Türk-Amerikan krizinin basit gerçekleri...

Nedret Ersanel

VAN 18.08.2018 10:04:36 0
Türk-Amerikan krizinin basit gerçekleri...
Tarih: 01.01.0001 00:00
 

ABD Başkan Yardımcısı Pence ile başlayan ve papaz üzerine bina edilen Türkiye-Amerika krizi, yine Pence’in çıkışı ile tarihi rekor kırdı...

“Türkiye, Başkan Trump’ın sabrını sınamasın”...


Yardımcı’nın papaz krizini körüklemesindeki rolünü anlıyoruz. Her cümlesi ‘papazı gömüyor’ ve sanki Kasım’da, seçim öncesi bırakılsın diye dua eder gibi.

Yeni aşama ABD’nin ilk kez bir NATO müttefikini açıktan tehdit etmesidir. Çünkü, “sabrı sınarsak ne olur” sorusunun yanıtı, diğer saldırı biçimleri tüketildiği için, “askeri müdahale” dışında bir şey çağrıştırmıyor.

Oysa bu, Amerika’nın siyasi gerçeklerine ve Trump’ın şu sıralar herkese uyguladığı standart prosedüre zıt. ‘Anlıyoruz’ dememiz odur. Nitekim, bu açıklamayla aynı saatlerde Hazine Bakanlığı, Türkiye’ye yeni ekonomik yaptırımlar uygulanabileceğini duyurdu.

Türkiye’yi bu ölçüde yabancılaştırmak büyük risk taşıyor. Hem Türkiye’yi düşmanlaştıracaksın hem İran’ı düşmanlaştıracaksın hem de etkili bir Ortadoğu politikan olacak. Çok tehlikeli!

Bu yolu seçiyorsanız, ya Amerikan dış politika aklı körelmiş demektir ya da bu bölgede çıkış bulamayışınızın çaresizliği var demektir. Durum bunu gösteriyor.

Üstelik, bu zıtlaşmanın Türkiye’nin etkili olduğu Kafkaslar, Balkanlar, Orta Asya, Kuzey Afrika, Orta Doğu, Akdeniz’deki jeopolitik komplikasyonları ABD’ye henüz ulaşmadı!

Irak ve Suriye’de ABD’nin durumu sağlıklı mı? Mesela TSK ve MİT/MİB’in Sincar’da terör örgütü ve sözde sorumlularına yönelik operasyonları Washington’da nasıl algılandı acaba?..

ÇOK KUTUPLULUK ORTADOĞU’YA BULAŞIYOR...

Katar’ın Türkiye’ye verdiği desteğin anlamını da iyi irdelemeliyiz. Şöyle soralım; Ankara bu maddi desteği Rusya veya Çin’den isteseydi, alabilir miydi? Çin’den evet, Rusya’dan tartışmalı. Ancak ikisinden de istemedi. Neden?..

Oysa, Türkiye üzerine yapılan tartışmalar Ankara’nın ya ABD’ye bağ(ım)lı kalacağını ya da Rusya ve Çin’e mahkum olup, heder olacağını kestiriyordu. (Soğuk Savaş’ın sersemlik seviyesine ulaşan ‘okuma’ kılavuzlarını bırakmalıyız.)

Katar’ın verdiği omuzun Ortadoğu jeopolitiğinde güçlü rezonanslar ürettiğini görmeliyiz. İran ile İsrail ‘arasındaki’ tüm ülkeler bunu gördüler ve bir kenara yazdılar. Katar, ülkesindeki ABD üssüyle birlikte İran ve Rusya ile de iyi ilişkilere sahip. Denebilir ki, küresel çok kutupluluğun bölgedeki iz düşümlerinden biridir. Şimdi hayal gibi duruyor ama Suudi Arabistan ve BAE’ne dahi sirayet edecektir!..

ABD’nin bastığı mayın da burada. “Ya bizimle birliktesiniz ya da bize karşı” diyerek ülkelerin canını yakıyorlar ve Avrasyacı süreçlerin pasif ortakları haline dönüştürüyorlar.

Çok kutupluluğun İsrail’e etkisini de-ki korkularını neredeyse elle tutabilirsiniz-merakla izleyeceğiz.

AVRUPA, ABD’NİN TÜRKİYE’Yİ ELE GEÇİRMESİNİ İSTİYOR MU?

Avrupa’nın Türkiye’ye yaklaşımında görülen dönüşüm gerçekten dramatik. İç politikadan oy devşirmek için Ankara ile gırtlak gırtlağa geldikten sonra şimdi savruluyorlar; bir yandan ABD’nin üzerlerine çökmesi bir yandan teslimiyetin sonuçlarını taşıyamayacak olmaları diğer yandan Türkiye’yi kaybetme riski, nihayet aslında Rusya’ya yakın olmanın getireceği avantajları bilmeleri ama adım atamamaları onları fena terletiyor.

Örneğin Türkiye tam şimdi göçmenlerin önünü Batı yönünde açsa ne çok domino taşı yıkılır. Elbette öyle yapmayacağız ve başta Almanya, gelen destekleri kabul edeceğiz. Çünkü görüyoruz; ABD’nin tutumundan memnun değiller. Dahası,-gözden kaçıyor-aynı Avrupa ülkeleri Türkiye’ye bakarken İsrail gözlüğünü artık takmıyorlar!

Böylece ortaya Rusya-Almanya (Avrupa)-kısmen İngiltere-Türkiye-İran-Katar, vb., flu bir cephenin çıktığını gözlemleyebiliriz. Ama asıl fark edilmesi gereken bu çizgiye nasıl gelindiği...

Yerimiz darlandığı için bu sorunun açılımlarından; NATO’dan çıkmamız mı isteniyor, büyük kazanan neden Çin (Pekin’in dünkü açıklaması pas geçilemez: ‘Türkiye’nin sürdürdüğü istikrar bölgenin barış ve istikrarına katkı sağlıyor’), ABD bunu neden yapıyor sorularını, ‘az sonra’ya erteliyoruz.. Ama Türkiye ‘sabittir’.

HAZAR ANLAŞMASININ GİZLİ ORTAĞI...

Pazatezi günü size ulaşacak ‘Gerçek Hayat’ dergisi, Türkiye-ABD krizine kurban giden Hazar Anlaşması’nı atlamamaya karar vermiş. Oysa bu anlaşma krizin ve izahının parçası. Benimle de röportaj yaptılar. Doğrusu işime geldi çünkü bu uzlaşının anlamı ve perde arkası üzerine kime sorsanız veya ne okusanız, kafanızı bir sürü teknik detayın içine bastırıyorlar. Zaten yorumcuların yarısı konuyu siyasi ve ticari meşrepleri/temennileri üzerinden okuyor...

Beş temel “stratejik ürün” var burada; Bir, ‘Süper jeo-politik’ bir anlaşma bu. İki, Hazar Anlaşması hem bir set hem bir köprü. Üç, ‘ABD’den arındırılmış bölge’ oluşturuyor. Dört, Türkiye,-burası önemli-anlaşmasının örtülü/zımnî ortağıdır! Şu an yaşanan Ankara-Washington hattının kırılması ile de rabıtalıdır. Beş, enerji faslı çok önemli doğru, herkes bu başlığa gönderme yapıyor evet, ama ilk dörde göre talidir. Bunlar üzerinden okuduğumuzda dünyanın kalpgâhında önemli bir dönüşümün yaşandığını söyleyebiliriz.

Bu beş maddenin, hele dördüncüsünün tam tercüme edilmesi gerekiyor ama Gerçek Hayat’tan çalmayalım, siz oradan okuyun.

YENİ ŞAFAK