Ramazan İkliminde Tefekkür Notları

Bilgin Erdoğan

VAN 8.06.2018 12:28:32 0
Ramazan İkliminde Tefekkür Notları
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Ramazan İkliminde Tefekkür Notları

 

 

Söz hatibin neresinden çıkarsa muhatabın orasına isabet eder der İslamoğlu. Evet söz söyleyenin bizzat hayati tecrübelerinden olmalı ki o kelam olsun ve muhatapta etki arzetsin. Okumak sadece satırlardakini aktarmak değil sadırlardakini de satırlarla şerhetmektir.Ramazandaki tefekkür ikliminde içime düşen yağmur damlacıklarını bu makalemde sizlerle paylaşmaya devam ediyorum.

 

Not 1: Oruç tutan Rabbin nimetlerinin farkına vararak israf etmekten kaçınır. Kimileyin su israfından, kimileyin söz israfından ama en çok ta zaman israfından. Zira ömür fani ve yapılacak çok iş var.

 

Not 2 : Oruç, kendini tutarak Rabbine tutunmaktır.Kendini bularak O’nu bulmak.Acizim öyleyse aciz olana değil kudret-i sonsuz olana kulluk etmek yakışır. Oruç tutan tek olan Rabbin ipine yapışır.

 

Not 3: Oruç,onu şuurlu olarak tutana aczini hatırlatan ve psikolojide Hubris sendromu denilen “Güç zehirlenmesi“ eğilimine şifa potansiyeli taşıyan ilaç gibidir adeta.

 

Not 4 : Ramazana on bir ayın sultanı deriz. Bu kutlu ayın son günleri, sultan dahi olsak bir sonumuz var der.

 

Not 5 : Oruç, toplumdaki sınıfsal uçurumu yok etmeyi hedefler. İnsanların vicdanlarına hayat vererek toplumdaki sınıfsal farklılığa adeta meydan okunur. Onun için oruç tutanın sofrası Halil İbrahim sofrası gibi herkese ama özellikle fakirlere imkan nispetinde açık olmalıdır. Aslında bu ayda öğrenilen bu civanmertlik bu güzel ahlaki tüm seneye yaymak içindir. Diğer ibadetlerde de sınıfsal farklılaşmaya meydan okumak vardır. Namaz da işçisi ve patronu, memuru ve amiri, varsılı ve yoksulu, omuz omuza aynı safta durur ve başlarını hep birlikte secdeye koyarlar. Zekat desek aynı maksadı hedefler. Zekat, cebindeki bozuk paraları garibana vermek değil toplumdaki dayanışma kültürünü canlı tutarak fakir ve fukerayı namerde muhtaç etmekten korumaktır. Hac, herkesin aynı renk libaş ile yaptıkları kutlu bir yolculuktur. Oraya gitmeye imkan bulma sadece maddi bir mesele değil sıhhat ve imkan meselesidir. Cihad deseniz o hasızlıklara meydan okumak için, sömürenin elinde mazlumu kurtarmak için yapılan bir insanı operasyondir. Tek tanrı inancının hakim olduğu toplumda din Allaha has kılınır ve hurafeden arınırsa tek sınıflı bir toplum ortaya çıkar. Kimileri kimlerinden daha varsıl olabilir ama bu durum onları üstün kılarak farklı bir sosyal sınıf kategorinde olmalarına yol açmaz. Çok tanrılı toplumlardan olan Hindistanda ise çok sınıflı toplum denilen Kast sitemi en acımasız şekilde görülür. Bugün müslüman ! toplumlarda olan sınıfsal uçurum batıl ve hurafe gibi paganıştık unsurların tebhid dinini kirletmesindendir. Oysa ki sınıfsal uçurum herkesin Allah’ın kulu olduğu bir dinin takipçilerinde olmaması gerekir.

