UCUZ KAHRAMANLIK…

Ali BAYRAMOĞLU

VAN 9.10.2015 09:55:20 0
UCUZ KAHRAMANLIK…
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Bush yönetimi; Türk ordusunu, derin devlet olarak görmekteydi. Bu derin devlet; Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilmesine, ılımlı İslam konseptinin uygulanmasına, Türkiye’deki terör sorununun ‘siyasi çözüm’ ile çözülmesine engeldi. 1 Mart 2003’te tezkerenin geçmemesinin sorumluluğu da TSK’ya yıkılınca, bu yönetimin TSK’ya karşı yapılanlara sıcak baktığı, devlete ait bazı kurumların ve kurumlardaki bazı kişilerin bu oyunda rol aldıkları veya destek verdikleri ifade edilebilir…
Şu sözler, bir gazeteden alıntı ve İlker Başbuğ’a ait:
“2001’de ABD’de George W. Bush Başkan oldu. Onun dönemi, ılımlı İslam projesine inanan Yeni Muhafazakârların (Neo-Con) dönemi olarak ortaya çıkacaktı. Ayrıca Irak’a askeri müdahale planları üzerinde çalışmalara başlanmıştı. 15 Kasım 2002’de Ankara’daki ABD Büyükelçisi, Washington’a şöyle bir telgraf göndermişti: ‘Türkiye’de ordu, bürokrasi ve yargıdan bir derin devlet vardır. Derin devletin merkezinde de ordu bulunmaktadır. Derin devlet, ABD’nin de desteklediği reformların önündeki en büyük engeldir.’ Bush yönetimi; Türk ordusunu, derin devlet olarak görmekteydi. Bu derin devlet; Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilmesine, ılımlı İslam konseptinin uygulanmasına, Türkiye’deki terör sorununun ‘siyasi çözüm’ ile çözülmesine engeldi. 1 Mart 2003’te tezkerenin geçmemesinin sorumluluğu da TSK’ya yıkılınca, bu yönetimin TSK’ya karşı yapılanlara sıcak baktığı, devlete ait bazı kurumların ve kurumlardaki bazı kişilerin bu oyunda rol aldıkları veya destek verdikleri ifade edilebilir…”
Başbuğ, Ergenekon ve Balyoz davalarının orduyu tasfiye girişimi olduğunu, bunu ABD’nin bir kanadının yönettiğini, operatörlüğünü cemaatin yaptığını, siyasi iktidarın ise olup bitene göz yumduğunu söylüyor. Bu, sadece Başbuğ’un görüşü değil, askerler genel olarak böyle düşünüyor. Karşı karşıya kaldıkları komplonun cemaatin sınırlarını ve gücünü aştığı kanaatini taşıyorlar. Bu istikamette pek çok asker tarafından yazılmış anı, verilmiş röportaj, yapılmış açıklama var.
AK Parti’nin lider kadrosundaki görüş de küçük bir farkla benzer. Onlar da cemaatin taşeron olduğunu söylüyorlar. Kullananlar arasına adını tam telaffuz etmeden İsrail’i ekliyorlar.
Cemaatin Ergenekon, Balyoz gibi davaları kirlettiği, kullandığı, özellikle ikincisini tasfiye amacı kullandığına dair korelasyon, emare, karine, delil sayılmayacak kadar çok…
Ancak iki soru ortada…
1. Cemaatin taşeron bir yapı olduğu neye dayandırılıyor? Gülen’in yıllardır ABD’de yaşamasına mı? Mavi Marmara gibi benzer olaylarda aldığı tavra mı? Fidan olayının ve kimi tasfiye hamlelerinin İsrail’le ilişkiler açısından zamanlamasına mı?
Yoksa asker bakışıyla, “dev gibi bir ordu”yu “bir grup İslamcı masonik alt edemez” böbürlenmesine mi? Veya siyasi iktidarın “dindar bunu yapmaz yapıyorsa, casusluk ve dış el vardır” açıklamalı zihniyet prospektüsüne mi?
Yanıtı bilmiyoruz…
Ama şu açık: Cemaat bu işleri kendi hesabına, kendisi için yapmış olabilecek imkanlara, güce ve akla sahipti. Bu varsayımla ilgili de pek çok korelasyon kurulabilir.
Bu birinci sorunun ve verilen muhtemel yanıtların beli bir önemi var.
Özellikle son ihtimal veri alınırsa, Türkiye’nin bu açıdan sorunu bir döneme ait bir dış operasyon, bir casusluk hamlesinden çok daha fazla süreklilik içeren ve her an tekrar baş gösterebilecek bir hukuk, hukuk devleti sorunu demektir. Ortada bir güvenlik açığı değil, bir sistem açığı bulunuyor demektir.
2. Ergenekon ve Balyoz tümüyle kurgu muydu, temel niyet baştan sona tasfiye yapmak ve iktidarı ele geçirmek miydi? Başbuğ böyle söylüyor. Ulusalcılar da bu fikirde. AK Parti karşıtları bu bakıştan hiç bir zaman sapmadılar.
Benim yanıtım bunun tersidir.
Kimilerinin ileri sürdüğü gibi asker-iktidar el ele verdi, darbeciler dışarı çıktı, yolsuzlukları ortaya çıkaran cemaat suçlu ilan edildi zırvalarını bir kenara atın…
İlk Ergenekon davası kimi delilleri, kimi sanıkların kuyruğu yakalanmış bir Gladyo’ydu. Aynı ilk dava Sarıkız, Ayışığı, Eldiven gibi darbelere de suç üstü yapıyordu. Dosyalar bunu ortaya koyuyor.
Bu dava etrafında yaşanan sanık hakkı ihlalleri, kimi hoyrat tutuklamalar, bir süre sonra yaşanan dava birleştirmeleri, ODA TV davası kimi cemaatin intikam dosyalarının işe karışması, Ergenekon’u kirletti ve içinden çıkılmaz hale getirdi.
Bu dosya suçsuzları da içeriyor, suçluları da…
Keza Balyoz… Seminer planı ve kimi konuşmalar kendi başına suç… Suçlular belli. Geri kalanı tasfiye niyetli ekleme ve kirletme…
Kimse, başkasının arkasına saklanmasın ve ucuz kahramanlığa soyunmasın…
Çetin Doğan ve Veli Küçük mü kahraman ve mağdur?

Yenişafak/Ali BAYRAMOĞLU