Uğur... Gaffar... ve Ahmet Hoca

Celal Kazdağlı

VAN 26.01.2015 11:03:55 0
Uğur... Gaffar... ve Ahmet Hoca
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Uğur Mumcu ile Turgut Özal birbiriyle yakın ilişki içindeydi.

Uğur Mumcu sol gelenekten yetişmiş önemli bir gazeteciydi. Turgut Özal ise Nakşi geleneğini sürdüren bir politikacıydı.

İkisi de Kürt meselesi ile yakından ilgiliydi ve çözüm istiyorlardı.

Uğur Mumcu Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis ile de yakın ilişki içindeydi.

Eşref Bitlis farklı bir komutandı. Turgut Özal gibi Bitlis Paşa da çözümden yanaydı. Kürtlerle görüşür, aşiretlerle buluşurdu. “Savaş bitsin, Türk-Kürt çatışmasın, birlikte olsun” diyenlerdendi.

Uğur Mumcu o dönem Gladyo örgütlenmesini bilen, üst aklın emrindeki yapıyı tespit eden bir gazeteciydi.

O üst yapının PKK’yı nasıl inşa ettiğini belgeleriyle ortaya çıkarmaya hazırlanıyordu.

Tam o sırada kendisine bir dosya ulaştı. Uğur Mumcu beklemeden Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ı aradı. Özal yurt dışındaydı görüşemedi.

Uğur Mumcu, Org. Eşref Bitlis’i aradı. Elindeki dosyayı Bitlis Paşa ile paylaştı. Telefon görüşmesi 15 dakika kadar sürdü. Bu bilgileri emekli Emniyet Müdürü Bülent Orakoğlu Tamer Korkmaz’ın yönettiği benim de katıldığım KanalA’da yayınlanan Sivil Düşünce programında yeniden paylaştı.

Uğur Mumcu “Üst aklın” emrindeki yapıyı tespit ettiği ve çözüm sürecine kritik destek verdiği için 24 Ocak 1993’te öldürüldü.

Dünya soğuk savaşı terk ettiği sırada Türkiye Uğur Mumcu suikastı ile kendi soğuk savaşını yeniden inşa etti.

Uğur Mumcu’nun cenazesine pek çok ilden gelen Müslüman gençler de katıldı. Onların çoğu “Kahrolsun Şeriat” sloganını duyunca töreni terk etti.

“Kahrolsun Şeriat” sloganı Türkiye’de ilk kez Uğur Mumcu’nun cenazesinde atıldı. 90’lı yıllarda işlenen aydın cinayetlerinde hep “Türkiye laiktir, laik kalacak” sloganı atılıyordu.

Uğur Mumcu’nun öldürülmesi ile Gladyo hem çözüm sürecine darbe vurdu hem Müslümanları hedef tahtasına koydu.

Org. Eşref Bitlis 17 Şubat 1993 günü şüpheli şekilde öldü. Rıdvan Özden ve Bahtiyar Aydın gibi Eşref Bitlis’e yakın subaylar da öldürüldü.

Özal’ın şüpheli ölümü ile çözüm süreci terk edildi.

1999’da Abdullah Öcalan’ın yakalanınca PKK dağılma sürecine girdi, Türkiye’den çekildi.

O iklimde Gaffar Okkan Diyarbakır’a Emniyet Müdürü atandı. Devletin yumuşak eli oldu; Kürtlerle, Diyarbakır halkıyla kucaklaştı. Barış yaşandı. Devam etseydi Türkiye bambaşka bir havaya girecekti.

Gaffar Okkan’ı 24 Ocak 2001’de Gladyo öldürdü.

Suikastten sonra örgüt moral buldu ve toparlanma sürecine girdi.

Bu dönem devlet içinde Ergenekon kadrolarının yerlerine Paralel Yapı mensuplarının geçmeye başladığı zamandı.

Çözüm sürecini engelleme görevi artık onlarındı.

Habur ve Oslo sürecini boşa çıkardılar.

KCK tutuklamaları ve 7 Şubat 2012 MİT operasyonu ile hep çatışmaya oynadılar.

Türkiye 2013 ile çözüm sürecinde yeni bir ivme kazandı.

Diyarbakır Ahmet Davutoğlu’nu “Ümmetin Ahmet’i” diye karşıladı.

Ahmet Hoca “Kürt, Türk, Arap, Yörük, Çerkez” dedi, herkesi aynı çatının altına koydu.

Kürtlere Filistinve Ortadoğu penceresi açtı. “A Takımını” ertesi gün Erbil’e gönderdi.

İslam ortak mayasında Diyarbakır, Şam, Kudüs, Erbil ve İstanbul’u birleştirdi.

Uğur Mumcu’nun cenazesinde atılan “Kahrolsun Şeriat” sloganı ile açılan parantez kapanmış oldu. Çözümün önü göründü.