Tarih: 23.12.2015 10:13

“BÖLGESEL GÜÇ İRAN’A İTİRAZ EDEN ÜLKELER”

Facebook Twitter Linked-in

 “Tahran çok hızlı bir tempoyla hareket” ediyor. Yani iç ve bölge kamuoyuna karşı, “büyük şeytan” ABD’ye ağzına geleni söyleyenler, “affedilmek” için tempo ve şevkle Washington’un ellerine verdiği listeyi tek tek yerine getiriyorlar.. ABD ile işbirliği içinde üzerlerindeki radyasyon atıklarını silmeye çalışıyorlar. 
Bağdat’ın Kuzey Irak’taki Türk askeri varlığına ilişkin gösterdiği “aşırı” reaksiyonun ardında Moskova ve Tahran’ın olduğunu herkes biliyor. Yoksa, başkentinde bile her gün bombaların patladığı, kuzey-güneyin ayrı-gayrı hissettiği Irak’ın güzellik yarışmaları düzenlemekten Ankara’ya diklenmek aklına bile gelmezdi…
İşin ilginç yönü, ABD’nin hayli “rica-minnet” diliyle Türkiye’den, “Irak kamuoyunun gazını almak için hiç olmazsa askerleri başka yere kaydırın” ricasında bulunması. Başkan Obama’nın ağzından yapılan bu çağrının bir nedeninin, Şubat ayında İran’da yapılacak seçimler olduğunu yakalamak gerekiyor…TAHRAN’IN RADYO’AKTİF’ HALİ
Batı/ABD’nin İran’la gerçekleştirdiği nükleer uzlaşının tam ne zaman sağlanabileceğine ilişkin kestirmeler en iyi tahminle ilkbahar aylarını gösteriyordu. Yani ülkeye yönelik ekonomik yaptırımların kalkmaya başlayacağı zaman oydu. Oysa bugün anlıyoruz ki, hem İran hem de ABD yönetimleri bu tarihi erkene çekebilmek için cansiperane çalışıyorlar!
Öyle ki, “Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı” genel direktörü Yukiya Amano’nun söylediğine göre, “Tahran çok hızlı bir tempoyla hareket” ediyor. Yani iç ve bölge kamuoyuna karşı, “büyük şeytan” ABD’ye ağzına geleni söyleyenler, “affedilmek” için tempo ve şevkle Washington’un ellerine verdiği listeyi tek tek yerine getiriyorlar.. ABD ile işbirliği içinde üzerlerindeki radyasyon atıklarını silmeye çalışıyorlar.
Peki her iki başkentteki bu acele neden? Önce ABD’nin de bunu istediğini/acele ettiğini ispatlayalım.. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ayın 16’sında, “İran’ın sorumluluklarını ‘doğrulanabilir’ biçimde yerine getirdiği ve ‘yaptırımların askıya alınmasının uygun olduğu’ konusunda Amerikan Kongresi Dış İlişkiler Komitesi’ne bir mektup yazdı. Amerikan hükümeti açısından mesele tamamdır yani. Ocak ayına kadar en azından temel maddelerin tamamlanması isteniyor ki, o tarihte İran Batı’nın yaptırımlarından kurtulabilsin.
Ocak ayının önemi şu; Şubat ayında İran’da hem ülke hem bölge hem İsrail açısından, özellikle Obama yönetimi açısından kritik seçimler yapılacak. Beyaz Saray’ın İran’da desteklediği iktidar parçasının kazanmasına desteğin bir ifadesi de, ekonomik yaptırımların kalkmasının İran halkı üzerindeki pozitif etkisi.
İSRAİL’İN ASKERÎ ÜSTÜNLÜĞÜ SONA ERERKEN
Bu işin bir tarafı. Öbür tarafında ise Tel Aviv’in korkuları var. İsrail lobisinin bu konuda Kongre’ye nasıl abandığını, yaptırımların kalkmasını engellemeye çalıştığını, hatta yeni yaptırımları çaktırmadan yine Kongre üzerinden tezgahlamaya giriştiğini anlata anlata bitiremiyorlar. Fakat İsrail bunu başaramayacak. ABD yönetimi, bizzat Başkan, -ki tek dış politik mirasıdır- İngiltere ve Almanya gibi Avrupalı “müttefikler” ve zaten sahip olduğu ortaklar İran’ın başına birşey gelmesini istemiyorlar. Herhalde Rusya veya Çin’in BM Güvenlik Konseyi’nde İran’a karşı bir karara imza atacağına da kimse beklemiyordur. (Daha bu satırlar yazılırken uluslararası haber ajansları önümüzdeki hafta Rusya’nın İran’da iki nükleer santral inşaatına başlayacağını duyuruyordu!)
Rusya-İran ilişkileri, daha doğrusu “bağları”, Şam’daki kimi sürtüşmelere karşın gittikçe özel bir hal alıyor. Ve bu ilişki ile benzerleri, İsrail’in bölgedeki askeri üstünlüğünün sona erdiği bir döneme yaklaşıldığının da alameti! Tersine, İran yaptırımlardan kurtulduğunda hem bölgesel politikalarına hem de silaha daha çok para ayırabilecek.
İran seçimlerinde ılımlı grupların başarılı olması Obama/Washington açısından hayati önem taşıyor. Ekonomik yaptırımların kaldırılması İran halkı tarafından Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani yönetimindeki mevcut hükümet tarafından sürdürülen politikaların başarılı olarak değerlendirilmesi, onaylanması demek. Bu da ABD’nin İran’da ortaya çıkmasını umduğu-tam demokratik elbette değil ama-ılımlı/uyumlu bir iktidarı ortaya çıkaracak, artı o iktidarın politik rakiplerine karşı rahat hareket etmesini sağlayacak. (‘Iran’s Reformists, Hardliners Maneuver Ahead of Elections’, 17/12, VOA.)
Musul konusunda bizzat Obama’nın Ankara’yı arayıp, “aman” demesinin de İsrail-Türkiye ilişkilerindeki tazelenmenin dayanaklarından biri de budur.
Sonuç olarak İsrail ve bölgedeki tüm ülkelerin İran’ın yeni pozisyonu ve bu duruşun ardındaki dengelere körleşmeleri mümkün gözükmüyor. Ancak bu, o dengelerle yaşamak zorunda oldukları anlamına da gelmiyor. Nihayet iş gelip -daha önce yazdığımız- üç seçimin sonucuna dayanacak. İlki 1 Kasım’da sonuçlandı. İkincisi işte Şubat ayında İran’da yaşanacak. Nihayet 2016 sonunda ABD Başkanlık seçimleri de tüm bu dengeleri gediklerine oturtacak.
Nihayet, o zamana kadar bölgedeki gelişmeleri yönetmek noktasında Türkiye’nin büyük ustalık göstermesi gerekiyor. Çünkü bu tarifler, bölgesel bir süper güç olarak İran’ın doğuşuna denk geliyor ise, bununla mutabık olmayacak ülke sayısı sadece “iki” değil. Aslında o “iki” dahi sanal veya gerçek bir süper gücün bölgesel planlarını bozabilir.
Bu laf ABD’ye gitti sanmayın.. Türkiye ile İsrail arasındaki köprü zaten Washington. Mühim olan bu aracılığın, Ortadoğu’daki hangi plana hizmet ettiği, hangi sigortayı sıktığı.
Yazması bizden.. ‘Okuması’ onlardan…

Yenişafak/ Nedret ERSANEL




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —