Umre/Sıla-i Rahim

Yasin Aydoğan

VAN 17.07.2018 09:42:43 0
Umre/Sıla-i Rahim
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Umre/Sıla-i Rahim

Yasin Aydoğan

En yakınları ziyarettir sıla-i rahim.
Mü’min için en yakın olanlar da hiç şüphesiz Rasullerdir(salat selam cümlesine).

Onlar gerçek-hakiki akrabalarımızdır.

İman yolunun, önderleri kılınmış Rasullerin ayak izlerini sürmek ve  ziyaret için çıkılmalı yola.

Hacc da, Umre de, makro anlamda bir Sıla-i Rahimdir.

Çünkü orada en büyük anı, en büyük anlam vardır.

Akraba ziyareti (sıla-i rahim) ve onlarla bağı sıkı tutmakta kuvvetli tavsiyelerden, ama bu (Hac-umre) Sıla-i Rahim (yol aramak, bulmak) bizlere bir mükellefiyet olarak emir buyurulmuş.

Rabbimizin üzerimizdeki hakkıdır bu ziyaret.

Ona bir yol bulup güç yetirenlerin Ev’i haccetmesi Allah’ ın insanlar üzerindeki hakkıdır. Kim inkar ederse, şüphesiz, Allah alemlere karşı muhtaç olmayandır.”(Al-i İmran 3:97)

Her umre, yüreğe bir hacc tohumu ekmektir.

Yani bir umre, inşaAllah-mutlaka ardından Hacc’ ı getirecektir ve her müslüman için Hacc öncesi bir umre her yönüyle (Hacc’ a hazırlık, tecrübe, gündem oluşturma, bölgeyi tanıma, bilgilenme v.s) çok ciddi ve büyük bir kazanç olacaktır.

Bu kutlu beldeleri görmeden ölmemeli!

Baş gözümüzle oğlumuzun, kızımızın mürüvvetini görme talebimizden çok çok önce bu bölgeleri, ölmeden görmenin derdine düşmeli.

Ölüm, bizi böyle kutlu bir yolculuğun öncesinde yakalayabilir.

Takdir Rabbimizindir.

Ama eğer bu aşkı, sevdayı, özlemi, hasretliği yüreğimizde taşımadıysak, kavuşmak, vasıl olmak için çırpınmadıysak, vuslat için imkanlarımızı seferber etmediysek, dünyevi ihtiyaçlarda ya da lükse varan harcamalarda, yüklü borçlar altına girerek, işimizi görmeyi göze alıpta, maddi imkansızlıkları gerekçe göstererek bu kutlu yola-yolculuğa bahaneler üretti ve ifa etmediysek, ilahi huzura hangi yüzle ve mazeretle çıkacağımızı düşünelim.

Sorgu sual günü vereceğimiz cevaplarımızı hazır edelim.

Bu ağır sorgu sualin altında ezileceğimiz kesin.

İyisi mi “ Vira Bismillah” diyerek öncelikli hedef edinelim.

Rabbimizin rahmet, bereket, nusret, hikmet kaynağı mesajını anlamak, yaşamak, yaşatmak için didinelim.

Bizim uğrumuzda cehd (çaba, gayret, emek) edenlere şüphesiz yollarımızı gösteririz. Muhakkak ki Allah ihsan edenlerle beraberdir.”(Ankebut 29:69)

Dualarımız, davetlerimizdir aslında.

Onun için Dua, davet aynı kökten gelir.

Dile dökmemiz gerekmiyor, yüreğin diline döküldükten sonra.

Biz küçük, cüce kullar bihaberiz, kapı çaldığımızı, davet verdiğimizi çoğu zaman bilmiyoruz, şuuruna varamıyoruz.

Çırpınıyoruz, cebe bakıp çok zor,

Rakamlara bakıp, mümkün değil dediğimizde, bunun duaya dönüştüğüne uyanamıyoruz nedense?

Fiili, maddi hazırlıklardan önce, hem de çok önce, yüreği bu yola-yolculuğa hazırlamak gerektiğini özellikle vurgulamalı diye düşünüyorum.

Yürek, kudret kapısını çalmalı ve ihlas, şuur, yardım istemeli.

Yalnız sana ibadet için, kulluk, teslimiyyet, sadakat için yardımını taleb ediyorum Rabbim demeli.

Hulus-u kalb ile Mabud-u Kerime müracaat etmeli.

Atmalı yürekten ifsad eden, parazit yapan, frekansı bozan, insicamı sarsan, saflığı bulandıran her türlü yabancı niyet, düşünce ve duygu sarmalını.

Hürmet evine doğru yola çıkma niyeti taşıyan her kul, önce kalbini  hazırlamalı, ilk hazırlığa kalbinden başlamalı.

Hürmet evine, muhterem kullar olma niyetiyle varmalı, temizlenmeli, arınmalı.

“Allah`ım! İçimi iman ile Kur`an ile yıka,”

“Rabbim içime haşyet ver, iman ateşiyle yak yüreğimi Ya Rab!” diye tazarru ve niyaz eylemeli.

Ama ilk hazırlığa yürekten başlamalı.

