Tarafınız belli olsun!…

Hamza Türkmen

VAN 1.06.2015 08:53:36 0
Tarafınız belli olsun!…
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Gündemimiz seçim. Konuya İslami ölçülerle yaklaşmak isteyenler arasında bazı yöntemsel, fıkhî, hatta kelâmî tartışmalar olabiliyor.
Dün, geride kalan gücümüzü toplayıp sömürgecilere karşı var kalalım diye İttihad-ı İslam demiştik. Islah öncülerinin çabaları yetmedi ve mağlup olduk.
Dağılmış ümmetin ve Türkiye denilen sınırlar içinde kalan Müslimlerin âkıbeti yerel ve küresel cahili sistemler tarafından kuşatılmak oldu. İçeride garpzede ulusal yapıların, dışarıda ‘Batı’ denilen küresel kapitalist sistemin liberal ve sosyalist cürümleri. Şimdilerde ise egemen tek güç haline gelen liberalizmin iç ve dış vesayeti, emperyalizmi…
Bugün yapacaklarımız ise elbisemizi/kimliğimizi temizlemek, bireysel ve toplumsal diriliş/ıslah, yerel ve küresel cahiliyyeyi/vesayeti aşmak ve hak’kın şahidi olacak tevhid, adalet, özgürlük istikametinde yürümek. Yani yeniden varoluş…
Sadece ‘Lâ’ diye haykırmak yeterli değil. Mutlaka ikâme edilen ‘salat’ımızla ‘fahşa’yı engellemek konusunda tutarlı bir bağa, bilince ve eyleme sahip olmak gerekli.
Şimdi, genel seçimler arafesindeyiz. Tartışmalar büyük. Ama önce tarafları belirleyelim.
Türkiye’de İslami ve İslami olmayan partiler arasında bir yarış yok. Buna anayasal olarak imkân da yok.
Seçimler ve tercihler, Kemalist Batıcı yapıyı ve bürokrasiyi devam ettirmek isteyenlerle, aşmak isteyenler arasında. Mücadele, Lozan Antlaşması’nı, laiklik dayatmasını, İstiklal Mahkemelerini savunanlar ile aşmaya çalışanlar arasında. Küresel sisteme yar olmaya çalışanlar ile; adil bir dünya arayışı içinde ‘Dünya beşten büyüktür’ deyip ABD, AB, Rusya, Çin ve işbirlikçi yöneticilerin katırlarını ürkütenler arasında.
Demokrasi, tabii ki ‘diktatörlük rejimleri’ne nispetle daha az kötü olandır. İstediğimiz adaleti ve vahyi ölçüleri esas alan ‘şura yönetimi’dir. Demokrasi, diktatörlüğe karşı; ama insan hakları emperyalizmi gibi her an egemenlerin lehine çalışabilen bir helezonu da ifade ediyor. Ve mücadele onların sahnesinde sürüyor.
Asıl imtihan, Mekke dönemi panayırları, îlaf kurumu, himâye-emân müessesesi, Habeşistan şartları gibi zorunlu kaldığımız sistem içi alanları ve araçları kullanırken ne kadar özgün kalabildiğimiz, elbisemize çamur sıçratmadan yürüyebildiğimiz konusundadır.
1991’den itibaren yayımladığımız Haksöz Dergisi’nin 6. sayısında ciddi bir tarih, toplum ve durum değerlendirmesi gerekliliği üzerinde durduktan sonra kullandığımız bir iki ifadeyi hatırlatayım:
“Temel seçimimizi mutlaka doğru olan Allah’ın Kitabı ile bütünleşerek gerçekleştirmemiz en hayati kararımızdır. Ama mücadele vereceğimiz alan ve imkânları değerlendirmemiz de hayati bir değer taşımaktadır.
Bizi zincirleri ile kuşatan cahili sistemin varlığını ve imkânlarını dikkate almayan bir anlayış, mücadelesini ancak masal sayfalarına taşıyabilir…
Araçlar, inisiyatif altına alınabildiği ölçüde değer taşırlar. Ayrıca İslami amacın evrenselliği ve sürekliliği, araçların ise izâfiliği ve geçiciliği unutulmamalıdır.”
Sisteme eklemlenenlere ve temiz kalmak sanısıyla mağaralara çekilenlere karşın, bugünkü cahili sistemi aşmanın yolu, âdâbı içinde imkânları değerlendirebilmektir.
AK Parti öncü kadrosunun halktan, ümmetten, düşünce ve inanç özgürlüklerinden yana oluşturduğu alan tüm ümmet coğrafyasının sevinci haline gelmiştir. Haksöz’ün son kapak manşeti bu ilgiye dikkat çekiyor: ‘Ümmetin Dostları ve Düşmanları Arasında 7 Haziran Seçimleri”.
Geçen gün Hakan Albayrak da AK Parti’nin zaaflarını yazdı. Bunları çoğaltmak da mümkün.
Ama bizler Suriye, Gazze, Mısır ve diğer coğrafyalarımızla ellerimiz ayrıştırılsın istemiyoruz. Bizler yeniden derin yapıların; Ant tapıncının; başörtüsü ve İmam Hatip Okulları yasaklarının geri gelmesini istemiyoruz.
Bu nedenle de Müslümanlara tarafınızı belli edin; mağaralara çekilmeyin ve nefsinizin ayartmalarına yenilmeyin diyoruz.