SURİYE POLİTİKASINDA ACİL DURUM

Suriye’de vekalet savaşına dönüşen ve mikro ölçekte soğuk savaş provasının sahnelendiği çatışmalar, belirsizlik sadece siyasi sonuçları nedeniyle bir an önce çözüme kavuşması aciliyet arzetmiyor. Hatta tüm siyasal gerekçelerden

VAN 23.08.2016 10:21:33 0
SURİYE POLİTİKASINDA ACİL DURUM
Tarih: 01.01.0001 00:00
Yenişafak/Akif EMRE
Yeni dönemde Türk dış politkasının eksenini belirleyecek temel dönüşümden biri hiç kuşkusuz Suriye konusunda alacağı tavırdır. Diğeri de embolik ve stratejik anlamı bakımından İsrail’le varılan anlaşmadır.
Arap Baharı nam apolitik devrimlerin hareketlendirmesiyle iç savaşa dönüşen Suriye’deki gelişmeler artık Türkiye’nin bir iç meselesi haline gelmiştir. Bir dış politika mevzuu olmaktan ziyade iç mesele haline gelen kanamaya devam eden bir insani sorundur.
Suriye’de vekalet savaşına dönüşen ve mikro ölçekte soğuk savaş provasının sahnelendiği çatışmalar, belirsizlik sadece siyasi sonuçları nedeniyle bir an önce çözüme kavuşması aciliyet arzetmiyor. Hatta tüm siyasal gerekçelerden öncelikli olarak kaosun sona erdirilmesi insani bir zorunluluk haline geldi. Suriye’de akan kanın, yaşanan trajedinin bir şekilde sonlandırılması politik olarak hangi tarafın haklılığını teyit edeceği hususundan da öne çıkıyor. Üstelik çözümün aciliyeti Suriyenin iç meselesi olmaktan da çıkmış Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren mahiyet arzetmektedir..
Hatta Avrupalıların keyfini kaçıran mülteci sorunu da büyük ölçüde Suriye krizi ile doğrudan bağlantılı. Avrupalıların uzaktan seyrederek olgunlaşmasını bekledikleri kriz kapılarına dayandığı andan itibaren meselenin artık küresel bir sorun olmaya başladığını, televizyon kanalarındaki görüntülere üzülmekle yetindikleri bir Ortadoğu sorunu olmaktan çıktığını farketmişlerdir. Zira kapılarına dayanan mülteciler artık savaş oyunu ile dizayn edemeyecekleri yeni bir dünyanın habercisi haline gelmişlerdir.
Türkiye’nin başından beri izlediği Suriye politkasında önemli dönüş anlamına gelen hükümet açıklamaları Rusya ve İran ekseninde yakınlaşmaya paralel sürdürülüyor olması iki açıdan önemli. Suriye iç savaşında doğrudan müdahil olmasa da resmen taraf olan Ankara jeopolitik olarak bölgedışı güçlerle yanyana durdu. Türkiye’nin geleneksel Batılı müttefikleri olan AB ve Amerikan ekseninde bir politika izleyerek Suriye’de bir değişimin gerçekleştirilebileceği beklentisi bu siyasetin izlenmesinde önemli ölçüde belirleyci oldu. Ancak Batılıların bir anda geri çekilerek, teşvik ettikleri muhalifleri yalnız buırakmaları, dahası ABD’nin bölgesel ajandasının çok farklı olduğunun açığa çıkması Ankara’yı açıkta bıraktı.
Ayrıca İran ve Rusya faktörünün fiili olarak Baas rejimi yanında sahaya inerek güç kullanımı sonucu belirleyen ama Ankara’nın başta hesaba katmadığı karşı denge oldu. Askeri faktörler çatışmaları iç savaştan öte boyutlara taşıyarak adeta küçük ölçekli bir soğuk savaş alanına dönüştürdü.
Üstelik Türkiye’nin stratrejik kaygıları ve insani yardım konularında Batılılarca desteksiz bırakılması, İŞİD nedeniyle terörizmi desteklemekle suçlanması her anlamda kuşatılmışlığı pekiştiren unsurlar olarak karşımıza çıktı. Hala bombardımanlarla insanların katledildiği, milyonlarca mülteciye yenilerinin eklenmesinin dışında kendi güvenliğini tehdit eden gelişmeler dış politikada yeniden bir yapılanmayı zaten gerekli kılıyor. Kaldı ki barındırdığı mülteciler bile Türkiye’nin başetmesi gereken bir insanlık sorunu olarak yeter. Ancak hemen hergün bombaların patladığı, terör saldırılarının adeta Bağdat, Peşaver görüntüsü vermeye başladığı bir memlekette herşeyden önce bu kaosun 79 milyonu da etkileyecek hale gelmeden çözümünü elzem hale getiriyor.
Bölge dışı güçlerin bölgesel planlarının Türkiyenin güvenliğini tehdit edecek bir uyumsuzluk sergilerken bölge ülkeleri ile de aynı nedenle adeta sıcak çatışmaya gelinmesi de hiç bir diplomatik, stratejk rasyonalite ile açıklanamaz.
Askeri darbe kalkışmasının iç dengeleri sarstığı bir ortamda karşı bir hamle ile en azından insani sorunları çözecek bir değişikliğe gidilmesi zorunlu idi. Kanayan bir yaranın, sarılması kadar sorunun artık doğrudan tarafı Rusya ve İran ile çözüm arayışı stratejik açılım anlamında Batı ile ilişkilerde önemli bir manevra alanı açması beklenebilir. Tabii abartmadan, sözün şehvetine kapılmadan insani olanı gerçekleştirebilmek için en azından diplomasinin rasyonel zemininde hareket ederek.