Amiyane siyaset

Abdullah Ş.A.

VAN 14.11.2012 18:59:50 0
Amiyane siyaset
Tarih: 01.01.0001 00:00
Amiyane siyaset
 
Siyaset klasik olarak tanımlandığında devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayış olarak ifade edilebilinir. Siyaset kelimesi Arapça seyis   (s-y-s at bakıcısı) kelimesinden türemiştir.


           İktidar kavramı birey veya topluluğun başka birey veya topluluk üzerinde kendi istediklerini yapabilme veya yaptırabilme gücüdür. Siyaset disiplini içerisinde iktidar daha genel bir anlam yüklenmiş ve bir devletin içindeki tüm birey ve gruplar üzerindeki hâkimiyeti kapsamıştır. Siyasi iktidarı diğer iktidar unsurlarından ayıran en önemli özellik ise meşru olma gücüdür.

           

Siyaset felsefesinin ele aldığı belli başlı konular şunlardır: 

1. İnsanın gelişme süreci içinde, yönetimin ya da devletin kaynağı, doğası, amacı ve önemi.

2. Var olan, var olmuş olan devletlerin sınıflanması ve bu devletlerin oluşumunda etkili olan felsefe ya da görüşlerin incelenmesi. 

3. İdeal düzen arayışları. 

4. Ütopyaların yapısı ve bunların gerçekleşme şansları. 

5. Bireyle devlet, itaat etmeyle özgürlük arasındaki ilişki, baskı, sansür ve yönetimin gücü. 

6. Adalet, eşitlik, özgürlük, hak ve mülkiyet gibi temel kavramların analizi.
 
 
             Siyaset, belli bir toplumda çatışma halinde olan çıkarların uzlaştırılması faaliyetidir. Siyaset Bilimi geçmişte dar anlamda devlet ve iktidar kavramları üzerine araştırmalar yapmaktayken günümüzde, siyasal kararların tahlili, sosyal grupların karar ve etki ilişkilerindeki rolü, siyasal katılma, sosyal yapı ve iktidar ilişkisi, siyasal değişme ve gelişme gibi konuları da incelemektedir.

 
            Yukarıdaki alıntıdan ne anlarsınız bilemem fakat benim ilk anladıklarımdan biri anlaşılabileceği gibi siyaset insanlar arasında çözüm üretebilme etkinliğidir. Bu çözüm elbette ki siyasi muhalifini imha etme, yok sayma, önemsememe amacına yönelik bir çözüm değildir. Her kesimin yaşam hakkına ve sahip olduğu temel insani haklara saygı duyarak beraber var olabilmenin imkânlarını oluşturacak zemin bulma eylemidir.
 
            Burada temel problem sayısal, psikolojik,vs üstünlüğü elinde bulunduran siyasi grubun başkasını tanımak yerine başkasını tanımlaması ve kendi tanımladığı kalıplar içinde yaşamaya zorlamasıdır.Kendi sosyal ve siyasal gerçekliliğimizin dışa çıkarak örneklendirirsek: kimse Çingenelerin ne istediklerini, nerede yaşamak istediklerini, ideallerini dinleme ve saygısızlık yapmama erdemini gösteremez.Kendi tanımladığımız sınırlar içinde yaşamasını bekleriz.Akvaryumdaki balıkların yaşam alanın belirlediğimiz gibi.Bu sebeptendir ki Çingene bir öğrencinin çocuğumuzun sıra arkadaşı olması ilk elden kabul edilemez, ikinci elden amalı bir cümle ile biter.Burada anlam şurada düğümlenir: TANIMA mı – TANIMLAMA mı.
           
