PAYLAŞIM VE KALKINMA

ABDULHALİM ALMALI YAZDI

VAN 25.07.2014 13:15:26 0
PAYLAŞIM VE KALKINMA
Tarih: 01.01.0001 00:00
 PAYLAŞIM VE KALKINMA

"Mallarını Allah yolunda infak edenler, sonra infak ettikleri şeyin peşinden başa kakmayan ve eziyet vermeyenlerin ecirleri Rableri katındadır, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. (Bakara: 262)"

Toplumların gelişmesi, nüfus artışı, köyden kente göç buna paralel olarak ta ihtiyaç maddelerinin farklılaşıp tüketimin hızla artması, üretim araçlarının teknolojik olarak modernleşmesi sanayi alanında insan gücünün azalmasına sebep olduğundan işsizlik sorununu gittikçe artmaktadır. Fertler arasındaki iş bölümü teknik bilginin artması, basın yayın araçlarının iletişim alanında üretim ve tüketim maddelerini anında tüketicinin beğenisine sunması bu mallara olan ilgi ve alakayı ister istemez artırmaktadır.

İnsanlar da bu imkânlara, konfora kavuşmak bunlardan faydalanmak için çeşitli kazanım yollarına başvurmaya başladılar.  İnsanlar ister istemez farklı, farklı davranışlara yöneldi öyle ki meşru zeminler ve kazanımlar yerine daha fazla kazanç için gayrı meşru yollar ve kazanımlar tercih edilmeye başlandı. Toplum hayatında hiçbir ahlaki yönü bulunmayan hırsızlık kimi fukaraların mesleği, kimi zenginlerin ise hobisi haline gelmiş oldu. Öte taraftan da insan onurunun simgesi olan namus kavramı bile alaşağı edilerek namussuzlukta meslek haline getirilmiş oldu.

Böyle anlayışların yer etmiş olduğu toplumlarda adaletin sağlanması, Her insanın hakkına riayet ettiği, Herkesin hak ve hukukunun adil şekilde dağıtıldığı, Kimsenin kimseye, siyasal iradenin insanlara zorluk çıkarmadığı, Her insanın birbiri hakkında kötü düşünmeden önyargısız kararlar vererek adaletin sağlandığı bir ortam oluşturmak her insanın görevidir.

Kalkınmanın ilk ve tek hedefi insan olmalıdır…

Bir toplumun, bir milletin yaşadığı tecrübelerin iyi okunup bilinmesi ve tarihi seyrinin derinlemesine araştırılması, o toplumun yaşamakta olduğu anın anlaşılması için temel bir zorunluluktur. Herhangi bir toplumun siyasi ve ekonomi tarihi onun tarihi tecrübesinin hayatı bir cephesini temsil ettiği gibi tarihi mirasının büyük bir bölümünün anlaşılmasında da önemli bir rol oynar.

Aile, kabile ve toplum düzeyinde ekonomik faaliyette üretim işlemi, insan ihtiyaçlarını karşılamaya yöneliktir. Her toplum yiyecek, giyecek ve mesken ihtiyaçlarını üretmeye ve geliştirmeye çalışmaktadır. Bu davranış doğal yaşamın insanoğlunun üzerindeki kaçınılmazıdır. Bu zorunluluk hiçbir insana başkalarına zulmetme hakkını doğurmaz, fırsatçıları ellerine bırakmaz. İnsan kendisi gibi insan olana zulmedemez.

İnsan onuruna yakışır bir yaşam oluşturulduğunda burada ne ulusal çıkar, ne uluslar arası strateji nede başka hiçbir şey hiçbir şekilde zalimleri kötülerin yaptıklarına ortak olmayı gerektirmez. Hiçbir düşüncede bunu meşru sayamaz.

Gururlu, bencil ve kapalı insanların, maddeye esir olanların dünyaları karanlıktır. Onların kalpleri katıdır bu tiplerin değişimleri neredeyse imkânsız olur. Eğer bir insanın bilgi ve bilinci gelişir, değişirse beyni de buna paralel olarak değişecektir. Her yenilik insan hayatında ister istemez değişikliğe yol açar, fakat bu değişim sürecinde her yeni, yeni diye alınmaz işe yarar tarafı varsa alınır. Her eskide eski diye atılmaz işe yarar tarafı yoksa atılır.

İnsanlar sadece pozitif verilere göre davranır ve her şeyin maddeden ibaret olduğunu kabul ederlerse o zaman insanın bir başka dünyası olan manevi dünyası yıkılmış olur. Böyle bir ortamda da sadece alay eden, insanları düşük gören, yeni açılımları aşağılayan insanlar oluşacaktır. Buda insanlığın felaketi demektir, böyle bir insan tipinin kendisine hiçbir faydası olmadığı gibi topluma ve dolayısıyla insanlığa da faydası olmayacaktır.