Selahattin Demirtaş’a gelirsek;

Türkiye için küçük ama muhalefet için büyük bir adım!

VAN 28.03.2015 11:54:10 0
Selahattin Demirtaş’a gelirsek;
Tarih: 01.01.0001 00:00

 Başlığa çıkan bu sözler, Selahattin Demirtaş’a ait. Demirtaş, Dolmabahçe resmine ve izleme kuruluna karşı olduğunu açıklayan Erdoğan’ın, bu çıkışıyla, örgütün silahsızlanma kongresini belirsizliğe ittiğini savunuyor. Bu iddianın inandırıcılıktan uzak olduğunu sanırım söylemeye bile gerek yok. Fakat bu iddiaya kaynaklık eden açıklamaların hükümet ve hükümete yakın yazarlardan geldiğini da hatırlatmak gerekiyor. Önce Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çözüm sürecine ilişkin uyarılarının Öcalan’ın Newroz mesajını olumsuz etkilediğini açıkladı. Ardından da Yeni Şafak Gazetesi Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi, “16 Nisan tarihinin Öcalan’ın mektubundan son anda çıkarıldığını” yazdı. Bu iddia taraflarca yalanlanmasına rağmen Erdoğan’a karşı algı operasyonu başlatıldı; Cumhurbaşkanı’nın, çözüm sürecine karşı olduğu propagandası hız kazandı.   
Yine de bu durumu muhalefet için bir “ilerleme” olarak görebiliriz; Erdoğan’a düne kadar çözüm sürecini başlattığı için saldırıyorlardı, bugünse çözüm sürecini engellemeye çalıştığı iddiasıyla saldırıyorlar. Türkiye için küçük ama muhalefet için büyük bir adım! alsancak escort ilanları
Selahattin Demirtaş’a gelirsek; PKK’nın silah bırakma kongresini toplaması için elini tutan mı var? Erdoğan istemediği için mi PKK silah bırakmaya yanaşmıyor? Bugün silah bırakma konusunu Erdoğan’ın sayesinde konuşuyoruz, başkasının değil. Bunu inkâr edecek tek bir kişi dahi bulamazsınız sokakta. Çözüm sürecini HDP ve Kandil’e rağmen başlatan, ayakta tutan, ilerleten ve bugüne getiren isim Erdoğan’dır. Gezi ayaklanması hükümet çözüm sürecini başlattığı için çıkarıldı; 17-25 Aralık darbesi, Türkiye iç barışını sağlamaya çalıştığı için gelişti. Erdoğan çözüm sürecini, HDP’nin İmralı zabıtlarını sızdırmasından tutalım bayrak provokasyonuna, 6-7 Ekim katliamına ve Kandil ile birlikte geliştirdiği onlarca provokasyona karşı ayakta tutma iradesini gösterdi. Treni rayında çıkarmak isteyen taraf paralel yapı, Kandil ve HDP’ydi; trenin rayından çıkmasını engelleyen ise Erdoğan ve AK Parti hükümeti oldu.   
Bu tür tartışmalar elbette şaşırtıcı değil; yaklaşan seçimler nedeniyle siyasilerin saçmalama marjları, yalan söyleme limitleri artıyor. Kamuoyu da bunu hoşgörüyle karşılıyor. Burada sorunlu olan muhalefet partilerinin rakipleriyle, yani iktidar partisiyle, hükümet ve Başbakan Ahmet Davutoğlu ile seçim yarışını bir tarafa bırakıp Beştepe’yi kendilerine hedef olarak seçmeleri. Kemal Kılıçdaroğlu, Devlet Bahçeli ve Selahattin Demirtaş’ın hedefinde nedense hep Erdoğan var; birilerinin bu liderlere hatırlatması gerekiyor; rakibiniz AK Parti hükümeti, Beştepe değil.  
Muhalefet partilerinin hükümeti bırakıp Erdoğan’ı hedef almalarının sebebi kuşkusuz başkanlık sistemi. Muhalefet, 7 Haziran seçimlerini şimdiden başkanlık referandumuna çevirdi bile. Geçmiş seçim tecrübeleri, toplumsal politikalar üretmeyip sadece Erdoğan’ı hedef aldıkları her seferinde muhalefetin kaybettiğini gösteriyor. Muhalefetin aynı hatada ısrarı, bu kez de Erdoğan’ı başkanlığa taşıyacağa benziyor.