Yaseminler altında!

Hakan Tuna

VAN 31.10.2014 11:35:49 0
Yaseminler altında!
Tarih: 01.01.0001 00:00
 

28 Ekim 2014. Karaman, Ermenek.

Türkiye’nin kalbi, bir kez daha bir maden ocağının altında.

Hükümet sözcüsü Beşir Atalay, bu trajik çaresizlik sonrasında, kamuoyunun karşısına çıkan ilk devlet yetkilisi olarak, yaşananlarla ilgili açıklamalar yapıyor. Atalay’ın ilk cümleleri sona erdiğinde, gazeteciler sorularını sıralamaya başlıyor.

Sıralamaya başladıkları soruların nerdeyse hiçbirinde Karaman yok, Ermenek yok, maden yok.

Cunhuriyet törenlerinin tamamı mı iptal edildi, eğlenceler iptal edildi ifadesi ne anlama geliyor, Ak Partili belediyelerin iptal edeceği belirtilen Cumhuriyet eğlenceleri dışında, tören programında neler var?

Evet, lütfen Sayın Beşir Atalay’ın o “açıklamalarını” bir kez daha izleyin ve karşı karşıya olduğumuz, “Cumhuriyet gazeteciliği”ne, “tören gazeteciliği”ne bir de buradan bakın.

“Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında” bir yerden.

***

Bu ülkede, “Cumhuriyet gazeteciliği” denildiğinde akla gelen tüm gazeteler, tuhaf şekilde yine 28 Ekim günü aynı haber başlığını aynı haber metniyle sundular okurlarına.

Cumhuriyet: “AKP kampanyası ters tepti. Tunus seçimlerinde laiklerin çatı partisi Nida birinci olurken, AKP’yi örnek alan Ennahda ikinci oldu.”

Hürriyet: “Tunus’ta Laik Partinin Zaferi. Nida Tunus Partisi taraftarları, demokrasiye geçiş sınavı olarak görülen bu seçimdeki zaferi sokaklarda kutladılar. Laik Nida Tunus, İslamcı Nahda’yı yenilgiye uğrattı

Sözcü: “Dincilere sandıkta ders verdiler. Tunus’un AK Parti’si kaybetti. Dinci ayaklanması Arap Baharı, 4 yıl önce başladığı yer olan Tunus’ta seçimle bitti.”

Taraf: “Tunus Siyasal İslam’a hayır dedi. AKP’yi model alan Gannuşi, ilk şoku atlattıktan sonra Nida Tunus’u tebrik etti.”

İstisnasız, her kelimesi ile manzara-i umumiye şöyle; İktidarsız kalan laikler, dünyanın neresinde olursa olsun kalkan her laik bayrağa bir tören coşkusuyla koşuyor.

Tek cümle ile tanımlayacak olursak; Yurtta nefret, cihanda nefret.

AK Parti karşısında, on yılı aşkın süredir korkunç bir umutsuzluk boşluğuna yuvarlanan “paralel cepheler”, ittifak halinde Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti nefreti için soluğu Tunus’ta alıyor ve gazetecilik literatürüne benzersiz katkılar yapıyor.

Zira bu nefret o kadar büyük bir nefret ki, Türkiye Somali’ye el uzattığında, “bizim orada ne işimiz var” retoriğine sarılır,

Türkiye meydanlarından Rabia meydanında şehit düşen Esma’ya dualar edildiğinde, “sen ancak Arap kardeşine ağla” diyecek kadar alçalır,

Türkiye, katledilen Boşnakların yakınlarına Türk bankaları üzerinden el uzattığında, “seni dünya medyasına ihbar edeceğim” diyecek kadar insanlığını “sıfırlar”.

Bu sıfırlanmayı tanımlamak için biraz geriye gidelim ve hatırlayalım.

Irak’ta rehin alınan 46 konsolosluk çalışanı Türkiye’ye getirildiğinde Ahmet Davutoğlu, “laik, cumhuriyet ve tören medyası” için sadece bir cümle kurmuştu; “bir kez olsun, bir kez, bu milletle aynı şeyleri hissedin”

***

Hissetmezler.

Çünkü o Gannuşi, o aleyhinde nefretle sayfalar dolusu kustukları Gannuşi, ülkesine kan sıçramaması için, “laiklerin” konforunu bozmamak için, 2011 Ekim’inden bugüne dek, her zaman, adımlarını ileriye doğru değil geriye doğru atmış, sadece “ayakta” durmaya, ülkesini ayakta tutmaya gayret etmiştir,

24 Ekim 2011 seçimlerinde yüzde 42 oy alarak, “hükümeti tek başına kurma yetkisi” almasına rağmen, koalisyona yönelmiş, “laik, liberal, sol, sosyal demokrat” iki partiyle birlikte hükümeti kurmuştur.

Sürgünden döndüğünde, mevcut seçim sonuçları ile Başbakan olması beklenirken kenara çekilmiş, “ülkemi düzlüğe çıkaracak politikalar üretmeye çalışacağım” demiş ve Cumhurbaşkanlığı’na yine “laik” bir ismin getirilmesini önermiştir.

Batı’yı “ürkütmemek” için, Nahda’nın toplam 89 vekilinin 45 tanesini kadın vekillerden oluşturmuştur. (ki bu oran hiçbir Avrupa ülkesinde yoktur.)

Kendi tabanını kendisine küstürecek kadar riskli alanlara girmiş, “Şeriat anayasası, İslam anayasası” gibi kavramlar ve uygulamalar yerine yine Batı’yı “tatmin edecek” yol haritası benimsemiştir.

“Selefi” bazı yapılar, “Bizim düşmanımız Nahda ve Gannuşi’dir” demelerine rağmen Gannuşi’yi, IŞİD destekçisi olarak dünyaya duyuran “laik medyaya” karşı olgunluğunu hep korumuştur.

Yakın zaman önce yaşanan çeşitli siyasal gerilimler sonrasında hükümetten bile çekilmiş, ülkeyi teknokratlara bırakmıştır.

Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’ın büyük destek verdiği “laik” Nida Partisi ile yarışacağı 26 Ekim 2014 seçimlerine girerken açıklama yapmış, “mutlak galibiyet kazansak bile koalisyon hükümeti kuracak ve bir ay yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday göstermeyeceğiz” demiştir.

Bütün bunlara ve çok daha fazlasına rağmen hissetmezler, anlamazlar, duymazlar, görmezler.

***

Bütün bunlara ve çok daha fazlasına rağmen, bu ülke, görmenizi, anlamanızı, hissetmenizi beklemiyor.

Acısı varsa acısıyla, coşkusu varsa coşkusuyla, milletine, devletine sarılmak istiyor

***

Son bir şey. Bu ülke, şunu görüyor, anlıyor ve hissediyor.

Mısır’da, Libya’da, Lübnan’da ve Tunus’ta miting yapan Recep Tayyip Erdoğan, bu ülkelerde bir daha miting yapamasın diye oluyor olanlar…