RUSYA’NIN 2. VİETNAM’I (1)

Bülent ORAKOĞLU

VAN 30.11.2015 15:25:56 0
RUSYA’NIN 2. VİETNAM’I (1)
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Rusya, Suriye iç savaşına müdahale ederken, 1979 Afgan işgalinde yaşandığı gibi, bu savaşın Rusya’nın 2. Vietnam’ı olmaması için bölge ülkeleri İran ve Hizbullah ile açık işbirliğine giderken, ABD ile PYD ve PKK koridoru konularında zımnen iş birliği yaptığı açıkça ortaya çıkmıştı.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin bilindiği gibi ”Sovyet gizli istihbarat servisi ( KGB) ajanıydı.” Putin 1998-1999 yılları arasında Rusya İç İstihbarat servisi (FSB) başkanlığı görevini ifa ederken aynı zamanda, yeni Rusya’nın Politbürosu olarak da adlandırılan Rusya Güvenlik Konseyi’nin sekreterliği görevini de yürütüyordu. Putin Amerikan medyasıyla çeşitli tarihlerde yaptığı söyleşi ve mülakatlarda KGB ve FSB’de görev yaptığı yıllarda kazandığı tecrübe ve bilgilerden devlet başkanı olarak günümüzde ve gelecekte de yararlandığını, yararlanmaya devam edeceğini açıklamıştı.
Putin’in Suriye iç savaşına Esed rejimi lehine müdahil olması, Türkiye’nin Suriye’de ulusal güvenliğini tehdit eden PKK koridorunun kapatılması yönünde PYD’nin Afrin-Kobani kantonlarını birleştirmek amacıyla Azaz ve Cerablus’u ele geçirmek için başlattığı kara operasyonlarına hava desteği vermek suretiyle Küresel Emperyalist Düzenin değirmenine su taşıyor olması, DEAŞ ile mücadele ettiğini öne sürerek Bayır-Bucak Türkmenlerinin bin yıldır yaşadığı DEAŞ’sız bölgede sivilleri hedef alması Rusya’nın 1979 Afganistan işgalini ve sonrasında SSCB’nin çöküşünü ve Varşova Paktı’nın dağılmasını akıllara getirmişti.
Zira Putin’in günümüzde Suriye’de yürüttüğü strateji ve politikalar 1979’da Afganistan’ın işgalindeki yöntemlerle birebir uyuşmaktaydı. Tek fark 1979’da ABD bu işgale karşıydı. ABD, Pakistan ve Suudi gizli istihbarat servisleri işbirliğiyle, Sovyetlerin Afganistan işgaline karşı tüm Müslüman dünyası Moskova’ya karşı seferber edilmişti. Günümüzde ise Rusya, Suriye iç savaşına müdahale ederken, bölgede yaşanan gelişmelerden, ABD ile amaçları farklı olsa da zımnen bir konsensüs içinde oldukları anlaşılıyordu.
1979’da Sovyetleri Afganistan’a iktidardaki Marksist Komünist Parti’nin lideri Babrak Karmal, ülkede mücahitlerin güçlenmesi nedeni ile yönetimde kontrolü kaybettiği için çağırmışken, günümüzde Esed Rejimi askeri gücünün tükenmesi nedeniyle kadim dostu Putin’den yardım istemişti. Putin’in KGB ajanı olduğu dönemde KGB Başkanı Yuri Andropov’un etkisinde kaldığı ve onun izinden gittiği yönünde bariz işaretler mevcut. 1979 yılı sonlarında Kremlin’de Afganistan’a müdahaleyi savunanların başını Andropov çekiyordu. Amaç komünist Afgan hükümetini iktidarda tutmaktı. Zira, Andropov’a göre Afganistan’ın kaybı ile Orta Asya’daki Sovyet toprakları boydan boya istikrarsızlaşma tehlikesi içindeydi.
Andropov, zaferin kolay ve maliyetsiz olacağı yönünde Brejnev’i ikna etmişti. Sovyetler Birliği kısa sürede Kabil’i ele geçirdi. Ancak evdeki hesap çarşıya uymamış, Sovyetler Birliği askerleri Afganistan’da sert bir İslamcı direnişle karşılaşmışlardı. İşgalin faturası her iki taraf için ağır olmuştu. Milyonlarca Afganlı, Pakistan ve İran’a kaçarken en az 1 milyon Afganlı öldürülmüştü. Ancak işgalden galip çıkan taraf Mücahitler olmuştu. Mihail Gorbaçov Sovyet askerlerini Afganistan’dan çektikten birkaç ay sonra Sovyetler Birliği çöktü. Varşova Paktı dağıldı. Berlin duvarı yıkıldı. Aslında Rusya’nın 1. Vietnam’ını arka planda tasarlayan kişi, Amerikan Başkanı Jimmy Carter’dan başkası değildi.
Putin’e göre bu yenilgi 20. yüzyılın en büyük jeopolitik faciasıydı. İslam dünyası Doğu Avrupa’ya benzemiyordu. Bu nedenle Putin Ortadoğu’da Suriye iç savaşına, DAEŞ ile mücadele örtüsü altında Suriye rejimini korumak, Rusya’yı iki kutuplu dünya konjonktüründe olduğu gibi yeniden küresel bir güç yapma amacı ile müdahil oluyordu. Ancak küresel bir güç olan ABD’nin bile çeşitli psikolojik harp yöntem ve stratejilerine rağmen zaman zaman etkisiz kaldığı Ortadoğu söz konusuydu. Rusya, Suriye iç savaşına müdahale ederken, 1979 Afgan işgalinde yaşandığı gibi, bu savaşın Rusya’nın 2. Vietnam’ı olmaması için bölge ülkeleri İran ve Hizbullah ile açık işbirliğine giderken, ABD ile PYD ve PKK koridoru konularında zımnen iş birliği yaptığı açıkça ortaya çıkmıştı. (Devam edeceğiz)

Yenişafak/ Bülent ORAKOĞLU