Alev Alatlı: 'Has entelektüel paçoz olmaz'

Aklımızı başımıza toplamazsak terör filan değil, paçozluk dağıtacak bizi'...

VAN 9.04.2013 12:40:12 0
Alev Alatlı:
Tarih: 01.01.0001 00:00

Başbakan'ın "demokratik açılım süreci"ne destek veren yazar Alev Alatlı, "Beyaz Türkler Küstüler" adlı son kitabında öne çıkardığı "paçozlaşma" kavramı üzerine"Aklımızı başımıza toplamazsak terör filan değil, paçozluk dağıtacak bizi" diyor ve "Has entelektüel paçoz olmaz" diye de ekliyor..

Türkiye, teröre "çözüm süreci"nde tarihi adımlar atıyor. Çözümün temel anahtarıysa oluşturulacak yeni Anayasa olacak. Partiler, yeni Anayasa taslaklarını Meclis Başkanlığı'na sundu. Bu konuda aralarında Prof. Dr. Halil İnancık, Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın da bulunduğu 300 kişi "Türk milletine çağrı metni" oluşturmuş ve temel kaygılarını belirtmişti. Bu önemli isimlerden biri de Başbakan Erdoğan'ın "Demokratik açılım süreci"ne destek veren yazar Alev Alatlı'ydı. Kısa süre önce okurlarıyla buluşan, "Beyaz Türkler Küstüler" romanıyla yakın tarihe sıkı göndermeler yapan Alatlı, hem yeni Anayasa hem "çözüm süreci"ni hem de son kitabıyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

İşte Habertürk'ten Kutlu Esendemir'e konuşan Alatlı'nın o çarpıcı açıklamaları..

 Partilerin açıkladığı yeni Anayasa taslaklarına baktığınızda, sizin için şaşırtıcı bir durum var mı?

Şeytanın ayrıntılarda gizli olduğunu bildiğimden olacak, mesela siyasi partiler, mesela yükseköğretim, mesela memuri muhakemat, mesela TSK yasalarını fiiliyatta Anayasa'dan daha çok önemserim.

YENİ ANAYASA TARTIŞMASI

Ne gibi?

Örneğin, 12 Eylül'e yargı yolu açmayı öngören bir Anayasa tasarısının bundan 30 yıl önce "Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti'ni kollamak ve korumaktır" buyuran 35. madde uyarınca harekete geçtiklerini savunan birilerini hangi hukuki gerekçeyle yargılayabileceğini merak ederim. 657 sayılı yasa ile işe giren memurun bir daha işten çıkarılabilmesi zaten çok olağanüstü şartlara bağlanmışken, toplu iş sözleşmesi ve sendika hakkının Anayasa'da yer alması ne iştir, anlayamam. Hasılı, asıl derdimiz mevcut yasaların uygulanmamasıyken, şu ya da bu anayasanın özlenen hukuk reformuna katkısının marjinal olacağından korkarım.

Geçen hafta "Türk milletine çağrı" metnine imza atmıştınız. Anayasa taslaklarına baktığınızda bu kaygınız giderilmiş görülüyor mu?

Hayır. Siyasi Partiler Kanunu'nun açıklığına rağmen BDP varsa, bu yasalara özen göstermeyen bir toplum olduğumuzun delilidir. Anayasa'nın yaptırım gücünün diğer yasalardan üstün olduğu şeklinde bir tecrübemiz de yok. Zamanın ruhuna göre hareket etmekte de beis görmeyen ultra-pragmatik bir ahaliyiz vesselam.

"4 PARTİNİN MUTABAKATA VARMASI ZOR"

Öcalan'ın Nevruz'da okunan mektubunda, İslami referansları öne çıkarması, sorunun çözümü için doğru anahtarın bulunduğunu gösteriyor mu?

İslami referanslar Abdülhamid Han'a bile hizmet etmedi Kutlu Bey. Ortadoğu'nun haline bir bakın. Pakistan'a bakın, Afganistan'a bakın, Irak'a bakın. Niyetlenmeye görsünler, Müslümanlar olsun, Hıristiyanlar olsun, birilerini ötekileştirmek, birbirlerine girmek için bir mezhep, bir tarikat ille de bulurlar. İmralı'dakine gelince, kolunun bir biçimde büküldüğü anlaşılıyor ama "Nasıl"ı belli değil.

