Zorla Muhabbet de Olmaz; Nefret de..

SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

VAN 21.09.2017 10:47:41 0
Zorla Muhabbet de Olmaz; Nefret de..
Tarih: 01.01.0001 00:00
 

Zorla Muhabbet de Olmaz; Nefret de..


15 Temmuz 2016- Darbe Hıyaneti’nin üzerinden 15 aya yakın bir zaman geçmiş bulunuyor. Bu konuda ilk andan itibaren medyada yazılıp çizilenler, haberler, yorumlar, siyasetçilerin mesaj veya konuşmaları, suçlanan kişilerin Emniyet veya Savcılık’lardaki ifadeleri, çelişkilerle dolu iddianâmelerdeki yığınla bilgi, mahkemelere çıkanların açıklamaları, ‘itirafçı’ olanların yaptıkları ‘itiraf’lar.. Yargılama ânında yapılan savunmalar.. Firarda olup, yurt dışına kaçanların oralarda yaptıkları açıklamalar veya yazı ve konuşmalar..

Hemen hiçbirisinde, ‘İşte bu!..’ dedirtecek net bilgiler yok.. Bu açıdan bakıldığında gizli cemaatlerin en tehlikelilerinden sayılan Alamut Kal’ası şeyhi Hasan Sabbah’ın harekete geçirdiği söylenen ‘haşhaşiyyûn taifesi’ bile, Pensilvania Şeyhi’nin ve müridlerinin- fedaîlerinin eline su dökemezler herhalde..

***

Bazı itirafçıların, hattâ HSYK Başkan Vekilliği’ne kadar yükselmiş yargıçların ya da bazı yarbay-albay veya general seviyesine kadar gelmiş askerlerin söylediklerinde bile bir şeyler var gibi bir zanna kapılıyorsunuz, ama, sanki yine de bir şeyler gizleniyor gibi.. Çünkü, elinize aldığınız ipin ucunun nereye vardığını bulamıyorsunuz ve karmakarışıklık içinde kaybolup gidiyor.

Hemen hepsinde aynı nakarat..

Hele de, Şahin Alpay, Nazlı Ilıcak ve A. T. Alkan ve diğerlerinin yanılmışlık ifadeleri hep aynı mahiyette.. Ve konuyu izah etmeye yardımcı olacak nitelikte değil.. ‘Nice mes’uller, ellerinde o kadar devlet imkanları varken fark edememişler de, biz nereden fark edelim..’ kabilinden savunmalar düz mantık açısından doğru gibi de gelebilir bazılarına.. Ama, o cemaatle iç-içe olan o mes’uller değildi ve bu kişilerdi.. Patronları durumunda olan ve şimdi Amerika’dan nutuklar çeken E. Dumanlı, ‘Gidecekler, hem de fena gidecekler. Başka türlü yolu yok!’ derken, bu zevâtın bazıları aynı TV kanalında, onun karşısında kıs-kıs gülerek ve kendilerine karşı çıkanlarla alay ederek, izleyicileri afyonlamaya çalışıyorlardı.

***

Bugüne kadar dosdoğru bir ifade veren bir albay gördüm.. Son derece mertçe ve samimî bir ifadeydi herhalde..

Ben 15 Temmuz gecesi, 21.25 civarında durumu fark ettim ve anladım ki darbe oluyor.. Ne yapmalıyım, diye düşündüm.. Darbeye karşı çıkarsam, darbeciler de başarırlarsa, beni cezalandırırlar. Ama katılırsam, her albayın gönlünde paşa olmak hayali vardır, paşa olurum belki diye katıldım.’ demişti.

Geçenlerde önde gelen darbecilerden (eski general) Sönmezateş de benzer şeyler söylüyor, darbe yaptığını itiraf ediyordu, ama asıl lideri gizlemeye yönelik bir tutum izliyordu ifadelerinde ve elimize verdiği ipin öbür ucuna ulaşılamıyordu.

***

Bu sütunda zaman zaman değinilen bir hususu tekrarlayalım.. ‘Darbe Hıyaneti’ne açıkça katıldığı, savaş uçak ve helikopterlerini, tankları, füzeleri kullanan ve halkın üzerine ateş açtıkları belirlenen suçlamasıyla tutuklanıp yargıya teslim edilen asker, polis, yargı mensubu veya bu hıyanete çok yüksek özel mâlî desteklerle katılan para babaları ve güç odakları, derhal ‘cürm-ü meşhûd /suçüstü’mahkemelerinde yargılanmalıydılar. Bunlar için bir yıla yakın süre, binlerce sahifelik iddianâmeler hazırlanması bile bir zaaf idi.

***

Tayyip Bey’in deyimiyle, ‘tabanı ibadet, ortası ticaret ve tavanı hıyanet’ olan bir hareket, toplum içinde en karanlık entrika ve manipülasyonlarla büyük mesafe almıştı. Asıl darbeciler mahkemelerde ‘show’ yapmakla meşguller.. Ama, o darbede ikinci derecede rolü olanlar bu geniş kitleyi nasıl ıslah edeceğiz? Meselemiz bu olmalı..

Nitekim, evvelki gün, El’Aziz’deki bir mahkemede, o cemaatin o civardaki imamı olarak nitelenen Durakoğlu isimli bir sanık, F.G’den (Hoca efendi) diye söz etmiş ve Mahkeme Başkanı, ‘Hâlâ hocaefendi mi diyorsun?.’ deyince, gayet samimî şekilde, “Hoca efendi diyorum, bu süreçten sonra daha fazla seviyorum. İnkâr mı edeceğim. Yok-yok mu diyeceğim. Hoca efendinin arkasından giderim” diyerek cevap vermiş..

Bu gibileri fizikî olarak cezalandırabilirsiniz ama, gönüllere hükmedemezsiniz..

Bu, toplumumuza ârız olan böyle bir derin problem.. Başka ve ruhlara yönelik yöntemler bulmalıyız.

Star