AK KARDEŞLİK / AL KARDEŞLİK VİDEO İZLE

Ah Kardeşlik:

VAN 7.06.2014 11:11:52 0
AK KARDEŞLİK / AL KARDEŞLİK VİDEO İZLE
Tarih: 01.01.0001 00:00

AK KARDEŞLİK / AL KARDEŞLİK

Ah Kardeşlik:

Çözüm süreciyle birlikte Kürt sorununu çözmeye çalışan Türkiye’nin, ikinci demokratikleşme paketi gereği Alevi açılımını da destekleyen bir video klip gündeme maytap gibi düştü. Maytap demeli, çünkü bomba etkisi; ya kan gölü, ya beddua, ya borsa düşüşü ya da yüksek bonservisli transfer benzeri içeriklerle mümkün bu ülkede.

Neyse, Başbakanlığın izniyle KDGM(Kamu Düzeni Güvenliği Müsteşarlığı) tarafından hazırlanan, Türkiye’nin tüm renkleriyle bir bütün olduğunu vurgulayan “Biz Türkiye’yiz” adındaki ve Türkiye’deki farklı inanç gruplarının bir arada huzur içinde kardeşçe yaşadığını vurgulayan video, hızla haber portallarında yerini aldı. Ve biz de Kur’an’daki vasfını dikkate alarak, getireni değil ama haberi etraflıca araştırmalı ve videoyu dikkatle izlemeliydik.

Görsellik noktasında zengin olan ve güçlü mesajlar içeren klip” diyor diğer bir haber getirenci. Haklı da!

Görsellik, teknolojik gelişmeyle etkisini katlayan bir araç haline geldi. Fikirleri zihne tohum olarak atma, sulama, gübreleme ve yetişince de amel olarak biçme sürecinde önemli bir rolü vardır. 1900’lü yıllardan itibaren –televizyonun yaygınlaşmasıyla- yaygın kullanılan subliminal(bilinçaltı) mesajlar; kitlelerin algı/düşünce dünyalarını yönetmekte etkilidir.

1900’lü yıllarda psikolog ve psikanalistler, insanlar üzerindeki deney ve gözlemlerle elde ettikleri bulgulardan yola çıkarak “İnsanı nasıl etkileriz” sorusuna cevaplar aradılar. Elbette ilk kaygılar, ticari malları ve yeni şirketlerin kâr oranlarını artırmaya yönelik satışların yükselişi içindi. Hedef, satışları artıracak yönde tüketicinin tercihini bilinçaltı mesajlarla etkilemek/yönlendirmekti. Pazarlama teknikleri, bir nevi şuur altı/bilinçaltı etkileme teknikleri üzerine yapılandırıldı. Sonraları ise bu taktiği öğrenen her kişi ve her yapımcı kendi niyet, inanç ve ideolojisine göre vermek istediği mesajları bu yolla insanlara zerk etmeye çalıştı. Ve bir dönemdir reklam, film, çizgi film ve siyasi propagandalarda önemli bir araç olarak sinsi kullanımı yaygınlaştı.

Görselliğin yanı sıra slogan da aynı yöntemin etkin bir öğesidir. Birçoklarımızın zihnine farkında olmaksızın onlarca, yüzlerce slogan bu taktikle yerleştirilmiştir. Zihin, bu yöntemle kısa sürede kodlanabilir. İkna, yönlendirme ve yönetme ise kodlama aşamasından sonra işin en kolay kısmıdır. Eğer kodları sağlam yerleştirdiyseniz, kişiyi değil kitleleri dilediğiniz olaya ve yere, dilediğiniz zamanda sürükleyebilir/çekebilirsiniz. Bir şey yapılacaksa ancak o kodla yapılacaktır. Mutlu olmak için ancak o çikolata yenecek, özgür olmak için o şey kullanılacak, evini seven ancak o yapı markete gidecek, arkadaşını seven ancak o dondurmayı ısmarlayacak, modern olmak isteyen o giysiyi giyip o yerde tatil yapacak, kirlenmek güzel ise ancak o deterjanla temizlenecek vesaire, vesaire. Kısacası var olmak isteyen ancak o kodla davranacak/ yaşayacak/var olacaktır.