Tüm ülke "Terör bitsin" noktasında hemfikirken, neden hükümetin "çözüm süreci" olarak nitelediği arayışlara kaygı ile yaklaşan bir çoğunluk var?

Bakın, biz ne ihanetler, ne Damat Ferit'ler, ne Ali Galip'ler, ne Yüzbaşı Noel'ler gördük. "TC'nin elinde mahpus" birinin sözüyle bir anda kulvar değiştirebileceklerine inanmakta zorlanmamız doğaldır.

Sizce 4 parti, Anayasa konusunda ortak bir mutabakata varma başarısını gösterecek mi?

Sanmıyorum. (Süheyl) Batum'la (Rıza) Türmen'in bile söyledikleri birbirini tutmazken, MHP ile diğerini el sıkışırken tahayyül edebiliyor musunuz? Yeni bir Anayasa olacaksa, bu AK Parti'nin Anayasa'sı olacaktır ki, neden olmasın? 1982 Anayasası bile yüzde 91 oy almıştı.

KÜRTLER NE ZAMAN KENDİLERİNİ AŞACAK

Türkiye ne zaman Kürt sorununu aşacak, yoksa bu sorun etap etap mı çözülecek?

"Kürt sorunu" dediğiniz, Türkiye'nin olduğu kadar "Kürtler" adına konuşan birilerinin de sorunu, Kutlu Bey. "Kürtler" ne zaman kendilerini aşacaklar da 21. yüzyılda yaşadıklarının farkına varacaklar? Ne zaman ahlaken savunmaları mümkün olmayan önderlere ya da örgütlere bel bağlamaktan vazgeçecekler? Türk hükümetlerinin "resmi tarihi"nden yakınırken, PKK ve uzantılarının söylemlerine teslim olmaktan geri duracaklar? Ne zaman bizzat kendi aydınları tarafından ihmal edilmiş budunlarının acısını "Yeni Dünya Düzeni"nde var olabilmek için petrolsüz, doğalgazsız çabalayan kan kardeşleri Türklerden çıkarmaktan vazgeçecekler? Bütün bunlar bir süreç meselesidir, gayret meselesidir. Bugünden yarına gerçekleşmez.

BEYAZ KÜRTLER HEP VARDI

Son kitabınızın adı "Beyaz Türkler Küstüler"... Peki sizce Türkiye'de "beyaz Kürtler" var mı?

Beyaz Kürtler hep vardı. Türkiye'de soyağacının bir yerinde bir Kürt atası olmayan hemen hiç kimse yoktur.

Kitabınızda öne çıkardığınız "paçozlaşma" kavramı sadece Türkleri mi kapsıyor?

Hemen düzelteyim, ben "Türk" derken, bir budundan, bir etnisiteden değil, bir şemsiye kimlikten söz ederim. Bu çerçevede, "paçozlaşma" Türk, Kürt, Boşnak, Çerkez, vesaire tüm budunları kapsar.

HAS ENTELLEKTÜEL PAÇOZ OLMAZ

Türkiye'nin entelektüel dünyasında durum...

Has entelektüel "paçoz" olmaz, "paçoz"sa entelektüel değildir. Olsa olsa "entel" olur. İktisatta kötü paranın iyi parayı kovduğu gibi, entel de entelektüeli kovar. İzleyen kalitesizleşme toplumun tüm katmanlarına sirayet eder.

Ne oldu da Türkiye, bu değerlerini yitirdi?

Başlıca nedeni Sakallı Celâl'den bu yana süren ciddiyetsizlik. Celâl Yalınız'ı hatırlayın. Galatasaray Lisesi mezunu, '20'li yılların ortalarında sınıf arkadaşı Hamdullah Suphi ile beraber Atatürk'ün Ankara'sına koşarlar. Celâl, Cumhuriyet'in gözbebeği lisenin başına geçer, diğeri maarif vekili olur, var güçleriyle çalışmaya koyulurlar. Hikâye odur ki, günlerden bir gün, Hamdullah Suphi, Sakallı Celâl'i arar, devlete memur gerektiğini, bir çare bulup son sınıfları ivedilikle mezun etmesini ister. Celâl, aldırmaz. Hamdullah Suphi, bir daha, bir daha arar. Sonunda, Sakallı: "Meşrutiyet'i getirdik, olmadı. Cumhuriyet'i kurduk, olmadı. Bir de ciddiyeti denesek, ne dersin?"

