Suriye savaşının en büyük mağlubu: Kürtler

Çeviri: Fethi Güngör

VAN 14.02.2016 09:42:37 0
Suriye savaşının en büyük mağlubu: Kürtler
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Suriye’de Kürt grupların Türkiye’nin güney hududunda genişlemeye çalıştığını hep birlikte gözlemliyoruz. Malum gruplar bunu Suriye Muhalefeti ile daha önce imzalamış oldukları anlaşmaları çiğneyerek ve kendi halkına karşı acımasız bir savaş yürüten Esed rejiminin yanında yer alarak yapmaktadır.

Garip olan şu ki; beşinci yılına giren Suriye savaşı boyunca rejim, devrim hareketini bitirebilmek için Lübnan, Irak, Afganistan, İran vb. farklı ülkelerden on binlerce savaşçı getirtti. Keza Rusya, İran, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır’dan silah ve cephane desteği aldı. Bunca desteğin yanında şimdi yanına çektiği birkaç bin Kürt savaşçının denklemde ne ehemmiyeti olabilir ki? Bu yeni girişimin savaşın gidişatını rejim ve yandaşları lehine değiştireceği mi zannediliyor?

Stratejik bir düşünce yürütürsek görürüz ki; Esed rejiminin kuzeyde elde ettiği zafer geçicidir. Zira Muhalifler de Şam’ın batı ve güney kesiminde bir çok yeri geri almıştır. Rejimin ömrü en fazla Eylül ayına kadar uzatılabilir. Sonra rejimin her cephede gerilediği görülecektir.

Halen kuzey kesimde yürütülen hücumlar, Rusya ve İran tarafından bir yıl boyunca eğitilen askerlerin katıldığı, uzun bir hazırlıktan sonra gerçekleştirilen bir operasyondur. Binlerce yeni savaşçı getirildi, büyük çaplı askeri yığınak yapıldı. Muhaliflere vurulan darbe böylece gerçekleştirilmiş oldu. Ancak, askerlik alanından bakıldığında bu geçici bir darbeden ibarettir.

Muhaliflerin kuzeyde sıkı bir kuşatmaya maruz kalması, onlara zorunlu bir tek seçenek bırakmaktadır: Birlikte savaşmak. Gelinen noktada Muhalif gruplar, doğrudan temizlik yapmak niyetiyle oyuna zorbalıkla katılan bu yeni güç karşısında birleşerek yekvücut bir güç halinde karşı koymaktan başka bir yol olmadığını görecektir.

Özellikle Suriye’nin kuzey kesiminde rejimle omuz omuza savaşa dalan Kürt grupların bu hamlesi basit düşünceli bazı insanların Kürt devletinin fiilen kurulduğu yanılgısına düşmesine yol açabilir. Birkaç basit soru, bu yanılgıyı ortaya koymak için yeterlidir: Bu devleti kim kuracak? Bölgesel ve küresel düzeyde böyle bir devleti kim tanır? Kürt grupların bir taraftan Araplara, öbür taraftan bölgesel güç olan Türkiye’ye karşı ne gibi kozları olabilir? Bu Kürt gruplarının kaç yıl savaşmaya mecali var? Türkiye gibi büyük bir ülkeyi hezimete uğratacak ne gibi imkânlara sahipler? Suriye devrimine ya da DAİŞ’e karşı koyabilecek güçleri var mıdır? Amerika’nın kalmasını istediği DAİŞ’ten kurtulmanın bir yolunu mu buldular?

Özetle; Amerika, İran’ı istikrarlı şekilde yıpratmak için DAİŞ’in bölgedeki varlığını korumasını istemektedir. Amerikalılara göre bu mesele Kürtlerden çok daha önemli ve önceliklidir. Nitekim Amerika, siyaset oyunundaki rolleri bittiği için Kürt grupları savaş ateşinin tam orta yerine göndermiştir.

Amerika Kürt gruplarına ucuz asker muamelesi yapmaktadır. Zira, Irak’ı işgal ettiğinde başka ülkelerden paralı asker getirmenin ne kadar pahalıya patladığını tecrübe etmişti. Suriye’de devam eden savaş üç beş yıl içinde sona erecektir. İşte o zaman Kürtler bir başlarına kalacaktır. Yanlarında bir tek destekçi bile bulamayacaklar. Çünkü herkes onlara ihanetlerinin hesabını soracaktır. Özellikle Suriye’ye ve Türkiye’ye karşı işledikleri ihanetlerinin bedelini ödeyeceklerdir.

Ben şunu kesinlikle biliyorum ki, Türkiye Suriye’nin yarısını üç beş hafta içinde ele geçirmeye muktedir durumdadır. Ancak, Türkiye gayet akıllıca bir siyaset gütmektedir. İşi ağırdan alırken; Suriye’de farklı grupların düşmana karşı yekvücut olmak zorunda olduklarını iyice kavramalarını, Kürtlerin ümmetin bir parçası olduklarını hatırlayarak tutumlarını gözden geçirmelerini, ait oldukları konuma geri dönmelerini ve ümmetin tarihî düşmanlarıyla işbirliği yaparak elde edebilecekleri hiç bir şey olmadığını iyice anlamalarını istemektedir. Keza, Rusya ile İran’ın coğrafyamızı diledikleri gibi değiştiremeyeceklerini, bu işlerin ortaçağda kaldığını ve günümüzde artık bu yöntemin geçerli olmadığını idrak etmelerini istemektedir. Aynı şekilde ağırdan alan bu siyasetiyle Türkiye, sadece bölgenin değil dünyanın istikrarı açısından ne kadar stratejik bir ehemmiyete sahip olduğunu Avrupa’nın da yeterince kavramasını istemektedir. Nitekim Avrupa Türkiye’nin bu kilit konumunu idrak etmeye başlamıştır. Kanaatimce bu yüzden Türkiye ile tüm zamanların en sıcak ilişkilerini geliştirmeye başlamışlardır. Nihayetinde Türkiye bu sabırlı tutumuyla Amerika’ya son derece açık bir mesaj vermektedir: Amerika bölgeyi kesinlikle terk edecektir. Araplar ve Türkler birlikte yeni bir Ortadoğu inşa edecektir. Kanaatimce bu yeni oluşumda çok sayıda AB ülkesi de aktif işbirliği içine girecektir.

İşte, tam bu noktada soruyorum: Bu denklemde Kürt gruplar da kim oluyor?

Çeviri: Fethi Güngör