            İçinde yaşadığımız bu ülkedeki hakim siyasi paradigma bu ülkede yaşayan her insan tekini ve toplumsal grubu kendi tanımladığı çerçeve içinde var olmaya zorladı. Zorladı kelimesinin hafif kaldığının bende farkındayım. Tanımladığı şekilde var olmak istemeyenleri yok sayıp, yok etme faaliyetine girişti diyelim. Bu yok sayılma ve yok edilme eyleminin birinci dereceden mağdurları kendi varlıklarını koruyup varlıklarını kendi tanımlarıyla yaşatıp ispatladıktan sonra ne yazık ki kendi yaşadıkları mağduriyetleri başkalarına yaşatmaya başladılar. Çok ironik bir hal. Kendi zalimine benzeyen eskinin mazlumu(yeni zalim adayı) kendi mazlumunu tanımlıyor. Kendi varlığını başkalarına dayatıp şikayet ettiği tanımlama eylemini kendisi tarafından başkasına yapılması. Burada anlam şurada düğümlenir: Kim iddia edebilir ki ‘’Bu paradigma BAŞARISIZ olmuştur.’’
 
            Siyasal zeminde kendi varlığını sürdürmenin, alanını genişletmenin, taleplerini kabul ettirmenin, hedeflerini gerçekleştirmenin, vs  araçlarına, yöntemlerine, söylemine bakıldığında teori ve pratik arasındaki uçurum maalesef insan gözünün sınırları dahilinde değildir. Açıklamasız alt başlık olarak sıralarsak;
            -Tehdit
            -Şantaj
            -Küfür
            -Argo
            -İftira
            -İkiyüzlülük
            -Rüşvet
            -Tedhiş
            -……..
            -……..
            -……..
            -İnsanın ve insan hayatının değersizliği
Bu araç ve yöntemlerle nereye varmayı umabiliriz ve nereye varırız? Bir eşeğe binmekle okyanus aşılıp Avustralya’ya varılabilinir mi? Kılavuzun bu yöntemler olursa hangi menzile varabiliriz? Burada anlam şurada düğümlenir: Meşruluğuna inanılan amaçlar, araçların gayrimeşruluğunu meşru veya uygulanabilir hale getirir mi?
 
            Siyasal söylem yaşama ve insana değdiği oranda meşrudur. Yaşama ve yaşatma erdemine sahip olmayan söylem militarist bir söylemdir ki bu siyasal söylemin dışında ve yaşadığımız coğrafya açısından siyasal söylemin kan davalısının söylemidir. İnsanın mücadele ettiği güce benzemesi ne kadar acı bir tezattır. Otoriteye karşı başkaldıranların otoriterleşmesi….Yaşam veya hayat siyasal söylemin omurgasıdır.Bir söylem ki ölüm üzerinden siyaset yapmaya başlamıştır artık omurgasızdır. Hayat bahşedemediğin yerde ölümü çare olarak gösterip, ölüme yollama. Burada anlam şurada düğümlenir: Siyaset ölü ve ölümler üzerine inşa edilen anlam dünyası üzerine mi, hayy ve hayat üzerine mi inşa edilir?                       (Temel taşı olarak ölülerin kullanıldığı bir evde ne kadar huzurlu olabilirsiniz, çocuklarınıza ne kadar huzur verebilirsiniz, evdekiler ne kadar huzurlu yaşayabilirler?)
 
            Bu paradigma ile yaşayabiliriz. Delilerin deli gömlekleri ile yaşayabildikleri gibi. Yaşamdan, insandan, farklı gruplardan, tanımaktan, haktan, hukuktan,değerden,erdemden uzakta. İçimizdeki insanı içimizde ki hayvana ezdire ezdire. İnsanca siyaseti siyasal hayvan insanın keyfinin kâhyası ede ede. YA DA ‘’Bu gidiş nereye?’’ sorusunu cesaretle sorar ve insanca cevaplar üretiriz. Siyaseti, insanı, hayatı insanca konuşuruz.
 
 
İLGİLİSİNE NOT:Baskılarınız yazım sitilimi etkiliyor, TEHLİKENİN FARKINDA MISINIZ?