım’dan; o da Âişe’den haber verdi. Âise (R): Peygamber (S) ile ben bir kaptan yıkanırdık, ellerimiz, o kabın içinde gidip gelirdi, demiştir. (Buhari, Kitâbu’l-Gusl C.1 H.14 S.377, Ötüken 1997)

66-............ Bize Şu’be, Hammâd’dan; o da babası Urve ibn Zubeyr’den; o da Âişe’den tahdis etti. Âise (R): Resûlullah (S) cünüplükten dolayı yıkandığı zamân ellerini yıkar idi, demiştir. (Buhari, Kitâbu’l-Gusl C.1 H.15 S.377, Ötüken 1997)

Böylece yıkanan bir kimsenin ellerini de yıkadığını öğrenmiş olduk, bu bilgi kaybolsaydı halimiz nasıl olacaktı. Elleri olup ta, elini yıkamadan vücudunu yıkayan tek bir insan var mıdır veya üç avuç suyla yıkanmak nasıl mümkün olur? Maksatları iftira etmek değil mi, dillerine ne gelirse düşünmeden söylerler.

67-.............İbn Abbâs şöyle demiştir: Meymûne (R) şöyle dedi: Ben Resûlullah için yıkanacağı suyu koydum. Kendisi elleri üzerine su boşalttı ve onları ikişer defa veyâ üçer defa yıkadı. Sonra sağ eliyle sol eli içine su boşalttı da bu su ile hayâlarını yıkadı. Sonra elini toprakla sürttü. Sonra ağzını çalkaladı ve burnuna su çekti. Sonra yüzünü ve ellerini yıkadı, başını da üç defa yıkadı. Sonra bedeni üzerine su döktü. Sonra yerden ayrıldı da ayaklarını yıkadı. (Buhari, Kitâb’l-Gusl C.1 H.18 S.378, Ötüken 1997)

68-.............Bize A’meş, Sâlim ibn Ebi’l-Ca’d’den; o da İbn Abbâs’tan; o da Meymûne’den tahdis etti ki (o şöyle demiştir): Peygamber (S) cünüplükten dolayı yıkandı. Şöyle ki: Eliyle hayalarını yıkadı. Sonra elini duvara sürttü. Sonra elini yıkadı. Sora namaz abdesti gibi abdest aldı. Nihayet yıkanmasını bitirince ayaklarını yıkadı. (Buhâri, Kitâbu’l-Gusl C.1 H.13 S.376, Ötüken 1997)

Burada da yıkanırken elleri duvara sürtüp duvarı kirletmeyi rivayet ediyorlar.

69-..............Bize İbrahim, o da Esved’den; o da Âişe’den (R) tahdis etti ki (o şöyle demiştir): Ben, Peygamber ile birlikte her ikimizde cünüp iken bir kâbdan yıkanırdık. (Hayız olduğumda) O bana emrederdi, bende fûtamı bağlardım. Ben hayızlı iken Peygamber tenini tenime dokundururdu. Kazâ O (mescide) itikafta iken, ben de hayızlı olduğum hâlde başını (itikâf yerinden dışarıya) çıkarırdı da, ben de yıkar idim. (Buhari, Kitâbu’l-Hayz C.1 H.14 S.400 Ötüken 1997)

Bu rivayette de, Âişe’nin erkeklere sevişmeyi anlattığı iftirasında bulunuyorlar, aynı iftirayı (aynı kaynak s.401 deki rivayetle) Meymûne hakkında uyduruyorlar. Aslında bu tür rivayetleri yazmak ağırıma gidiyor; yüzlerce senedir yazılıp insanlara anlatılan bu yalanları eleştirmek için, istemezsem de yazmak zorunda kaldım. Kitabın başında belirttiğim gibi, uydurmuş oldukları dört bin civarındaki rivayetlerini tekrarlar yapmak suretiyle 35647 rivayete çevirerek ciltler dolusu külliyat haline getirmişler. Bundan dolayı konuları anlatırken fazla detaylara girdiğim de zannedilmesin, konunun özünü bozmadan fazla detaylara girmekten kaçındım, yoksa merak edipte ortaya koydukları külliyata bakan bir kimse eleştiri konusu olabilecek daha başka birçok rivayet bulabilir, verdiğim tipik rivayetlerin az bir kısmı biraz benzer olmakla beraber tıpatıp aynı olmayıp içeriğinde konuyu ilgilendiren farklılıklar vardır. Onlar ciltler doldurdular, ben ise ciltlerle ortaya koyduklarını bir kitap halinde tam olarak ortaya koyup eleştirmeyi hedefledim, başardığıma da inanıyorum.

70- ............. El-Kaasım şöyle diyor:Ben Âişe’den işittim, şöyle diyordu: Biz ancak Hac etmeği düşünerek yola çıktık. Şerif mevkiine geldiğimiz zamân ben hayz oldum...........(Buhari, Kitâbu’l-Hayz C.1 H.1 S.397, Ötüken)

71-.............Bana Hişâm, Urve’den haber verdi ki, Urvetu’bnu’z-Zubeyr’e: Hayızlı kadının bana hizmet etmesi yâhut kadının cünüp iken yanıma gelmesi câiz midir? diye sorulmuş. Urve de: Bana göre bunun hepsi câiz, öyle olan da, böyle olanda bana hizmet eder. Bundan dolayı hiçbir taraf için beis yoktur. Bana Âişe haber verdi ki, kendisi hayızlı ve hücresinde ikamet ederken, Resûlullah da mescide itikâf ettiği zamân, Resûlullah başını uzatır, o da Resûlullah ın başını tarardı. (Buhari, Kitabu’l-Hayz C.1 H.3 S.398, Ötüken 1997)

Kendi kendilerini yalanlamak üzere birde şöyle bir rivayet uydurdular.

72-............Zerrate şöyle demiş: Âise (r.anhâ)’dan, şöyle demiştir:

“Ben hayızlı olduğum zaman (Resûlullah’ın) yatağından bir hasır üzerine iner ve temizleninceye kadar Resûlullah (s.a)’a yaklaşmazdım."(Ebû Dâvûd, K.Tahâre (1), Bâb 106 Cilt 1 H.271 s.479, Şamil 1987)

Böylece bu konuda da kendi kendilerini tekzip etmiş oldular. Zaten rivayet uydurmalarında en sık başvurdukları metotları zıt ve ihtilaflı rivayetler uydurmaktır, bunu da bir konuda sıkıştıklarında veya işlerine geldiğinde kullanmak üzere veya ortalığı karıştırmak için planlı tasarlamışlardır.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —