SECDE

Demek oluyor ki “secde”;

VAN 15.02.2014 23:24:02 0
SECDE
Tarih: 01.01.0001 00:00

SECDE        

 
Teslim olma, boyun eğme anlamında kullandığımız “secde” sözcüğünün vaz’ı (ilk ortaya çıkışı), “devenin sahibini üstüne çıkarması için boynunu kösmesi, (eğmesi)” ve “meyve yüklü hurma dallarının, sahibinin rahat uzanıp toplamasına elverişli olarak eğilmesi” anlamındadır. Daha sonra da sözcük; “ülke krallarının bastırdıkları para üstündeki kabartma resimlere tebaanın baş eğerek bağlılık göstermesi” anlamında kullanılmıştır. (Lisan ül Arab; c:4, s:497)
 
Demek oluyor ki “secde”; “kişinin bilinçli olarak bir başkasına -kendisinden daha güçlü olduğunu kabul ederek- teslim olması, boyun eğmesi, onun otoritesi dışına çıkmaması” demektir. Kur’an’da defalarca nakledilmiş olan, “meleklerin Âdem’e secde etmeleri” de işte bu anlama gelmektedir. Yani melekler (tabiat güçleri), Âdem (bilgili kimse) karşısında, o kendilerinden daha güçlü olduğu için ona boyun eğmişler ve teslim olmuşlardır.
Görüldüğü gibi, “secde” sözcüğünde “yere kapanmak” anlamı yoktur. “Yere kapanmak” eylemi “harur” sözcüğü ile ifade edilir. Nitekim bazı ayetlerde “harru sücceden” diye geçer ki bunun anlamı; “secde ederek (teslim olarak) yere kapandılar” demektir.
“Teslim olarak yere kapanma” ifadesinin yer aldığı ayetler şunlardır:
 
Yusuf; 100:                Ve anasıyla babasını yüksek bir taht üzerine yükseltti. Ve hepsi ona teslim olarak yere kapandılar. Ve (Yusuf): “ Babacığım İşte bu durum, o rüyamın tevilidir. Gerçekten Rabbim onu hak kıldı. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra, beni zindandan çıkarmakla ve sizi çölden getirmekle Rabbim bana hakikaten ihsan buyurdu. Şüphesiz Rabbim dilediğin şeye lutuf edicidir. Şüphesiz O, en iyi bilen, hüküm koyandır.
 
Meryem; 58:              İşte bunlar, Âdem’in soyundan, Nuh ile beraber taşıdıklarımızdan, İbrahim ve İsrail’in soyundan ve hidayete erdirdiğimiz ve seçtiğimiz peygamberlerden Allah’ın kendilerine nimetler verdiği kimselerdir. Onlar kendilerine Rahman’ın ayetleri okunduğu zaman ağlayarak ve secde ederek (teslimiyet göstererek) yere kapanırlardı.
 
Secde; 15:                 Gerçekten Bizim ayetlerimize ancak, kendilerine öğüt verildiği zaman secde ederek yerlere kapanan ve Rabblerine hamd ile tesbih edenler ve büyüklük taslamayanlar inanırlar.
 
İsra; 107–109:           De ki: Siz ona (Kur’an’a) ister inanın, ister inanmayın; şu daha önce kendilerine ilim verilenler; o (Kur’an) onlara okunduğunda onlar, secde ederek (teslimiyet göstererek) çeneleri üstü kapanırlar. Ve: “Rabbimiz tenzih ederiz. Rabbimizin vaadi mutlaka gerçekleşecektir.” derler.
                                 Ve onlar, ağlayarak çeneleri üstü kapanırlar. Ve bu (Kur’an) onların huşuunu (alçak gönüllüğünü) artırır.
 
 
Bir de korkudan yere kapanmak vardır ki, bu secde değildir:
 
A’râf; 143:                Ne zaman ki Musa, tayin ettiğimiz vakitte geldi ve Rabbi ona konuştu. (Musa) “Ey Rabbim, göster bana kendini de bakayım sana!” dedi. (Rabbi ona) Dedi ki; “Beni sen asla göremezsin velâkin şu dağa bak, eğer o yerinde durabilirse, sen de Beni göreceksin.” Daha sonra Rabbi dağa tecelli edince onu paramparça ediverdi, Musa da baygın olarak yere kapandı (yığıldı). Ayılıp kendine gelince de, “Seni tenzih ederim, Sana döndüm (tövbe ettim) ve ben inananların ilkiyim.” dedi.
 
Müminlerin namazda yere kapanmaları ise, geçmişte bağlılığın ve teslimiyetin dışa vurulması yere kapanmak suretiyle olduğu için, müminlerin geçmişten gelen örfe göre Allah’a teslimiyetlerini göstermeleridir.
 
Secde sözcüğünün gerçek anlamı bu şekilde açıklığa kavuştuktan sonra Kur’an’daki “secde” sözcüklerinin doğru anlaşılması daha da kolay olmaktadır.
Meselâ, aşağıdaki ayetlerdeki “secde” sözcükleri hep; “bilinçli olarak bir başkasına -güçlü olması sebebiyle- teslim olunması, boyun eğilmesi” anlamdadır:
 
Yusuf; 4:                    Hani bir zaman Yusuf, babasına; “Babacığım, şüphesiz ben on bir yıldız Güneş ve Ay’ı gördüm. Onları bana secde ederken (boyun eğerken) gördüm.” demişti.
 
Yusuf; 100:                Ve anasıyla babasını yüksek bir taht üzerine yükseltti. Ve hepsi ona teslim olarak yere kapandılar. Ve (Yusuf): “ Babacığım İşte bu durum, o rüyamın tevilidir. Gerçekten Rabbim onu hak kıldı. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra, beni zindandan çıkarmakla ve sizi çölden getirmekle Rabbim bana hakikaten ihsan buyurdu. Şüphesiz Rabbim dilediğin şeye lutuf edicidir. Şüphesiz O, en iyi bilen, hüküm koyandır.
 
Burada Yusuf’un kardeşlerinin ve babasının ona secde etmeleri; ona teslim olmaları, yaşam düzenlerini onun kontrolüne verip onun otoritesi dışına çıkmamaları anlamına gelmektedir.
 
A’râf; 161:                Ve bir zaman onlara; “Şu kente yerleşin ve oradan dilediğiniz şeyleri yiyin ve “Hitta! (Günahlarımızı bağışla!)” deyin ve secde ederek (teslim olmuş olarak) kapıdan girin. Biz suçlarınızı bağışlayacağız, iyilere arttıracağız.” denilmişti.
 
Buradaki secde, şehrin kapısında yere kapanmak değil, o şehrin otoritesine teslim olmak anlamındadır. Aynı konu Bakara; 58 ve Nisa; 154’de de konu edilmiştir.
 
Bilinçli olarak yapılan secdeden başka Kur’an’da bir de Teshirî, yani ister istemez yapılan secde vardır ki bu secde, insanın dışındaki varlıkların yaratılışları, kaderleri gereği ister istemez yaptıkları teslimiyet ve boyun eğmedir:
 
Ra’d; 15:                   Ve yerde ve göklerde olan kimseler ve gölgeleri ister istemez de sabah akşam yalnızca Allah’a secde ederler.
Nahl; 49:                   Göklerde ve yerde olan dabbehden / canlılardan ne varsa ve melekler Allah’a secde ederler (boyun eğerler, teslimiyet gösterirler) ve onlar büyüklük taslamazlar.
 
Hacc; 18:                  Göklerde ve yerde olanların, Güneş, Ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, tüm kıpırdayan canlılar / hayvanlar ve insanların çoğunun Allah’a secde ettiklerini (boyun eğdiklerini, teslimiyet gösterdiklerini) görmüyor musun?