Abdulhalim Almalı

Tarih: 30.11.2014 18:51

SAYIN BAŞBAKANIMIZ CANI YANANLARI DİNLEYİN!..

Facebook Twitter Linked-in

 SAYIN BAŞBAKANIMIZ CANI YANANLARI DİNLEYİN!..

Akil adamların bölge koordinatörlüğünü kardeşimin üslenmesinden dolayı, bölgedeki illeri akil adamlarla birlikte gezme imkânım oldu. Aileleri dinledik, kanaat önderlerini dinledik, STK'ları dinledik, halkı dinledik bu izlenimlerimden aldığım sonucu 'CANI YANANLAR' adlı makalemde 24.06.2013 tarihinde vanradikal.com da yazmıştım. Bu gün üçüncü gözden bahsediliyor konun önemine binaen o makalemi yeniden paylaşmak istedim.

İllaki barış istek ve taleplerde ön plana çıkan bu sözcük canı yananlarca hep dillendirildi, barışın mutlaka sağlanması başka canların yanmaması için herkesin elini taşın altına koyması gerektiği dillendirildi.

Buna karşılık ideolojik isteklerde vardı. Canı yananlardan çok, konuşma hakkını kendinde bulanlar vardı. Olması da doğaldı, ancak heyet üyeleri böylesi taleplere tek verdikleri tek cevap 'bizler çözüm mercii değiliz, siyaset yapmıyoruz bizim yaptığımız tarafların en üst düzeyince kabul edilen barış sürecinin oluşturulmasıdır, varsa barışa katkınız onu anlatın' diye uyarıyordu.

Buna rağmen sürecin olumsuz işlemesi için çırpınanlarda var. Sadece ideolojik rant kaygısı taşıyanlarla yakınlarını kaybedenlerin dilleri hiçte aynı değildi. Kaybettikleri toprakların özlemini taşıyan, terk ettirildikleri yerlerdeki yakınlarının mezarlarına gidip en azından bir Fatiha okuma isteklerini dillendirirken samimiydiler.

Kendi canları yanmış başka canların yanmamasını isterken samimiydiler. Dağda evlatlarını kaybedenlerle polis ve asker ailelerinin kullandıkları sözcükler aynı olmakla beraber samimiydiler. Köylerine dönüp yaşamlarını oralarda sürdürmeyi isterlerken samimiydiler. Diğerleri ise sadece talep, sadece tıkama sadece kısmen de olsa saboteydi.

Yaşam kuralları içinde iki kesim hep olagelmiştir, birincisi 'canı yananlar', diğeri ise bunu fırsata çevirenlerdir. Fırsata çevirme düşüncesi (ideolojileştirilmiş dinde dâhil olmak üzere) her türlü ideolojik yapılanmalardır. İki çeşit konuşma vardır. İçinden gelerek kalben, yürekten konuşmak, diğeri ise dilinden yani ağzından konuşmak 'ağzı olan konuşur derler ya.' yürekten/kalpten olan konuşmalarda, yalan, dolan, ,istismar gibi şeyler olmaz.

Dilden olan konuşmalarda ise, birçok şey katılabilir bu konuşmalara, kimisi yalan katar kimisi, samimiyetten uzak tutar kimisi süsler kimisi acı katar onun içindir ki, sözün özü, güzeli, temizi, samimisi kalp'ten/yürekten çıkan sözdür. Bunları her iki kesimin canı yananlarında gördük müşahede ettik.

Ve barış, işkence görmüş olanlar için ne kadar önemli, canı yananların can havliyle bağırdıkları dönemde seslerini duyuramadıkları dönem ne kadar kötü, işte bütün bunların bir daha yaşanmaması, değişmesi için özellikle canı yananların dinlenilmesi, onların söyledikleri değerlendirilmesi lazım.

Canı yananların canlarını yakanların bundan siyaset umanların ortaya çıkması, amellerinin sonuçsuz kalması bütün bunları insanlara reva görenlerin yargılanmasını sağlayacak değişimin hayata geçmesi için barış umuduyla yola çıkanların desteklenmesi lazım. Bir daha her ırktan her milletten insanların insanlık dışı uygulamalara muhatap olmaması lazım bütün bunların değişimi için barış elçilerinin desteklenmesi, aksi bir durum ceberut devlet anlayışının yeniden hortlaması olur ki, işte o zaman bu işin kazananı halk olmaz, ideoloji sahipleri olur.

Türkiye de artık devlet değişiyor, değişen bu devlet sürecinde rol alanların ve sonuçlanacak olan yapılanma sonucu çok önemlidir. Eğer halk değişen bu devlet yapısında yer alması gereken yerde yer almaz, akıllı öneriler yerine birtakım ideolojik yapılanmaların sloganik söylemlerini ön plana çıkarırlarsa işte o zaman değişen değişim zorunda olan devlet yapısında bu sefer başka bir yapılanma söz konusu olur ki, bu durum halklar açısından bir şey değiştirmez.

Sürdürülen sürecin sonucunda yeniden insan merkezli değil de devlet merkezli bir yapılanma hâkim olacaksa, ideolojik bir yapılanma hâkim olacaksa bunun hiçbir anlamı olmayacaktır. Sürecin başarısı ancak insan merkezli bir devlet yapılanmasıyla sağlanabilecektir, bunu sağlayacak olanda ülkede halkların bizzat kendisidir.

Yine toplumun konuşanları yerine(STK'lar) toplumun konuşması lazım ki değişim sağlanabilsin. Halkını kucaklayan bir devlet yapılanması barışın, hak, adalet ve özgürlüklerin sağlanması için halkın iradesinin hâkim olması halinde insanların istenilen yaşam düzeyine ulaşması işte o zaman mümkün olur.

Canı yananların isteklerine baktığımızda, başka canların yanmaması için, bu sürecin kesinlikle kesilmemesi sürdürülmesi gerektiğini, seçimlere girildiğinde seçim güvenliğinin mutlaka sağlanması gerektiğini, genel af ilan edilip çocukların ailelerine karışması gerektiğini, bölgede süratle ekonomik istikrarın sağlanması gerektiğini, söyleyenler oldu.

Canı yananlardan, medyadaki faşizanca yayınlar konusunda da sıkıntılı olduklarını, bu yayınlara yer verilmemesi gerektiğini, muhalefet partilerinin süreci tıkayıcı sabote edici açıklamalarla ortamı germemelerini istediler. Ayrıca eğer hedefte barış varsa amaç barışsa o zaman silaha silahlı adamlara ihtiyaç yoktur dendi. Koruculuk sisteminin biran evvel ortadan kaldırılması bu insanlara başka bir alanda iş imkânı oluşturulması gerektiğini söylendi.

Sonuç olarak, canı yananlar ısrarla barış ve çözüm dilini kullandılar. Kendilerini toplum adına tek konuşmacı olarak görenler barış sürecine katkıdan ziyade işi yokuşa sürmenin gayretinde oldular. Kim ne söylerse söylesin bölgemiz kana gözyaşına duydu, acıya boğuldu artık bütün bunların son bulması lazım. Hani isteğiniz vardı ya 'başbakan dilini düzeltsin' evet 90 yıllık ceberut bir devlet anlayışını yöneten başbakan dilini düzeltsin, barış dilini daha fazla ön plana çıkarsın, evet ya sizler sadece bir dernek yöneten, belirli bir kesimin dilini kullanan, temsil eden sizler ne yapmalısınız?...

Nasihatlerin musibetlerden evla olması dileğiyle.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —