Trump’ın “güzel ve yeni ve ‘akıllı’ füzeleri”!

Merve Şebnem Oruç

VAN 15.04.2018 10:25:06 0
Trump’ın “güzel ve yeni ve ‘akıllı’ füzeleri”!
Tarih: 01.01.0001 00:00
 

ABD’nin, bunca gürültüden sonra İngiltere ve Fransa’nın da katıldığı hava saldırısıyla, Şam ve Humus’un batısında sadece üç hedefi bombalamasını ve ABD Savunma Bakanı Jim Mattis’in “Operasyon tek seferlikti,” açıklamasını doğru analiz etmek gerekir.


Saldırı noktalarının Şam yakınında bir kimyasal silah araştırma merkeziyle Humus’un batısında yer alan bir kimyasal silah deposu ve kimyasal silahlarla ilişkili bir komuta merkezi olması, bu bombardımanların sadece kimyasal kullanımını kısıtlamak imajına büründürülerek yapıldığını, ancak ABD’nin şimdilik, ve sekizinci yılına giren savaşta hala, Esad rejiminin işlediği suçlar nedeniyle cezalandırılması ya da yerinden edilmesi gibi bir kaygı taşımadığını gösteriyor.

Mattis’in ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Joseph Dunford’la yaptığı basın toplantısında geçen bahar İdlib’in Han Şeyhun bölgesinde gerçekleşen kimyasal saldırı sonrasında Trump’ın emriyle Şayrat Hava Üssü’ne gönderilen 59 Tomahawk füzesini anımsatarak sarf ettiği “Bu yıl iki katından biraz fazla silah kullandık,” sözleri saldırının şiddeti ve oluşturabileceği etki hakkında az çok bir tahmin veriyor. Şayrat Hava Üssü saldırıdan çok kısa süre sonra tekrar faal hale gelmiş ve tek seferle sınırlı kalan operasyon sonrası Trump’ın amacının kimyasal kullanımını engellemek olmadığı, sadece dünyaya “ABD’nin yeni patronunun kim olduğunu” göstermek olduğu anlaşılmıştı. Mattis’in bu operasyonun tek seferlik olduğunu belirtmesi de bize, “Keşke en azından, 2013’teki Doğu Guta saldırısı sonrası Obama’nın Şam ve Rusya’yla Suriye’den taşıyıp imha etmek için anlaştığı ama hala orada olan kimyasal stoklar temizlenmiş olsa,” diye düşündük. Zira bir milyonu aşkın insanın ölümünün, bir ülkenin yarı nüfusunun mülteci hale gelmesinin, Suriye’nin mevcut durumunun baş sorumlusu Esad’ın gitmesini ABD’nin de henüz istemediği, bölgedeki oyun planlarının devam etmesi için gereken kaosun sürmesi noktasında Esad’a hala ihtiyaç duyulduğu aşikar.

Suriye’deki dengelere pek de etki etmeyeceği belli olan tek seferlik operasyonu, etki gücü bir süredir zayıflayan ABD’nin imaj tazeleme ve hem rakip ve düşmanlarına hem de müttefik ve ittifaklarına küresel pozisyonunu bir daha hatırlatmak için yaptığı az çok anlaşılıyor. Ancak öte yandan, Washington’daki çeşitli kaynaklar Mattis’in bu saldırıya istekli olmadığını, ABD Başkanı Trump’ın ve yeni Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’ın baskıları sonucu Pentagon’un “bu tek seferlik” operasyonu gerçekleştirdiğini söylüyor. Nitekim Mattis, “tek seferlikti” derken Trump’ın TV’de “görev tamamlandı” demesine rağmen “gerekirse devam etmeye hazırlıklıyız,” mesajı vermesi de bakış farkını gösteriyor.

Bolton’un İran’a karşı aşırı sert tavrı ve Trump’ın Orta Doğu’daki önde gelen dostları İsrail ve Suudi Arabistan’ın İran’a sert müdahale isteyen yaklaşımının Trump’ın bu saldırının talimatını vermesine etki etmiş olma ihtimali yüksek. Bu ‘göstermelik’ saldırının öncesi ve sonrasında kopan fırtınanın arkasında da Rusya’ya, “İran’ın önünü bu kadar açma; Tahran, Esad rejimi ve Hizbullah gibi İran destekli milis güçlerle Fırat’ın doğusunda iş tutma” şeklinde baskılar olduğu ve buna paralel çeşitli pazarlıklar yapıldığı tahmin edilebilir.

Hamaney’in başdanışmanı Ali Ekber Velayeti’nin iki gün önce Şam’da rejime destek veren konuşmasında “Fırat’ın doğusu çok önemli bir alan. Bu alanın Amerikalılardan temizlenmesinde büyük adımlar atılacağını umuyoruz,” diyerek Rusya’yı işaret etmesi muhakkak ki Washington’ın dikkatinden kaçmamıştır. Saldırının gerçekleştiği Cumartesi sabahı, Hizbullah ve rejim güçlerinin Fırat’ın doğusuna bir kez daha geçerek Konok gaz ve el Umar petrol yataklarının bulunduğu bölgede ABD destekli YPG’yle çatışması, İran’ın üstüne gelindikçe karşılık vereceğini gösteriyor.

Şam’ı koruyan Rus yapımı hava savunma sistemlerinin ABD saldırısında devreye girmemesi ise, Rusya’nın her ne kadar “Bu saldırının sonuçları olur” dese de İran’ı ve Şam’ı ‘ölümüne’ korumak gibi bir niyeti olmadığını gösteriyor. Tartus ve Hmeymim üssü gibi kendi alanlarını ve çıkarlarını Suriye’de önceliği olarak gören Rusya’nın, güneybatıda İsrail saldırılarına karşı hemen hiçbir şey yapmaması, Suriye savaşını İran’la götürse de barışa yönelik süreci Türkiye’yle sürdürme çabası, bu ittifakın kırılgan yanlarını açık ediyor. Rejim kontrolündeki bölgelerden ve Astana gibi toplantılardan aktarılanlardan biliyoruz ki, iki ülke ihtiyaca dayalı bir işbirliği içinde ve büyük bir aşk yaşamıyor. Özetle Rusya, Suriye’de İran’ın devredışı kaldığı bir gelecek senaryosunda pekala ABD ile anlaşabilir. Ama bunun için öncelikle, Rusya’nın Çin’in İran’dan karşıladığı enerji ihtiyacını kesmeyi göze alması ya da yerine başka enerji kaynakları önermesi gerekir.

İngiltere ve Fransa ise, Rusya’yı Avrupa’ya karşı en ciddi tehdit olarak gördüğü için, ABD’ye Trump’a rağmen mecburen bel bağlamak durumunda. Bu nedenle, her ne kadar İran’la varılan nükleer anlaşmanın devamını isteseler de, Trump’ın bu anlaşmayı feshetmesi durumunda, istemeyerek de olsa buna boyun eğecek, Trump’ın ‘güçlü NATO’ ittifakına sadık kalması için dua edecek gibi gözüküyorlar. Bunun sonucunda artarak geri gelecek yaptırımlar, ekonomisi fazlasıyla sıkıntıda olan İran’ı daha da agresifleştirebilir ve İran içinde çeşitli karışıklıklara neden olabileceği gibi bölgede mezhep-ırk temelli gerilimi bir kez daha alevlendirebilir.

YENİ ŞAFAK