SÖZ’ÜN GÜCÜNDEN GÜC’ÜN SÖZÜNE

Tarık ÖRNEK

VAN 13.11.2016 11:36:11 0
SÖZ’ÜN GÜCÜNDEN GÜC’ÜN SÖZÜNE
Tarih: 01.01.0001 00:00
 İnsanın ‘Söz’den kazandığı önemli bir değer ve gücü var: özgür irade ve seçim gücü! Bu ‘‘Kün’’ ‘Söz’ü ile var-olan ‘şey’lerden sadece ve sadece insan ‘Söz’ün gücünden bu ağır yükü emanet almıştır. İnsan dışındaki her şey kendilerini ‘Söz’ün gücüne emanet ettiler. Ve ‘Söz’ün gücü insandaki bu emaneti, yine ‘Söz’ olan vahiy ile güçlü kılacaktı. Vahyi oluşturan bu ‘Söz’; ‘‘Kün’’ ‘Söz’ünün âlemdeki adalet ve hikmet anlamının küçük âlem olan insanda da karşılığını bulması içindi.
‘‘Kün.’’ Yokun varlığa geçişi. Ademin varlık boyasıdır bu kelam. Vücud giydirilerek meşher sahasına çıkanlar bu Söz’ün bahşedilen bir nimetidir. “Kün” ler demek değil midir zaten kainat. Kâinatın etimolojik yapısı gibi ontolojik anlamı da bu Söz’ün Gücü ile oluşuyor.
İnsanın ‘Söz’den kazandığı önemli bir değer ve gücü var: özgür irade ve seçim gücü! Bu ‘‘Kün’’ ‘Söz’ü ile var-olan ‘şey’lerden sadece ve sadece insan ‘Söz’ün gücünden bu ağır yükü emanet almıştır. İnsan dışındaki her şey kendilerini ‘Söz’ün gücüne emanet ettiler. Ve ‘Söz’ün gücü insandaki bu emaneti, yine ‘Söz’ olan vahiy ile güçlü kılacaktı. Vahyi oluşturan bu ‘Söz’; ‘‘Kün’’ ‘Söz’ünün âlemdeki adalet ve hikmet anlamının küçük âlem olan insanda da karşılığını bulması içindi. Yani; Söz’ün gücünün kâinatta fiziksel yasalarla süren adalet anlamı; insanda ilkesel ve ahlakî fiziksel dengesi vahiy ile olacaktı.
Ama emanete hıyanet eden zalim ve cahil insan vahye alternetif güç inşalarıyla ‘Güc’ün sözü olarak meydanda retorik oluşturacaktı. ‘Güc’ün sözü yani ‘Söz’ün gücüne karşı kibir ile girişilen bir efsaneler kuruntusu. . .
Güc’ün sözü Firavun gibi milliyetçi, mezhepçi, cinsiyetçi ve partisel dürtülerle hareket ederek toplumda ‘parça’lara seslenir. Söz’ün gücü ise tüm insanlığın karanlıktan aydınlığa çıkarılmasını emreder. (İbrahim Sures,1. ayet. İlginçtir ama ‘Söz’ün gücü anlamını İbrahim suresinin birinci ayetinde bulurken, Güc’ün sözü ise altıncı ayette ortaya çıkacaktı. Böylece ilah hitap bu gücün reel konumunu kabul edip dikkate davet ediyor)
Güc’ün sözü Karun gibi elde ettiği mülkün yegâne tasarruf sahibi kendisinin olduğunu söyler. Dayandığı güç ‘bırakınız yapsınlar, bırakınız …’ ilkesi ile onlara ahlaksız bir israf ve harcama kapısı açar. Söz’ün gücü ise mülkün asıl sahibi Allah’ın olduğunu söyleyerek madde üzerinde insanın kibrini kaldırır öncelikle. Sonra bunun fakirler ve muhtaçlarla paylaşılmasını emreder.
Güc’ün sözü modern zamanda metafiziksel olguları bütünüyle inkâr etmeye yanaşmaz. Bu erk Bel’am Baurra kimliğine bürünür bu zeminde. Dünyaya sarılma arzusundan dolayı Güc’ün sözünün yanında yer alan Bel’am Baurra’yı Qur’an (A’raf,175-176) çok sert bir şekilde tasvir edip eleştirir. O, zamanın zulüm düzeninin yanında yer almıştı. Devlet-sistem-statüko yani Güc’ün sözünün efsunlu atmosferine kendini kaptırmak ve oralara kayıp uyum göstererek seküler idealleri ‘Söz’ün gücüne tercih etme ahlaksızlığı gösteren cemaat, tarikat ve vakıfların Quran’daki bu kadim kirli kimliklerin temsil sahasına girdiklerini görüp özeleştiri yapmaları gerekiyor.
Toplumu parçacı bir şekilde analize tabi tutup hiyerarşik adaletsizliğe sebep olmak, maddenin insanı esir eden kapitalist anlayışın çarkına girmek, İslam’ın değer ve ilkelerini belli bir erkin başarısı için istismar etmek Söz’ün gücüne olan itimatsızlıktan kaynaklanıyor. Nitekim günümüzde Müslümanların Quran’ın hiçbir meşruiyet sahası teşkil etmediğini görmeme basiretsizliği kadar, bu iğrenç talihi onlara sağlayan sistemlerin yanında olmaları işin ne kadar ciddi olduğunu göstermiyor mu?
‘‘Yeni İlahiyat (dindarlar kast.), ilk görevini, -başta moral (manevi)- reçeteler sunarken dünyevi kurumlarla uyuşmak olduğunu farz ediyor ve bunu yaparken de güç, rekabet, özgürlük ve kibre prim veriyor… İspanyol filozof Juan Donoso Cartes’in sertçe ifade ettiği gibi, ‘Tanrıya tapınılmasını istiyorlar ama O’na itaat etmiyorlar.’’[1]
‘Söz’ün gücünün esenliği altında kalmak demek yalnız ve yalnız Güc’ün sözünü lanetlemek ve reddetmek ile olur. Hiçbir maslahat, tevil, yorum ve savunuya geçmeden. . .
Selam ve dua ile. . .