Allah İle Savaşarak Ehli Sünnet Olunmaz!

Ramazan Yaman

VAN 12.08.2017 11:30:15 0
Allah İle Savaşarak Ehli Sünnet Olunmaz!
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Yeni Şafak gazetesi yazarı Yusuf Kaplan var! “Kibrin ve megalomanlığın, bünyesinde mündemiç olan bir insan göster” deseler, gözüm Yusuf Kaplan’dan başkasını aramaz! Adam her ağzını açtığında, kalemi her aldığında adeta; “

“Her şeyi bana soracaksınız!”

“En büyük benim!”

“Ben olmasam nefes alamazsınız,

“Hepiniz cahilsiniz!”

“Ben ne diyorsam o!” diyor! 

Ya da ben öyle görüyorum!... Bilmiyorum!..

 

Fakat emin olduğum bir şey var ki, Yusuf Kaplan gibiler, gerçek sünnetten ve Kerim kitaptan kırmızı görmüş boğa gibi kaçmaktalar.

Kaçışlarına gerekçe de, geleneğin içinden gelen çere çöpe meftun olup, bu çer ve çöp olmadan nefes alamayacaklarına inanmaları!

Attığı başlığın altını  paranoyalarla, kafasında, kendi beyin kıvrımlarında bulunan heyulalarla beslediği hayali canavarın adını, “indirilmiş dinciler” koymuş ve kendi hayaliyle savaşa tutuşmuş! Yine bildik “uydurulmuş din kalesini” savunmak için dolaylı olarak Allah ve Rasül düşmanlığı yapıyor! Aslında söylediği şeyler yeni şeyler değil.. Kaplan’ın dersaneler kapanırken Fetö’ye nasıl destek çıktığını biliriz! “Dersaneleri kapatmayın, devlet okullarını kapatın! Zira cemaatin, (Fetönün) bünyesinde yüksek ahlaklı, ilim irfan sahibi şahsiyetler yetiştirdiğini, İslamın aydınlık yüzünü temsil ettiğini düşünüyorum!” anlamına gelen şeyler demişti. Gerçi o zamanlar bu tür cümleleri kurmayan muhafazakar yazar çizer, aydın nerdeyse yok gibiydi.. Kaplan’ın söylemesi şu yönden önemli; Kaplan her söylediğini bir “nas” edasıyla söylüyor! O gün Fetönün okullarına hangi o vurgulu, ben bilirimci, o içine mistik kutsallık kattığı tavır ve üslubla söylediyse, bu günde  aynı kutsal  ve üstten ifadelerle söylüyor her söylediğini!..

 

Uzattık! Attığı başlık şöyle;

 

“1400 yıllık birikim “uydurulmuş din”, oryantalistlerin fikirleri “indirilmiş din”, öyle mi?”

 

En iyi yaptığı şeyi yapıyor! Toptancılık yapıyor! Hile yapıyor! Müslüman olmanın gereği olan mümeyyiz- seçici olma gerekliliğinden, hakkından çaldığı gibi, çok övündüğü “entelektüel” kişiliğinden de çalıyor!

Bir kere, “1400 yıllık İslam ” derken, “1400 yıl önce Allah’ın “tamamladım” dediği İslam’dan mı bahsediyor, yoksa 1400 yıldır yaşanan İslam ile birlikte, İslam kültüründen mi, mezhepçiliğin kurguladığı, ırkların türettiği, tarikatların korsanını, çakmasını ürettiği dinden mi bahsediyor, Rumi dininden mi, Rabbanicilik dininden mi, Bektaşilik dininden mi, rivayetçilik dininden mi?

“1400 yılık İslam!” derken, neyi kastediyor? Yazısının devamında Allah’ın “tamamladım” dediği dininden bahsetmediği ortaya çıkıyor!

 

Oryantalizm tehlikesinin karşısına rivayetçi, hayalci, menkıbeci, masalcı din anlayışını yerleştirip, adına da “İrfan” diyorlar! Allah’ın ayetlerine düşman, rasülün sünnetine hasım olan “irfanı” hangi vicdanla “1400 yıllık İslam" ın içinde sayabiliyorlar ve bunu sekülarizme, oryantalizme, kominizme, kapitalizme alternatif olarak sunabiliyorlar? Dahası, Allah’ın dinini Allah’ın kitabından öğrenmeyi öneren kişileri oryantalistlerle aynı düşmanlık potasında değerlendirebiliyorlar! 

 

Bunlar harbiden uydurulmuş dinlerini savunmak için her şeyi yapabileceklerini, her yalanı, her iftirayı atabileceklerini gün be gün daha iyi ispatlıyorlar!

 

Diyor ki; “Batı’dan gelen çok yönlü saldırı sonrasında gökkubbemiz çöktü; İslâm medeniyeti tarihten çekildi: Müslümanca duyma ve düşünme melekelerimizi de, Müslümanca yaşama zeminlerimizi de yitirdik…”

Hakkını yemeyelim, bunu doğru söylüyor! Fakat, batının tahrif edilmiş dininden, göklere çıkardığı “islam irfanı” diye sunduğu “günah çıkarma” seanslarını, (Tövbe vermeyi) cevşeni, azizlik kurumunu, rabıtayı, peygamber adına yalan söylemeyi, mehdilik kurumunu, o hiç hazzetmediği Şia yoluyla Ehli sünnetin “kalelerinde” uygulandığını, olmazsa olmaz ritüeller olduğunu neden söylemiyor? “1400 yıllık islam” anlayışının içinde bunlarda var! Hem de, “Ehli sünneti” Ehli sünnet yapan en dominant unsurlar!

