TEVBE Mİ? YA SONRASI

OSMAN COŞKUN

VAN 7.09.2014 11:16:02 0
TEVBE Mİ? YA SONRASI
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Tövbede asıl olan neye tövbe edilmiş ise o hataya bir daha düşmemek olmalıdır. Tövbeden ders almak gerekir. Tövbe edenin birilerinin dediği gibi bin defa bozulması ve tekrar tövbe edilmesi Kuran’ın istediği ve övdüğü bir anlayış değildir  
Tövbe: Bilinen Sözlük anlamı ile dönmek, vazgeçmek, yönelmek demek olan tövbe: Kuran’daki anlamı ile: Kulun yaptığı haram ve yasak olan diğer bir ifade ile günah ve isyan içeren davranışlarından vaz geçmesi ve bir daha aynı hataya düşmemesi anlamında kullanılmaktadır. Tövbe kelimesinin çoğulu tevvabdır ve Günahları bağışlamak ve affetmek anlamıyla yüce Allah’a isim olmuştur. Allah’ın gönderdiği vahiylerden uzaklaşan ve zamanla tamamen terk eden insanlık âlemi yine Allah adına Allah’ın demediği ve istemediği birtakım çarpık ve yanlış anlayışları din olarak kabul edip yaşaya gelmişlerdir. En son gönderilen Kuran’da ki kavramlardan bir kısmı da bu kötü akıbetten nasibini ne yazıktır ki almıştır. Onunda birçok kavramı kendi bağlam ve konu bütünlüğünden koparılarak maalesef insanoğlunun kötü niyetine kurban edilmiştir. Bugün de sizler ile paylaşmak istediğim tövbe kavramı da kendi maksadından ve asıl gaye ve amacından uzaklaştırılarak hiç de arzu edilmeyen mecralara sürüklenmiştir.

İslam’da Müslüman için esas olan günah ve isyandan uzak durmaktır. İnsan bununla birlikte günah ve isyana düşecek kadar zayıf ve meyillidir. Günah işlemeyecek olsa idi her halde melek olması gerekir idi. Bu durumu en iyi bilen ise her şeyi yaratan Allah’tır. O kuluna tövbe gibi bir kapıyı açarak ona ilah ve rab olmanın gereğini yaparak merhamet etmiştir. Kul için tövbe bir değişim, kurtuluş ve yeniden doğmak gibidir. Bu bakımdan tövbe aslına bakar iseniz tambir nimettir ve rahmettir.

Tövbede asıl olan neye tövbe edilmiş ise o hataya bir daha düşmemek olmalıdır. Tövbeden ders almak gerekir. Tövbe edenin birilerinin dediği gibi bin defa bozulması ve tekrar tövbe edilmesi Kuran’ın istediği ve övdüğü bir anlayış değildir. Bu konu ile ilgili Kuran’da rabbimiz bakın ne buyuruyor: “Ahidleştiğiniz zamanAllah’ın ahdini yerine getirin. Allah’ı kendinize kefil kılarak sağlama bağladığınız yeminleri bozmayın. Allah yaptıklarınızı şüphesiz bilir. Bir ümmetin diğerinden daha çok olmasından ötürü, aranızdaki yeminleri bozarak, ipliğini iyice eğirip katladıktan sonra bozan kadın gibi olmayın. Allah onunla sizi dener. And olsun ki, ayrılığa düştüğünüz şeyleri size kıyamet günü açıklar” (Nahl-91-92-) Bizler tövbeye verilmiş bir söz veya akit gibi baktığımızdan bu ayet ile bağlantı kurduk. Nihayetinde tövbe de aynı hatayı bir kez daha yapmamaya Allah’a karşı verilen bir söz değil midir?  Kime ve neye karşı söz vermiş iseniz nihayetinde verdiğiniz sözde durmanız sizleri ve sizleri bağlar ve bir sorumluluk gerektirir. Gerçek manada iman eden bir Müslüman verdiği sözün arkasında durulması gerektiğinin de bilinç ve şuurunda olan insandır.

İnanmış bir kişi tövbeyi günah ve isyana dalmada meşru bir yol gibi görüp böyle hareket eder ise bu itikadi açıdan büyük sakıncalar doğurur. Şeytanın ayartması veya nefsine uyması neticesinde günaha dalan insan nasıl olsa Allah affeder onun lütfu ve keremi bol diye düşünüyor ve hareket ediyorsa bu düşüncesini Kuran’ın şu ayeti ile test etmeli ve kendisini derhal düzeltmelidir. “ Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Babanın oğlu, oğlunda babası için bir şey ödeyemeyeceği günden korkun. Allah’ın verdiği söz şüphesiz gerçektir. Dünya hayatı sakın sizi aldatmasın.  Allah’ın affına güvendirerek şeytan sizi ayartmasın. ( Şeytan Allah’ın affediciliğine güvendirerek günah işletmesin) (Lokman-33)

Günümüz de dini kurumları temsil eden resmi ideoloji kendi varlığını tehlikeye düşürmeyecek bir din anlattırarak İslam sanki sadece beş şarttan meydana geliyormuş gibi bir algı oluşturmaktadır. İslam başlı başına bir hayat nizamıdır. Onun hayatın her alanı ile ilgili koymuş olduğu kanun ve kuralları da vardır. Cami minber ve kürsülerinden verilen vaaz ve hutbelerin konularına bir bakar iseniz hep Allah’ın affediciliği gündem de tutularak insanlar nasılda avutulmaktalar. Günler ve aylar mübarek olan ve olmayan diye taksim edilerek mübarek gün ve gecelerden birinde kalabalığa uyup o geceyi ihya eden anasından yeni doğmuş gibi hayata başlamaktadır. Yok, böyle bir şey bütün günler Allah’ındır. Allah böyle bir taksim yapmamıştır. İman edenler günün yirmi dört saatinin tamamında Allah’ın emrettiği hayatı yaşamak ve bütün kulluğu sadece Allah’a yapmakla sorumludurlar.