Sevgi ve şirk

Nasuhi Günay

VAN 23.06.2017 11:26:14 0
Sevgi ve şirk
Tarih: 01.01.0001 00:00
 İman sahibi bir Müslüman kimi seveceğini niçin ve ne kadar sevmesi gerektiğini, sevgide ölçüyü ve ölçülü olmayı bilmelidir. Sevgi devamlı değişken bir alandır. Denize benzer, temkinli olmak gerekir. Sevgi insanı fazilet sahibi de yapar, ölçüsüz davranılması halinde insanı rüsvay eder. Sevginin zemini kaygandır, bu zeminde gezinmesini bilmeyenler düşer ve kolayca tuzağa kapılır hüsrana uğrarlar.

 

İnsanlarda sevgi bilincini oluşturan, onun kime ve ne kadar sevgi duyması gerektiğini belirleyen, Rabbimiz tarafından fıtrata formatlanmış olan duygudur. Ancak bu duygu vahyin eğitiminde, kontrolünde ve vahiyle inşa olmalıdır. Duygunun yani sevginin vahiyle inşa edilmesi insanda Allah (c.c)’a olan imanı iktiza eder.

 

“Bazı insanlar, Allah’tan başkalarını Allah’a ortak, denk tanrılar edinir. Onları Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah’a olan sevgileri çok daha fazladır. Keşke zalimler, azabı gördüklerinde anlayacakları gibi, bütün kuvvetin Allah’a ait olduğunu ve Allah’ın azabının çok şiddetli olduğunu önceden anlayabilselerdi.” Bakara(2)165.

 

Ayet bizlere sevgide ölçüsüzlüğün insanı nasıl bir şirk bataklığına çektiğini bugün gözler önüne sermektedir. Oysaki vahiyle oluşan sevgi bilinci bizlere hangi varlıkları ne kadar sevmemiz gerektiği konusunda uyarıda bulunur: “Deki: Eğer babalarınız, oğullarınız kardeşleriniz, eşleriniz, hısım ve akrabanız, kazandığınız mallar, kaybolmasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah’tan, peygamberlerinden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini yerine getirinceye kadar bekleyiniz. Allah fasıklar topluluğunu doğru yola erdirmez.” Tevbe(9)24.

 

Hz. Peygamberimiz bir hadisinde ; “Esma: Ey Allah’ın Peygamberi! Annem müşrik olarak, kendisine iyilik yapmamı ümit ederek yanıma geldi. Ben ona yakınlık göstereyim mi? diye sordu. Hz. Peygamber de, “Annene yakınlık göster” diye buyurmuştu.” (Buhari “Hibe”, 29)Müslim, Zekât; 50; Ebu Davut, “Zekât” 34)

 

Burada vahyin bize vermek istediği mesaj şudur: Kâfir ebeveyn dost edinilmeyecek,  ama onlara karşı iyilik ve yakınlıktan da imtina edinilmeyecek.

Rabbimiz, şirk ve inkârın oluşturduğu her türlü sosyal bağlara karşı, tevhid inancının oluşturduğu din kardeşliğini gündeme taşımaktadır.

 

Vahiy; insanların her an şirke bulaşabilecekleri ihtimalini hatırlatarak, bizlerde bir bilinç oluşturmaktadır. Bu bilinç neyi nasıl ve ne kadar sevmemiz gerektiği dengesidir. Bu anlamda Hz. Lokman (a.s)’ın Lokman(31)13. ayette, oğluna verdiği öğüt onda bu bilinci oluşturma eylemidir.

 

Vahye göre; insanın, diğer insan ve varlıklara karşı ilişkilerindeki haksız davranışlarına zulüm denir. İnsanın Allah (c.c)’a karşı haksızlılığın adı da şirktir. Onun için şirk en büyük zulümdür.

 

Netice olarak bilmemiz gereken şudur: Zulmün iki boyutu vardır. Birincisi insani boyutu olan adaletsizlik, ikincisi ise Allah (c.c) ile ilgi olan boyutudur ki, o da şirktir. Şirk, fıtratı inkâr etme eylemidir. Tüm ibadetler, insanları bu çirkin hastalıktan kurtarmak, insanlığı uzaklaştığı fıtratına yakınlaştırmak içindir.

“İmanda sebat eden, o imanla uyumlu bir hayat yaşayan kimseler var ya: O sonsuz rahmet kaynağı onlar için tarifsiz bir sevgi var edecek.”

Meryem(19)96.

 

Rabbim bizlere sevgide ve tüm eylemlerimizde ölçülü yaşamayı lütfetsin.