 

Oryantalistlerin genelde doğu’yu, özelde Müslümanları, batının güdümünde tutmak, onları kendi istikametlerinde ve kendi görmek istedikleri gibi tanımlamak, komplekse sokmak ve bu yolla güdümlemek istedikleri kadar,  bunu başardıklarının doğru olduğu kadar başka bir doğru daha vardır; uydurulmuş dincilerin “1400 yıllık islam” derken, çıkarlarını, menfaatlerini besleyen ne kadar yanılgı, ne kadar sapma, ne kadar rezalet varsa savunmak! “1400 yıllık İslam geleneğinin” içindeki diriliş, islamı ve peygamberi “buraya” taşımaya kalkan ne kadar ihya hareketi varsa, imha etmek için ellerinde birer avuç çamurla dolaşmak ve her kaygı sahibini mahkum edip ötekileştirmek!

 

Cahil güruhun, peygamberi hiç tanımadan has bir niyetle sevenlerin, ama şuursuz kalabalıkların önüne atmak için, sövdürmek için, taşlatmak için ellerinde çok fiyakalı ve afili klişe yaftalar vardır! 

 

“Oryantalist uşakları!” gibi, “peygambersiz din icad etmek istiyorlar!” gibi, “ İslam’ı yok etmek istiyorlar!” gibi, “kaderi inkar ediyorlar!” gibi, “sahabeye küfrediyorlar!” gibi, “Müslim’e dil uzattılar!” gibi, “Buhari’ye lanet ettiler!” gibi… gibi… gibi..

 

Bunlar sahip oldukları sürüler tarafından bundan daha alt düzeyde anlaşılır! Çünkü bunlar öyle bir peygamber tasavvuru çakmışlardır ki müntesiplerinin kafasına; “Buhari olmasaydı din de olmazdı! Şeyhler olmasaydı peygamberde olmazdı! Gelenek olmasaydı Kur’an da olmazdı!" Ve kendileri olmasa yeryüzünde islam diye bir şey kalmazdı! Çünkü her zamanda, zamanın yönlendiricileri vardır!

 

Kendilerinin anladığı gibi anlaşılmayan İslam, mutlaka islam düşmanlarının yanında yer alan bireylerin anladığı tahrif hareketlerinin İslamıdır! Oryantalisti, koministi, paganisti, konformisti, düzenbazı, hilebazı hepsi bir olmuş, “Kur’an dinin tek kaynağı, Peygamber de onu yorumlayan, tebliğ eden en güzel örnekliği teşkil eden Allah’ın elçisidir!” diyenler, birer zındık, birer tahrifkar, tahripkar, gizli birer şeytandır!

 

Buna inanılmadığı halde, bu paranoyalar, bu vehimler sürülerin boş kafalarına üflenir, ki, din şirketleri işleyebilsin! Din adına sözler, nesneler, kefenler, tövbeler, cennetten arsalar, devletten ikballer devşirilsin; bildiğin dünyadan edinilen metalar, paralar karşılığında satılsın! 

 

Peygamber pazarda buğday satarken, savaş meydanında kılıç sallarken, söküğünü dikerken, insanların arasında “Muhammed hanginiz?” dedirtecek kadar sıradan bir kılığa ve tavra sahipken, bunların postunun üzerinden ayrılamaması, dünyayı saraylarından idare etmesi peygamberle tezat teşkil ediyormuş ne gam! Yeter ki, kendi doğrularını onaylayan, sürüleri ellerinde tutan mitolojik “Ehli sünnet” tasavvuruna zeval gelmesin! Kur’an, İslam’ın berrak geleneği, “Ehli sünnet olmak için Ehli kur’an olmak farz!” diye bağırsın! Peygamber, Kur’an’a uymakla emrolunsun! Kur’an’a uymak peygamberin en büyük sünneti olsun! Bunların işine gelmeyen hiçbir sünnet, hiçbir kur’ani emir “Ehli sünnet” dairesi içerisinde değildir! Ve bunları savunan herkes ve her yapı, oryantalizmin, reformizmin, islamı tahrif ve tahrip etmeye çalışan zındıkların gizli birer ajanıdır! 

 

Allah, onların elinden çıkan ve Kur’an’ın ve Hz. Muhammed’in yolunda olduğumuzun nişanesi olan yaftalarına bizleri düçar kılsın! Onların ellerinde tuttukları yaftalar gün gelip birer pişmanlık ve nedametten bağırlarını dövdüğü birer ateşten tokmağa dönüşsün! Ki bunun dünya da olmasını rabbim onlara nasip etsin! Öteye kalırsa sevinecek değiliz!

 

Ve Yusuf Kaplan gibiler, ağızlarını her açtıklarında “Ehli sünnet” savunusu yapmak adına Allah ile savaşmaktan vazgeçsin! Çünkü, sonuçta kendileri de “insan sayılırlar” ve insanların Allah ile savaşmasına insan gönlü razı olmuyor!