Abdullah Şanlıdağ
Türkiye, 15 Temmuz işgal girişiminden 40 gün sonra Fırat Kalkanı operasyonunu gerçekleştirebilmiştir. Şimdi de bildiğiniz gibi, 20 Ocak’tan itibaren, Afrin’de Zeytin Dalı harekâtı devam ediyor. Bu harekâtın temel amacı, kamu düzeninin sağlanması, ülkemize olası terör saldırılarını önlemek ve komşu topraklarda sivil vatandaşları teröristlerin saldırılarına karşı can güvenliğini korumaktır. Fırat Kalkanı Harekâtı ile elde ettiğimiz Cerablus ve Elbab’ı elden kaybetmemek ve Kuzey Suriye’den Akdeniz’e kadar uzanan bölgede terör koridorunu kırabilmek için Afrin, Münbiç ve İdlib’in terörden temizlenmesi elzemdir. Elbette bölgeden gelen şehit haberleri hepimizi derinden üzmektedir. Allah’ın davasının tesisinin ve yeryüzünde insanca yaşamanın yolu, tüm batıl yapılanmalara karşı cihad etmekten geçiyor. Kuzey Suriye’de güvenli bölge tesis edemediğimiz takdirde hem sınırlarımızı terörden temizlemiş olmayız, hem de topraklarımızda misafir ettiğimiz mülteci kardeşlerimizi vatanlarına kavuşturabiliriz.
Terör örgütlerinin yapısını ve ülkelerde nasıl konuşlandırıldıklarını bilmez isek, sağlıklı tespitler yapamayız. TSK Afrin’de etkisiz hale getirdiği teröristlerin ismini zikrederken bilinçli olarak PKK, PYD, YPG, KCK, DAİŞ mensubu diyerek siyasi mesaj veriyor. Peki, Zeytin Dalı Harekâtı PKK ve YPG’ye karşı yapıldığı halde neden örgütün siyasi ayağı PYD ve İslâm adını kullanarak katliam yapan IŞİD ve DAİŞ’in de adı deklare ediliyor? Bunu neden yapıyor? Sebebi şu:
Bir defa DAİŞ veya IŞİD›in Afrin’de kuvvetli bir nüfuzu yoktur. Bu örgüt Avrupa’da ve Amerika’da kanlı katliamlar yaptığı için Türkiye bir nevi İslam adını kullanarak terör estiren gruplara da karşı olduğunun mesajını veriyor. Lakin PKK ise tam tersine Avrupa ve Amerika’da katliam yapmıyor. PKK’nın Batı’da kurduğu örgüt “demokratik” kavramını kullandığı için, örgütün bu coğrafyada terörle irtibatını ispatlamak zor oluyor. Hukuken de bu böyle. Somut delil aranıyor. Demokratik Birlik Partisi (PYD) Suriye’de PKK’nın siyasi kanadını oluştururken “Halk Savunma Güçleri” YPG ise PKK’nın silahlı kolunu temsil ediyor. Yani bu; bizde nasıl ki HDP PKK’nın siyasi partisiyse, Suriye’de de PYD PKK’nın siyasi ayağını teşkil etmektedir. Bu yüzden de Amerika ve Avrupa PYD’yi terör örgütü olarak tanımlamıyor. Türkiye özellikle PYD’nin bir siyasi parti olmayıp terör örgütü olduğuna dikkat çekiyor. Bir de Kürdistan Komünler Birliği KCK var ki, o da Akdeniz’e kadar uzanmayı planlayan Kürt hareketinin silahlı koludur. Bilindiği üzere PKK’nın temel ideolojisi 2005 yılında “KCK Sözleşmesi ismiyle Kandil’de belirlendi. Bu sözleşmeye göre PKK’nın silahlı terör timleri “Halk Savunma Güçleri yani YPG olarak belirlendi. KCK sözleşmesi imzalandığında Suriye’de iç savaş henüz başlamamıştı. Biz Esed’i demokratik reformlara ikna edemediğimiz gibi Katar’ın enerjisini Suriye üzerinden Türkiye’ye getiremedik. Tam bu esnada Türkiye 2011’de Suriye iç savaşı patlak verdirilince Esed’i gözden çıkardık ve Esed’siz formül aramaya başladık. Esed de PKK ile birlikte hareket edip Türkiye’ye misilleme yapmak için Kuzey Suriye’yi KCK örgütlenmesine yani PYD/YPG’ye açtı... Elbab, Cerablus, şimdi Afrin ve sonrasında Münbiç’te vereceğimiz mücadelede devletin kararlılığı, TSK’nın buna bağlılığı ve ÖSO’nun samimi olması başarmamız için yeterlidir.