 

Not 6 : Oruç, “ Vel asr” “ Zamanı düşün” diyen Rabbin emrine irade kalemiye inkiyad etmektir zira oruç insana en fazla zamanı gözleme bilinci kazandırır. Ay görüldü mü görülmedi mi ?tartışmaları aslında özünde güzeldir. İnsanlar “zaman” üzerinde ona şahit olmak için tartışırlar.İftara yakın saatimize bakar dururuz. Aslında temel mesele insanın “doğum ile ölüm” arasındaki zaman dilimine yani son saate yoğunlaşmasıdır.

 

Not 7 : Ramazan'ın ilerleyen günlerinde vücut açlığa ve susuzluğa nispeten alışır ama bu sefer istikrarla devam edebilmek için başka türlü sabır gerekir. Zira bazen durağanlık yorar bizleri.Hapishaneye gelen mahkumlar veya yatağa düşen hastalar ilk yıllarda o hayat tarzına alışmakta zorlansalar da daha sonraları alışırlar ama onlara bu sefer ağır gelen kabullenmektir. İlk günlerde zor gelenler yıllar sonra zor gelmese de insan bazen beklemekten yorulur.İşte Ramazan'ın son günleri insana beklemeyi, azmi ve sebatı öğretir.

 

Not 8: Oruç, rızkı verenin Allah olduğu bilincini vererek bizim tevhid akidemizi takviye ederken diğer yandan güçsüzlüğümüzün ve muhtaçlığımızın idrakine erdirerek adalet duygumuzu kuvvetlendirir. Zira adaletsizlik insanın acziyetini unutmasından dolayı ortaya çıkan bir zaafiyettir.

 

Not 9 : Oruç bir nevi egitim yasasını öğretir bize. Zira eğitimde ödül ve ceza, takdir ve ihtar esastır. Nefsi terbiye de dahi aç kalarak mahrum bırakılmak ve iftar ederek ihtiyacı tatmin etmek etkilidir. Zaten vahyin cennet tasvirlerinin ardından cehennem hatırlatması yapması da bu yasayı hatırlatır gibidir. Bu ibadetin de nihai hedefi bizi terbiye etmesi degil midir?

 

Not 10:  Oruç en güzel kalkandır zira insanın içindeki hırs tehlikesine karşı bizi korur. Hırs Arapça Ha-ra-sa kökünden gelir. Bunun anlamı aşırı biçimde istemek demektir. Ragib el İsfahanı, el Müfredat isimli eserinde “Ha-ra-sa cildin soyulmasına yol açan yaradır" der.

 

Arapça, harasa çöl dikeni demektir. Deve bu çöl dikenini yer sonra ağzı yara olur. Ağzındaki yara devenin hoşuna gider. Zira bu ona tuzlu su gibi gelir. Öyle olunca daha bir istekle o dikenleri yer. İşte bu durumda devenin ağzı paramparça olur. Aslında develer çöl gemisi gibidir. Uzun uzun çölleri aç ve susuz geçerler. Lakin develerin çölde ölmelerine sebep işte bu harase adı verilen çöl dikenleridir. İnsan da işte bu hayatta “Daha yok mu” mülahazasıyla hırs eder ve kendini varlık sahnsesinde mahveder. Onun için eskiler hırs sebeb-i haybettir derler.

 

Şöyle bir çevremize bakarsak cemiyetlerin,siyasi yapıların, devletlerin veya ailelerin helak ediliş serüvenlerinin tıpkı o col develeri misalinde olduğu gibi ihtirasla ve tutkuyla denge ruhunu kaybettikleri için olduğunu görürüz. Kur'an Kalem süresindeki Bahçe Sahipleri kıssası ile bu gerçeği dillendirir. Malezya ata sözü " Karınca şeker içinde olur " der.

 

Mutlu olmak insanın içindeki bu canavarı yönetmesi ile mümkün olur. Zira beklenti ne kadar aşağıya çekilirse hayal kırıklığı yaşama olasılığı o kadar azalır. Hırs huzuru ve başarıyı çalan adı bir hırsızdır.

 

İşte oruç, içimizdeki hırs canavarına karşı bizi koruyan Rabbani bir kalkan gibidir.