SAHİ, DON KİŞOT’UN MÜRİDİ MİYİZ?

Ya Rab! Sen Mucib’sin, bizi her halde düzeltecek ve diriltecek tek varlıksın .

VAN 27.05.2015 10:10:51 0
SAHİ, DON KİŞOT’UN MÜRİDİ MİYİZ?
Tarih: 01.01.0001 00:00

 Rahman’ın ismiyle uyanıp, O’nun kelamıyla hayatımızı inşa edebileceğimiz ilahi kitabımız var. Yüreğimizde samimi sancılarımız var: Allahu Ekber diyerek kalkıp duaya oturacak kardeşlerimiz var. Dua etmekle kalmayıp, yürüyecek hatta ölgün ruhları diriltene kadar koşacak yiğitler var. Esma GÜL/ İktibas Dergisi, Mayıs 2015 Dirilebilmenin umuduyla yarınları bekleyerek teslimiyet göstermek… Ne kullara kullukla hayat çizmek, ne de Don Kişotçu düşünceyle yol biçmek. Aslında basit bir hikayedir bu:

Hayat rehberimiz Kuran ve sünnetle inşa edilen bir hayatta, davamızı gerçekleştirmek için attığımız her adım, kırık testiden dökülen suyla, kurumuş hayatların şekillenip, yeniden inşa edilmesi gibidir. Oysa gerçek şu ki, Batı’nın düşünürleriyle hayatı daha da karmaşık hale getirmişiz. Şimdi sormak gerek: Descartes’in ve Aristoteles’in fikirleriyle yol biçip, bozuk sistemin sahte yasalarına mı teslim olmuşuz? Evet diyemesek de, ‘evet’ler zihnimizde dönüp duruyor. Buna karşı muhalif olma fikri de, genç kanlarımızı ‘deli-kanlılık’ iksiriyle kuşatıyor. Dünyanın şaşaasına kapılıp, yaşayan ölülerden olmamak için ruhumuzda kopmayı bekleyen fırtınaları koparmak, belki de bâtıla, tağuta, küfüre, şirke muhalif olma isteğimize karşı bizleri, diriliş yolunda ‘İkra’ların muhafızları kılacaktır.

Ne yazık ki, günümüzde her şarta ve koşula uyarlanan sağ ile ilgili duyduğumuz her şeyi davetkâr bulmaktayız. Oysa bahçe sahiplerini, mağarada uyuyanları duyar mıyız? Bunları sadece alimlerimiz bilsin! Biz bilmesek de olur(!) Davamız bu değil. Allah’a has bir kul, Peygambere(sav) sadık bir ümmet olmaktır davamız.

Bu ikisi olursa Don Kişotlara, Martı Jonathanlara, Geylanilere mürit olmaya gerek kalmayacaktır. Diriliş yollarında kimseye boyun eğmedikçe, kullara kul olmadıkça putlar kendiliğinden devrilecek; Firavunlar denizlerde değil, göletlerde boğulacaklardır. Bize öğretilen hep şu oldu: Şu kadar Asr okursan, şehit sevabı alırsın.. Yahu şehit mertebesine erişmek bu kadar kolay mı? Hani Rabbimiz adalet sahibiydi? Bana oturduğum yerden nasıl şehit sevabı yazar? İmanları ve şehadetleriyle Bedirlerden Uhudlara düşerek can veren sahabeler gibi, şehit sevabı nasıl alabilirim? Bu Allah’ın adaletine sığar mı? Daha neler neler… Cumaları şu kadar salavat getirirsen Peygamberi rüyanda görürsün… Şunu yaparsan, sorgusuz sualsiz cennete girersin…Yahu bizler buna mı iman ettik, yoksa Allah’tan başka hiçbir ilah olmadığına, sadece O’nun kulluk edilmeye layık olduğuna mı? Oysa Allah lafzı düşmez dudaklarımızdan, ezgilerle coşarız: “

…sökülmez kalbimizden La ilahe illallah”… Keşke bunun teslimiyette, tevhid-iman-şehadet zinciri olduğunu idrak edebilsek, ettirebilsek. Öyle bir çağdayız ki, minicik bir ruh, buluğ çağına erişemeden günahlara bulanıyor, kirlere alışıyor. Ama her şeye rağmen, yepyeni umutlar içinde yaşamımıza, tevhid ve ehl-i sünnet üzere sayfalar açmak gibi hayallerimiz var. Her sabah Rahman’ın ismiyle uyanıp, O’nun kelamıyla hayatımızı inşa edebileceğimiz ilahi kitabımız var. Yüreğimizde samimi sancılarımız var: Allahu Ekber diyerek kalkıp duaya oturacak kardeşlerimiz var. Dua etmekle kalmayıp, yürüyecek hatta ölgün ruhları diriltene kadar koşacak yiğitler var.

Ya Rab! Sen Mucib’sin, bizi her halde düzeltecek ve diriltecek tek varlıksın .

Sen bizi dirilt.. Amin.


- See more at: http://www.iktibasdergisi.com/sahi-don-kisotun-muridi-miyiz/#sthash.FmJrCTXG.dpuf