Buradan nereye varıyorsunuz?

Bence bu anekdot paçozluk denilen illetin geçmişine iyi bir göndermedir. Sonuç; birbirlerinin beylik ahkâmını tekrarlayan, gelir geçer keyiflere kul köle ama mutmain, ama kendileriyle fevkalade barışık yurdum insanları. Isıtılıp ısıtılıp sofraya sürülen mesnetsiz siyasi tespitler, perdah yüzü görmemiş düşünceler, basmakalıp toplumsal reçeteler, beylik terkipler, incir çekirdeğini doldurmayan gündemler, pireyi deve habbeyi kubbe yapan sığlık. Paçozlukta sürüden ayrılmamak esastır: Kim ne yapıyorsa, onu yapmak, kim nereye gidiyorsa, oraya gitmek, kim neye rağbet ediyorsa, ona rağbet etmek. "Trendy" kabullere sıkı sıkıya yapışmak, açığa düşmemek. Toplam eblehleşme, değerler yitimi.

"SORUN SADECE BİZİMLE İLGİLİ DEĞİL KÜRESEL"

* Evinizin bulunduğu Beykoz'dan İstanbul'a baktığınızda nasıl bir kent görüyorsunuz?
Paçozluk kentsel bir fenomendir zaten. Eli nasırlı adam, paçoz olmaz. Mütedeyyin Müslüman da paçoz olmaz. Paçoz, küçük burjuvadan çıkar. Metropolde serpilir. Alalanmış paçozluk, Angelina Jolie'yi, Somali'ye iyi niyet elçisi olarak göndermeye benzer. Diyeceğim, sorun sadece bizim memleketle de sınırlı değildir. Paçozluk, çevre kirlenmesi gibi, 21. yüzyılın küresel bir meselesidir. Beykoz'a gelince, kentler malum hâkim siyasetin cismanileşmiş halleridir. Bakın şu pencereden, "Mashattan"ı görüyor musunuz? Ya "tower"ları? Dubai'nin İstanbul'daki yansıması bir şeyler söylemiyor mu?

"EĞİTİMDE İRAN BİZDEN DAHA İYİ"

Kürt sorununu aşmış bir Türkiye'de işler hemen yoluna girecek midir?

Kürt sorunu deyip duruyorsunuz. Bence Türkiye'de "eğitim sorunu" bahsettiğiniz o meseleden çok daha tehlikeli bir sorun. Siz ilkokul seviyesindeki soruların içinden çıkamayan üniversite mezunlarınızdan haber verin. Bu çocuklar, Güneydoğu da dahil olmak üzere, hangi sorunla baş edecekler?

Türkiye'nin bir de 2023 hedefleri var.

Evet... 2 trilyon dolarlık milli gelir öngörüyor. Bunlar bizzat Sayın Başbakan tarafından dillendirilen fevkalade sevindirici hedefler. Velâkin, ulaşılabilir olmaları için işgücünün istihdam edilebilir nitelikte olması şart. Oysa, eğitim sistemimizin nitelik ve nicelik olarak ne denli yetersiz olduğunu sağır sultan duydu. Melbourne Enstitüsü'nün 2012 raporu Türk yükseköğretim sistemini 50 ülkelik listesinde 46. sıraya koydu. İran bile bizden daha iyi durumda. Gençlerimiz hedeflediğimiz ligde rekabet edebilecek donanıma haiz değil. Astronomisiz kozmoloji, matematiksiz teknoloji, biyolojisiz çevrecilik, fiziksiz, kimyasız eskatologya, notasız müzik, tarihsiz siyaset... 21. yüzyılın "Türkiş" ütopyası. Aklımızı başımıza toplamazsak terör filan değil, paçozluk dağıtacak bizi!