Kadına şiddet olaylarını gerçekleştiren faillerin profilleri ve yaşam tarzları incelendiğinde, alkolün meydana getirdiği tehlike bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriliyor. Alkolle bütünleşmiş yaşamlar ve içkinin su niyetine tüketildiği mekanların bağımlısı olan kişiler, kontrol kaybının verdiği etkiyle şiddet terörü estirebiliyor. Bilimsel istatistiklere yansıyan veriler de cinayetlerin yüzde 85’inin ve kadına şiddet içeren vakaların yüzde 70’inin alkollü kişiler tarafından işlendiğini gözler önüne seriyor.
Konu hakkında Akit’e konuşan STK temsilcileri de alkolle mücadele etmeden şiddet olaylarının son bulmasının mümkün olmadığını kaydediyor.
Mücadele edilmeli
Temiz Toplum Derneği Genel Başkanı Bilal Ay, şu değerlendirmelerde bulundu: “Bugün kadına karşı şiddetle mücadele eden dernekler, hareketler, özellikle bazı feminist dernekler bir şeyi nedense ıskalıyor. Bugün genel olarak cinayetlerin, saldırıların, tecavüzlerin büyük kısmı alkol ve madde kullanımıyla doğrudan bağlantılı. Kadına karşı şiddetle mücadele ettiğini söyleyen kim var ise bu bahsettiğimiz alanlarla mücadele ederek işe başlamalı. Bunlara değinmeden sadece ‘kadına karşı şiddet’ diyorsa, doğru adım atmıyordur. Kadına karşı şiddeti önlemek istiyor isek, kendi değerlerimize sıkıca sarılmamız gerekiyor. Toplumumuzun kodları olan sevgi, şefkat ve merhameti yeniden ön plana çıkartmamız gerekiyor.”
Şiddetle mücadelenin önemli olduğunu vurgulayan Ay, şöyle devam etti: “Şunu ifade etmek istiyorum ki şiddet şiddettir. Bunu herhangi bir cinsiyete yükleyemeyiz. İstatistiksel olarak baktığımızda kadınların daha fazla şiddet gördüğü de bir gerçek. Ancak bunu bir cinse karşıtlık olarak ele alırsak, varacağımız yer doğru bir yer olmaz. Alacağımız sonuç, şiddetin önlenmesi olmaz. Değerlerimize sıkıca sarılmamız gerekiyor. Aileyi imha değil ihya etmemiz gerekiyor.”
Tüm kötülüklerin anası
İnsan Hakları Savunucuları Derneği Genel Başkanı (İHSD) Ali Akbaş da, şunları dile getirdi: “Kim tarafından kime karşı hangi gerekçeyle yapılırsa yapılsın şiddet en büyük insan hakları ihlalidir. Şiddetin gerekçesi olamaz. Şiddeti doğuran, özellikle kadınlara yönelik gerçekleşen şiddetin temelinde alkolün ve kötü bağımlılıkların olduğunu görüyoruz. Bilimsel araştırmalar ve şiddet olayını gerçekleştirenlerin kamuoyuna yansıyan profilleri de bunu doğruluyor. Kadına karşı şiddeti engellemenin önem önemli mücadelesi alkol ve uyuşturucu bağımlılığıyla mücadeleden geçmektedir. Şunu unutmamalıyız ki alkol bütün kötülüklerin yegane müsebbibidir. Kadın haklarından bahseden derneklerin, bu gerçeği ısrarla gündemde tutması gerekmektedir. Aksi türlü ‘kadına şiddete hayır’ söylemi bir slogan olmaktan öteye geçemeyecektir.”
