Siz unutunca kalbiniz kuruyor, biz unutursak ölüyoruz!

Esat Ç.

VAN 1.09.2015 10:39:05 0
 Siz unutunca kalbiniz kuruyor, biz unutursak ölüyoruz!
Tarih: 01.01.0001 00:00
 

12 yaşındaki Fırat’ın parçalanmış bedeninin fotoğraflarını görünce, yıllardır boğazımızda biriktirdiğimiz o yutkunmalara bir anlam kazandırmak için bu yazıyı yazma kararı almıştım. Öğlen saatlerinde, 2 yıl önce bir barış mitinginde tanıştığım Yunus Koca'nın ölüm haberini alınca onun da bu yazıda olması gerektiğini düşünüp yeniden yazmaya başladım. Tam da boğazımızda biriken o düğümlerin yazdıkça çözüldüğüne inanıyordum ki birkaç saat geçmeden PKK'nın yol çevirmesine girmek istemeyince katledilen Doktor Abdullah'ın haberi de geldi. Yeniden yazmaya başlamayacağım. Belki de katlettikleri sivillerin hikayesinin anlatıldığı bir yazıyı, bir günde 3 defa yeniden yazdıran bir terör örgütüne karşı yazarak söylenecek birşey kalmamıştır. Yazı şuydu; Yunus ve Abdullah’ın haberi gelmeden önce;


1 haftadır çorba ve makarna pişiyordu evlerinde. Alışılmadık bir durum değildi bu; çevrelerindeki herkes gibiydi onların durumları da. Yani o sofraya bakınca çocuklarına bayramlık almak için para biriktirdiğini anlamazdınız, Hatice Anne’nin.

Arefe günü geldiğinde teki kaybolmuş çorapta sakladığı o birikmiş parayı çıkarıp bir güzel saydı Hatice Anne. 2 kızının elinden tuttu. 3. bir eli olmadığını söylemek yerine “Sen artık abisin, elinden tutulmaz” diyerek memnun etti oğlunu.

Bayram alışverişi için çıktılar evden. Abileri “Ben abiyim, önce şunları bi giydirelim de sonra alırız” diyince önce kızlara alındı elbise. Az önce abi olmuştu ama alışmıştı hemen. Kızlar, annelerinin yeni kıyafetleri giymelerine izin vermediği için ağlarken de teselli etti onları hatta. Çıktılar mağazadan.

Keşke çıkmasalardı.

Zaten o Kurban Bayramının zehir olacağını bilseler çıkmazlardı da.

PKK’nın AK Parti İl Başkanlığı’na gönderdiği canlı bomba tam önlerinde duruyordu mağazadan çıktıklarında. Bilmem kaç ülkeden gönderilen kaliteli ajanlar, bilmem kaç istihbarat merkezinin verdiği yıkılmaz stratejiler, bilmem kaç barondan gelen güven arttırıcı uyuşturucu hapları, budişi aslanın karşısına geçtiğinde kalakalmıştı tabi.

Hatice Anne, çocuklarını geriye doğru itip atladı üzerine canlı bombanın, tam patlamak üzereyken. Öldü. Bir devrim yapacağından, adının belediye binalarını onurlandıracağından, bizim gibi gençlerin ömür boyu unutamayacağı bir kahraman olacağından habersiz, kızlarının ellerinden tutacak bir abi bıraktığı için, yüzlerce kişinin canını kurtardığı için huzurlu bir şekilde öldü.

Siz unuttunuz ama biz değil.

Kurban eti dağıtmaya çıkan 16 yaşındaki bir çocuğu kovaladınız siz, sırf sizden değil diye. Elindeki BİM poşetlerinde taşıdığı 2’şer kiloluk etlerin sizin tüfeklerinize galip geleceğinden korktunuz. Sığındığı binada 4. kata kadar koştu yasin, çaldığı kapıların hiçbirinden ses gelmeyince. Sonra bir kapı açılıverdi aniden.

Keşke açılmasaydı.

Zaten Yasin de, camdan PKK’lılara “Koşun, koşun. Buraya saklandı” diye bağıracaklarını bilseydi girmezdi o ailenin evine.

4. kattan aşağı attınız Yasin’i.

Taşlarla başını ezdiniz.

17 yerinden bıçakladınız.

Dinmedi öfkeniz, molotofla yaktınız.

Kanlı eylemlerinize şahitlik edecek kadar yaşı olmayan gençler olarak, o gün tanıdık biz sizi.

Annesi, acısını canlı yayında dile getirebileceğini zannedip “Bir insan ayağındaki benden tanınacak hale getirilecek kadar ne suç işleyebilir ki?” sorusunu sorduğunda “Oğlunuz IŞİD’çi miydi?” diyen müptezelleriniz oldu hatta.

Siz unuttunuz ama biz değil.

Muhtemelen bizim şehitlerimizi kıskanıyorsunuz. 17 yaşındaki Esma’mızı, dünyanın en büyük terörist liderlerinden birine karşı dimdik durmasını kıskanıyorsunuz. O yüzden gecenin 4’ünde cebinde torpillerle, misketlerle sokakta polisle çatışan bir çocuk için “Ekmek almaya giderken öldü” diye propogandalar yapıyorsunuz. Babasının “Polise karşı direnmesi için ben gönderdim oğlumu” demesine rağmen yapıyorsunuz hem de bunu.

Tasmalı gazetecileriniz, terör sevici medya patronlarınız, finansör ülkeleriniz, anarşist gençleriniz, kaliteli grafikerleriniz, paralı sosyal medyacılarınız falan da var ama tutmuyor işte. Senaryolarınız rağbet görmüyor bir türlü. Beceremiyorsunuz.

Çünkü, sizin “Böyle olsaymış ne güzel olurmuş” diye yazdığınız senaryolar bizde gerçekten oluyor.

Bizde gerçekten zalime direnenler şehit oluyor.

Bizde gerçekten evden ekmek almak için çıkan çocuklar katlediliyor.

Geçtiğimiz gün o çok sevdiğiniz PKK, yoldan geçen bir askeri araç için kurduğu bombayı patlattı. Aracın geçeceği güzergahta bir sivil olmasına aldırmadı. O sivilin Kürt olmasına, hatta 12 yaşında bir çocuk olmasına dahi aldırmadı. Bu yüzden bir 6. sınıf öğrencisi hayatını kaybetti. Bir anneye, 12 yaşındaki oğlunun paramparça olmuş bedenini kucaklattınız.

Yine terörist medyanız devreye girdi tabi: “Yola yerleştirilen bomba erken patladı: 1 ölü”cümlesiyle verdiler haberlerini. PKK geçmiyordu o haberlerde, Demirtaş ya da HDP geçmiyordu. Suçu bombaya atıyorlardı çünkü. Nasıl olur da erken patlardı bomba?!Askerlerin canını alacağına nasıl olur da kullanılması gereken bir kürt gencine denk gelirdi?

Beceremediniz.

Yıllar sonra yapacağınız hiçbir propoganda, Kürtleri düşündüğünüz ya da barış istediğiniz yalanına inandıramayacak Fırat Sımpil’i tanıyanları ya da hatırlayanları.

Siz bunları da unutacaksınız ama biz değil.

Çünkü artık anladık ki, biz unuttukça kaybediyoruz.

Siz unutunca kalbiniz kuruyor, biz unutursak ölüyoruz.