Ziyaret edilecek mekanın, temizlik sembolü bir mekan olduğunu bilmeli ve içi temizlemeli, temiz tutmalı. Temiz mekanı kirletenlerden olmamak için iman ile tezyin olmalı, yıkanmalı, arınmalı. Temiz olana temiz yakışır, yaraşır onun için ciddi bir temizlik operasyonu yapmalı.

Ama hazırlık, önce yürekte başlamalı.

Yol hazırlığı, bavul, çanta, ihtiyaç maddeleri kolay. Ama yürek hazırlığı bizim kendimizde ve Rahmanın nusreti ile tek başımıza başlamamız ve bitirmemiz gereken bir mühim iştir.

“Allah`ım bana hürmet evinin yolunu aç, yüreğimi de o temiz eve layık arınmış, yıkanmış bir imanla donat” diye dua etmeli.

 “Ey iman edenler, Allah’a karşı sorumluluk sahibi olun, herkes yarın için (uzun sürecek ahiret yolculuğu için azık, yolluk ) ne hazırladığına bir baksın. Allah’ a karşı sorumluluk sahibi olun, şüphesiz ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”(Haşr 59:18)

Bir kutlu ziyaret, seyahat yolculuk-gidiş,

Bir kutlu-mutlu yola revan oluş.

Hepsi bir ahenk içinde buluşuyor, birleşiyor.

Bereket beldesinin, bereketi kuşatıyor yüreği. Mübarek beldenin bereketi gözlerde, yüzlerde bir ışık, sevinç, surur, parlaklık oluşturuyor.

Bu duyguları, sadece sizin yaşamadığınıza, çevrenizde aynı yola çıkmak için hazır bekleyen yoldaşlarınızı görünce, daha bir kanaat getiriyorsunuz. Aynı sevinç ve neşenin onlarında yüzüne yansıdığını bilfiil gözlemliyorsunuz. Ayrılmak, kavuşmak gibi kavramların aslında çok soyut kavramlar olduğunu anlıyor ve hedefe kilitlenmek için yoğunluğu yola vermek gerektiğini hatırlıyorsunuz yeniden.

Küçük ailenizden bir zamanlığına ayrılıp, büyük ailenize (ümmet) katılmak, köprü atmak için yola çıkmışsınız bir kez.

Merkezden muhite doğru bir açılım, yayılım hareketi yaptığınız.

Merkezden muhite doğru, halka halka açılacak ve geniş ailenize katılacaksınız.

Geniş çaplı bir tanışma, buluşma faaliyeti için sınırları aşıp, tüm sınırları ihata eden bir anlayışla, bir potada buluşmanın heyecanını yaşıyorsunuz.

Başka bekleyen ve bu bekleyişte gözlerinin içi gülen, aynı aileden yoldaşlar görüyorsunuz.

Şevkiniz, aşkınız artıyor.

Azminiz bileniyor,

Kuvvet buluyor, seviniyorsunuz.

Hayatın tümüne hükmeden, mutlak otoritenin aciz bir kulusunuz. İbadet kavramını belli rituellere hapsetmeyen, geniş ve Kur’ani bir bakışın sahibisiniz. Yolunuz, niyetiniz, ziyaretiniz, seyahatiniz, fiilleriniz, tüm yapıp ettikleriniz ve yapacaklarınız, külliyyen ibadet bağlamı içerisinde. Hayatı tefrik etmiyorsunuz, edemezsiniz de bir kul olarak. Buna kesinlikle hakkınız, yetkiniz yok. Bunun şirk olduğunun bilincindesiniz.

Hayatta Allah’ın müdahale etmediği  bir alan tasavvurunun bağışlanmaz bir günah-suç (şirk) olduğunu biliyor ve inanıyorsunuz.

Ama yaşadığınız anlar, zamanlar biraz daha özel.

Bu düşünceyle her anınızı daha bir donanımlı, daha bir anlamlı, daha bir imanlı geçirmenin derdindesiniz.

‘Tesbih ederiz, tüm noksan sıfatlardan münezzeh biliriz Rabbimizi, bizim için bunlara boyun eğdirdi, yoksa biz bunu hizmetimize amade kılamazdık. Ve elbette biz, Rabbimize çevrilip-döneceğiz.’ (Zuhruf 43:13-14)

Duamız şu olsun : “Ya Rab bu hazzı, manevi lezzeti bihaber olanlara da taddır, yaşat. Ya Rab bizde bilmeden, bilemeden, tanıyamadan yaşadık uzak kaldık. Biz belki de öncekilerin diline dökülen halisane duaların meyvesiyiz. Duada cimrilikten sen koru ya rab.”

“Tadmayanlara, görmeyenlere, nasib eyle.”

“Bize de, sonra geleceklere de bu lezzetin zirvesini yaşat.”

“Rabbim, yeryüzünün ezilmiş, mustaz’af, mazlumlarına nusret ver onları düşündüğümüzde kollarımız yana salınıyor. Çaresizliğin son sınırını yaşıyoruz Rabbim. Senden onlar için muvaffakiyet, hakimiyyet, galibiyyet dileniyoruz. Bulunduğumuz topraklarda bir zamanlar yeryüzüne şefkat sakalığı yapan gökyıldızlarının, medfun bulunduğu topraklardan dileniyoruz Rabbim. Taleblerimizi kabule karin eyle Rabbim.”(amin)