YİĞİT NAMI İLE ANILIR(DI)

AYKUT AKÇA

VAN 31.03.2015 11:07:18 0
YİĞİT NAMI İLE ANILIR(DI)
Tarih: 01.01.0001 00:00
Bugünün toplumunda eksik olan, ya da kalmayan şey nedir sorusuna cevap ararken yitirdiğimiz şeyin birey olma vasfı olduğunu görüyoruz.
Şehirler henüz metropollere dönüşmeden önce, daha sade ve anlaşılabilir bir yaşam söz konusu idi. İnsani ilişkiler bugünle kıyaslanamayacak ölçüde samimi ve bir o kadar da gerçekti. Genel olarak insanlar birbirlerini tanır, en azından kişinin mensubu olduğu sülaleler için ortalama bir kanı geliştirilebilinirdi. Bazen de kişiler lakap ve namları ile tanınır, hatta bir kişinin namı yada lakabının, adının ve sülalesinin bile önüne geçmiş olması olağan durumlardandı.
Geçenlerde, çalıştığım işyerine sektörün eski toptancılarından bir müşterimiz geldi. Bu kişi önceleri pek çok insanın da yaptığı gibi sahibi olduğu işyeri için, kendi soyadını(*) kullanarak Durmuşoğlu Ticaret unvanını tercih etmişti. Ancak bu firmanın sektörde bilinen ismi Durmuşoğlu Ticaret değil de, sahibinin lakabı ve isminin bir arada kullanılan şekli(*) yani deli bahriydi. Bahri Bey durumun farkında olduğu için ve de isim benzerliğinden kaynaklanacak karışıklıklara fırsat vermemek maksadıyla şirketinin unvanını herkesin de bildiği şekil olan DELİBAHRİ GIDA…. … … LTD.ŞTİ. olarak resmen tescillettiriyor ve o eski sözü söylüyordu gittiği her yerde; yiğit namı ile anılır.
Doğru söylüyordun Bahri ağabey, gerçektende yiğit namı ile anılırdı ya da ancak yiğidin namı olur, mu deseydik daha doğru olur bilemedim. Evet, bugünün şartlarında sokakta kimse kimseyi tanımıyor. Bir koşturmacadır gidiyor. İnsanların ismi de yok özelliği de, lakabı da. Daha kötüsü kimliği ve kişiliği de yok. Kimsenin, kimseyi tanıdığı da yok, kimsenin kimsesi de yok.
Siyer ya da hadis kitapları okumaları esnasında sıkça karşılaştığımız ama es geçtiğimiz bir konuyu hatırlattı bu mesele bana. Sahabeler içinde bazı isimlerin cömertlikle, bazılarının cesaretle, bazılarını da güvenilir vs. olmakla anıldıklarını hepimiz okuduk ve geçtik. Burada o dönemin insanlarına isim isim övgüler düzmek değil maksadımız. Ancak bu dönemin insanı özelde de Müslüman’ı için eksik olan bir şey değil midir bu durum.
Bizlerin neden bir namı, bir vasfı, niteliği adımız önüne geçmez. Ömer ‘e Faruk, Ebu Bekir’e sıddık, Ali’ye aslan dedik ve diyeceğiz de bugünün Müslüman’ını için nasıl bir vasıf, nasıl bir nam bulacağız. Nasıl nam sahibi olunur? Herhalde uydum kalabalığa diyerek olmayacak.
Bedelle, emekle, sarsılmaz bir istekle.
Durup dururken bir adama, hadi gel bundan sonra sana (mesela) Yiğit Ahmet diyelim diye bir şey olamaz herhalde. Yiğit namı için bir bedel ödenmeden yiğit olunamaz, yiğit diyerek de kimseyi yiğit yapamayacağımız aşikâr. Bugünün toplumda eksik olan daha doğrusu olmayan şey üzerine kafa yormalıyız. İnsanların güzel lakap ve namlarla anılmasını bugünün toplumu için demode durumlar olarak algılamak, ucuzculuktan başka ne olarak tanımlanabilinir ki? Bugünün insanına, içinde yaşadığı toplum bir nam tanımlamıyorsa, bireysel olarak içinde yaşadığı o toplumu için kayda değer bir şey yap(a)madığı içindir. Gerçektende, doğru ve güzel işler yapmayı, çevresine faydalı bir insan olmayı, güzel bir çığır açmayı en önemlisi Salih bir kul olayı tercih eden ve bu tercihinde ısrar edip, istikrar gösteren bir insan mutlaka güzel bir nam ile anılacaktır. Bugünün toplumunda eksik olan, ya da kalmayan şey nedir sorusuna cevap ararken yitirdiğimiz şeyin birey olma vasfı olduğunu görüyoruz. Sürü psikolojisiyle yaşıyor ve hayatı öyle anlamlandırıyoruz. Birey olmaktan vazgeçmiş bir toplumdan kahramanlar çıkar mı? Gerektiğinde aykırı düşünmeyi beceremeyen, eleştirel bir akıl sahibi olabilir mi ya da ondan fakih olur mu?
İçinde yaşadığınız toplum gibi refleksler gösterdiğimiz an, daha doğrusu bireysel reflekslerinizi kaybedip toplumsal ve de kurgusal refleksler göstermeye başladığınız an bittiğiniz andır. Tek başına koku ve tat alabilmeyi beceremeyen, tüm his kabiliyetleri kaybolmuş, tabiri caizse bir cesetten farkı kalmamış bir halde yaşarken nasıl güzel bir nam sahibi olabiliriz ki? Bu haliyle bize en uygun vasıf/nam; uyurgezer…
Çevreniz için yokluğunuz bir kayıp, varlığınız da anlamlı olursa eğer yaşarken de öldükten sonra da hayırla yâd edilir, güzel vasıflarınızla anılır, isminizle özdeşleşen namınızla ölümsüz bir insan olursunuz. Nasıl diriltilmek istiyorsanız öyle yaşayınız sözü hayatımızı şekillendiren tercihlerimiz için iyi bir kılavuz olsa gerek. Eğer bir hesap gününe iman ediyorsak, o güne hazırlıklı olmamız gerekmez mi? O gün, Allah’ın da tasvir ettiği gibi çok şiddetli ve zor bir gün olacak. O günün zorluğunu göz önünde bulundurup aynı ölçüde ve ciddiyette bir hazırlık yapmalıyız. Bu hazırlık, sıradan bir hayat algısı ile olacak bir şey değil, bireysel tercihlerimiz ve bu tercihlerimizdeki ısrar ve samimiyetimizle oluşabilecek bir hayat ile olabilecektir. Bireysel tercihlerimizi doğru yaparsak eğer insanlar içinde saygıdeğer bir yerimiz, güzel bir namımız olacaktır inşallah. Eğer bizler, bedelini ödemekten kaçmaz isek insanlar içinde güzel bir namımız, Allahın cennetinde de güzel bir yerimiz olur. İnsanlar içinde, en güzel namın sahibi olan (el-emin) peygamberimizin duası ile bitirelim, “Rabbimiz bize bu dünyada ve öbür dünyada güzellikler ve hayır nasip eyle”.
aykut_akca@hotmail.com
(*) isimler temsilidir. İKTİBAS DERGİSİ