Rüzgar nereye savurduysa o yöne savrulup dururuz.

Kendimizi tanımak.

VAN 8.03.2018 19:16:54 0
Rüzgar nereye savurduysa o yöne savrulup dururuz.
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Neredeyiz? 

Yaradılışımızın gayesini idrak edebilseydik nerede olmamız gerektiğini de bilmiş olurduk, ancak şuan biz bile kendimize anlam veremeden bir yolun yolcusu olmaya kararlıyız. Kesin olan bir tek şey var o da amacı olmayan bir yola koyulduğumuzdur. 

Hem bedenen hem ruhen kendimize anlam veremezsek çevremize, içinde yaşadığımız dünyaya anlam olamayız, anlam katamayız. Her şey, bizim kendimize anlam vermemizle çözüme kavuşacaktır. Hayatımıza baktığımızda ne tür anlamsızlıklar içerisinde bocalayıp durduğumuzu o kadar net görürüz ki, düşünün artık bu durumda bile gözlerimizin feri idrakini yitirmiş vaziyette. Her eylemimiz, balta gibi inmekte bizi biz yapan hakikatlere. 
Neden mi? Çünkü ne yaptığımızı, ne düşündüğümüzü bilemez hale geldik/getirildik veya öyle olmak istedik. Toplum olarak, İslam’ı sözde benimsemiş bireyler olarak, ya bizde problem var ya da bize sunulan olgularda.

Aslında birazcık tefekkür edilirse çok boyutlu problemlerin var olduğu aşikardır. Elbette bu problemlerin ne’liğine uzun uzadıya girmeyeceğiz. Ama tek bir hamle var ki, o hamle, hayatımızı kökten değiştirmeye müsait. O da şu: Kendimizi tanımak.

Kendimizi nasıl tanıyacağız ya da tanımlayacağız sorusunun cevabı, benliğimizdeki sabitelerdedir. Bunların başında akıl gelmektedir. Akletme özelliğimizi körelmekten kurtarabilirsek bizi biz yapan tüm değerleri de Allah’ın izniyle kavramış olacağız. Evet, bütün problemlerin başını, akledemeyişimiz çekmektedir. 

Yerimize başkası aklımıza hükmederse benliğimiz, köleliği velinimet görüp özgür kaldığını zannedecektir ki nitekim öyle de olmaktadır. Başta da ifade ettiğimiz gibi şuan varlığımızın gayesini tam konumlandıramadık bir yerde. Gelen vuruyor, giden de öldürmekten beter hale getiriyor. 

Buna dur diyebilmek için acaba daha kaç mevsimi sineye çekeceğiz, sabır adını verdiğimiz bu mahkûmiyetimize daha ne kadar razı kalacağız? Nasıl olsa er ya da geç İslam galip gelecek diye aklımızı, kısaca tüm benliğimizi daha ne kadar satılık ilanlarına hapsedeceğiz? Sizce de artık yeter değil mi? Aklını kullanmayanlar, pisliğe mahkûmdur.(Yunus 100) Merak etmeyin, aklı veren, aklın kullanma kılavuzunu da sunmuştur.

Kılavuzumuz olan Kur’an’da, aklımızın tefekkürüne konu olacak her şey mevcuttur. Allah’ın rahmeti ve merhametine konu etmediğimiz aklımızı bizler kendi saçmalıklarımızla heba edip duruyoruz. Hani, insanoğlu hakikaten nankörlüğün dibini yalayıp yutmuş bir durumdadır. Çünkü bu akıl dediğimiz şey, dünyadaki bütün bilim adamları dahi bir araya gelse bir benzerinin geliştirilemeyeceği muhtevadadır. 
Ne var ki bizler, bizde olanın kıymetini bilmeyi öğrenemedik. O zaman konuyu toparlayacak olursak, şuan ne yaptığımızı hiç mi hiç bilmiyoruz. Rüzgar nereye savurduysa o yöne savrulup dururuz.

Bunun önüne geçebilmek için de evvela kendimizi tanımamız lazım gelir. Bunu gerçekleştirmenin yegane yolu, aklımızı artık kendi hakimiyetimize almaktır. Bırakalım zaten yeterince aklımızı çok yordular. Bizim bu aklımız, artık bizde anlam bulsun ve kullanma kılavuzuna okutulsun. Allah’ın mükafatı akıl sahiplerine iken, azabı da akılsızların üzerinedir. Akledelim!