Van, 2020 yılına kadar nüfusu artan şehirler arasındayken, son beş senedir durum tersine dönmüş durumda. İşsizlik, toplumsal ve siyasal sorunlar ile birlikte daha birçok neden, çoğunluğu gençlerden oluşan bir nüfusun, ülkenin batısına hatta farklı ülkelere göç etmesine neden oluyor.
Göçün yönü önce kırsaldan kente, ardından İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya gibi metropollere, sonrasında ise Avrupa kentlerine doğru uzuyor. Çoğunlukla genç erkek nüfus inşaat ve benzeri ağır sektörlerde çalışıyor. Kimi zamansa, isimleri bir gazetenin iç sayfasında "inşaattan düşerek hayatını kaybetti" olarak kayıtlara geçiyor. Tutunabilenler, sevdiklerinden ayrı bir yaşama entegre olup, metropollerin sokaklarında kayboluyor. Tutunamayanlar ise yeniden o derin işsizliğin içine dönüyor.
Elbette göçün tek sebebi işsizlik değil. İstihdam uzmanı Sinan Ok da bu konuya değiniyor. Ok, kayyum uygulamalarının bile yarattığı atmosferin göçü tetiklediğini ifade ediyor.
Ok, kentteki işsizlik ve nüfus oranlarına bakıldığında durumun daha da vahim olduğunu ortaya koyuyor. Ok'un, SGK verilerine dayandırdığı rakamlara göre, nüfusu 1 milyon 118 bin olan Van'da yalnızca 143 bin aktif sigortalı bulunuyor. Bu rakam mevcut nüfusun yüzde 13'üne denk geliyor. Bu durum, çalışma çağındaki nüfusun geri kalanının ya işsiz ya da sigortasız olarak çalıştırıldığı anlamına geliyor. Yine Ok'un paylaştığı bir diğer veriye göre, kentte 250 bin kişi asgari ücretin üçte birini dahi kazanamadığı için Genel Sağlık Sigortası (GSS) primi ödeyemiyor.
Göçün sadece işsizlikle ilişkilendirilmemesi gerektiğini de söyleyen Ok, "Kentte kanalizasyonu, doğalgazı, sağlıklı içme suyu ve düzenli imarı olmayan yüzlerce mahalle bulunuyor. Ulaşımda ise birçok ilçeye belli saatlerden sonra toplu taşıma yok. Bu altyapı eksiklikleri hem işletmelerin gelişimini engelliyor hem de istihdam yaratılmasının önüne geçiyor. Kayıt dışı çalışma ve emek sömürüsü yaygın" diyor.
Ok, Van'daki iş gücü piyasasında ciddi yapısal sorunlar yaşandığını belirterek, kentte işletmelerin büyük bölümünde uzun mesai saatleri, düşük ücretler ve sigortasız çalışma koşullarının yaygın olduğunu söylüyor. Özellikle çocuklar ve mültecilerin ucuz iş gücü olarak görülmesinin, emeğin sistematik olarak sömürüldüğü bir düzene dönüştüğünü vurgulayan Ok, bu durumun "mutfakta çalışmak" adı altında meşrulaştırıldığını ifade diyor.
Kentte bulunan 12.059 iş yerinin yalnızca 341'inin 50 ve üzeri kişi çalıştırabildiğini ifade eden Ok, benzer nüfusa sahip şehirlerde bu rakamın binlerle ifade edildiğine dikkat çekiyor.
Öte yandan Ok, kentteki siyasi atmosferin de göçü tetiklediğini söylüyor. 2013-2015 yılları arasından yürütülen çözüm sürecinde kentteki göçün durduğunu ve eknomik hareketliliklerin yaşandığını belirten Ok, "Barış ortamı yeniden sağlanırsa, tersine göç mümkün olabilir" diyor.
Kayyum uygulamalarının, kentin hem algısal hem de ekonomik olarak kriminalize edilmesine yol açtığını vurgulayan Ok, bu süreçte turizm ve ticaretin büyük darbe aldığını söylüyor.
Kaynak Bölge gazetesi