Ve kardeş olmak isteyen diğerleriyle huzur/iyilik/hoşgörü içinde yaşayacak, iyi olmak isteyen o kuruluşa yardım yapacak, hizmet görmek isteyen ancak başkanı seçecek, sevecek ki sevilecek, vesaire, vesaire…

Ve klip, “Farklılıklar zenginliğimiz, kardeşlik hedefimiz” sloganıyla yer aldı haber sitelerinde. Kardeş olabilmemiz farklılıklarımızı kabullenmekten geçiyor yani. Bu farkları iman esasları olsa bile, sorun etmemeli! Ve zenginliğimiz de farklılığımızdan. Üstelik kardeşliğimiz de ancak buna bağlı söylendiğine göre… Yani farklılıklarımız arttıkça zenginleşeceğiz, zenginleştikçe kardeş olacağız. Ne güzel! O zenginliğin anahtarlarını taşımaya 3. Dünya nüfusu yeter mi acaba? Ve taşırlar mı aslında? Gerçi taşımayacak da ne yapacak? Zenginleşmesi, demokratikleşmesi, modernleşmesi, huzuru ve kardeşliği yakalaması, hatta yaşaması/var olması bağlı değil mi o anahtarlara ve anahtarları taşımasına? Ne kadar yüklenirse o kadar yakınlaştırılanlardan olacak çünkü. Özünde aynı değil mi Kitap yüklülerle, yolu ve yönü?

Fark Matematikte bile fark yaratır. Mesela A fark B(A/B) B’nin olmadığı A’dır. Yani farklıdır. Yani eksiktir, eksilir. Bu ise reel bir azalmaya, daralmaya ciddi bir ayırıma işaret eder. Birbirinden koparılmış ve farklılaşmış kümeleri yönetmeyi zenginlik sayan demokratik sistem elbette farkı artırmaya çalışacaktır. Çünkü fark büyüdükçe sayıca artan farklı kümeler; zenginleşen ise sadece kapitalizmdir. Yakınlaştırılanlar ise bu işin taşıyıcıları…

Kardeşlik; Kur’an-ı Kerim kardeşliği bir tek şarta bağlar. Mümin olmaya. Aynı inancı paylaşmaya. Öyle ki, inanç birliği kan/karın birliğinden öte! Kalpler iman ile yakınlaşır, önce kalpler sonra bedenler kardeş olur. Bedenleri çürümüşlerle bile kardeşliğin tek izahı budur. İnançta farklılık zenginliğin değil, fakirliğin/uzaklaşmanın/sınırların habercisidir. Kardeşlik ise bir olana, bir inancı taşımanın en zengin halidir. Müminler arasındaki farklılık yalnız dillerde, renklerde ve ırktadır. Bunlara rağmen, iman birliği esas zenginliktir. Bu, kardeşliktir…

Video klibe sondan başa bir bakalım; Atlar mesela… Özgürlüğü simgesi atlar. Özgürce koşun dörtnala! Ve orkestradaki çalgılar gibi ahenk içinde çalın çalgınızı ancak belirlenmiş notalarla… Çalın çalgınızı ve oynatın atınızı. Ama unutmayın bu orkestranın bir şefi var ve uyum içinde çalmanız o şefe/şefin yönetimine bağlı! Şefi seveceksiniz, şayet sevilmek isterseniz…

Tabi öncesinde yer alan emekçi/emek vurgusu daha manidar. Yanan bir ampulün arkasından bakılır ancak emek verene. Hazır Soma olayının üzerine iyi gider bu görüntü. Emeğin/emekçinin üzerinde bir ampul var ve o ancak ampulün ışığında iş yapar, fark edilir, kollanır ve gözetilir. Görür ve görülür. Işık sönerse emek/emekçi göçer, karanlığa gömülür…

Art arda gelen kareler Aleviyi, Mevleviyi ve Hristiyanı konuk eder bu defa. Her ne hikmetse ortada Müslüman yoktur! Ve sağa sola sallanırken kafalar, göğe bir nida yükseltir. “La ilahe illallah” Gerisi yok! Söz eksik aslında. İlk yarısı bu, güya ortak payda! Bu denklemde paydalar eşitlenir; payı ve paydayı ampulle çarpmakla. Yani çarpılmakla.

Aynı melodinin farklı tınıları onlar. Tıpkı Türkiye’nin farklı renkleri gibi. Farklı tını’lar, farklı ibadet’ler ve farklı din’ler. Hepsi aynı melodiyi farklı tınıda dinler! Huzurludur, kardeştirler. Ve çok ama çok zenginler!

Hazır zenginlik demişken, T cetveliyle çiziliverir proje ardından köprüden bir bakış savrulur şehirler şehrine! İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı! İnşaat sektörü, AVM’ler, yükselen kulelere rağmen Kız Kulesi… Tarih, modernizm ve mimari… Ne kadar uyumlu ve ne kadar farklı! Türkiye’de demokrasi fark yaratıyor. Avrupa ülkelerine fark atıyor. Yani ülke güçleniyor, zenginleşiyor!

Ve son mesaj; “Gelin tanış olalım. İşi kolay kılalım. Sevelim sevilelim.” Yani selam 3. Dünya’ya… Ve selam, yaşlı adamın kucağında oturan kıza ve elinde tuttuğu resimdeki geyiğe, Noel Babaya…

Tam burada kodları tarumar eden soru sorulmalı belki; Klibin adı “Biz Müslüman’ız” olsa ne değişecekti?