Paralelcilerin polis devletine neden suskunlar?

Akşam gazetesi yazarı Kurtuluş Tayiz, Türkiye’nin polis devletine dönüştüğünü iddia edenlerin, büyük dinleme skandalına neden sessiz kaldığını sorguladı.

VAN 1.08.2014 11:26:58 0
Paralelcilerin polis devletine neden suskunlar?
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Paralel polislerin sadece İstanbul’da 60 bin 500 kişiyi dinlediğini hatırlatan Kurtuluş Tayiz, bu büyük skandala kendisi de dinlendiği halde sessiz kalan Doğan medyasını, işadamlarını, gazeteciler ve akademisyenleri eleştirdi.

Bazı çevrelerin dinlenmesinden şikayetçi olmadığını ve sessiz kaldığını söyleyen Tayiz, bu isimlerin Gülen grubuyla ittifak halinde olma ihtimalini değerlendirdi.

İşte Tayiz’in yazısı:

Çok değil, daha üç beş ay önce Türkiye'nin "polis devletine dönüştüğü" iddiaları gündemin ilk sırasında yer alıyordu. Cemaat, Doğan Grubu, ulusalcılar, bazı liberal kalemler ve solcu yazarlar neredeyse her gün Tayyip Erdoğan'ın ülkeyi otoriterleştirdiğini, kişisel özgürlükleri yok ettiğini, yaşam biçimlerine saygı duymadığını ve ülkeyi "polis devleti"ne çevirdiğini koro halinde tekrarlıyordu.

NEDEN SUSKUNLAR?

Peki Cumhuriyet tarihinin en büyük dinleme skandalı ortaya çıkınca bu çevreler neden suskunluğa gömüldü?

Polisin sadece İstanbul'da 60 bin 500 kişiyi dinlediği belirlendi. Aralarında Doğan Grubu’nun önde gelen isimleri de bulunuyor. Ünlü işadamları, gazeteciler, akademisyenler, her siyasi partiden önemli isimler dinlenmiş. Başbakan Erdoğan, MİT Müsteşarı, hükümet üyeleri de bu dinlemelerin mağduru.

GÜLEN GRUBUYLA İTTİFAKTALAR MI?

O halde neden bu çevreler açığa çıkan bu polis devletinden şikayetçi değil?

Bunun nedeni ülkeyi polis devletine dönüştüren Gülen Cemaati ile bu çevrelerin aynı ittifakın parçası olmasından kaynaklanması olabilir mi?

Gerçek şu ki ne Cemaat'in, ne Doğan Grubu'nun, ne ulusalcıların, ne liberallerin, ne solcuların polis devletiyle bir sorunu var; onların siyasal iktidar ve Başbakan Erdoğan ile sorunları var. Nitekim bunun için de son bir yılda bulaşmadıkları kötülük, çirkinlik kalmadı. Her türlü hilenin, yalanın, komplonun içinde oldular. Şu anda da açığa çıkan bu polis devleti gerçeğine karşı üç maymunu oynuyorlar.

GERÇEK POLİS DEVLETİ AÇIĞA ÇIKTI, SUSTULAR

"Polis devletine dönüşüyoruz" diye kıyameti kopardıkları sırada aslında cemaat, Türkiye'yi zaten polis devletine dönüştürmüştü. Cemaat, Başbakan'ın, bakanların, Milli İstihbarat Teşkilatı'nın, Genelkurmay Başkanı'nın aldığı nefesi bile dinleyip kaydediyordu. Cemaat'in dışında bu ülkede polis devleti kuracak başka bir güç zaten yoktu. Gerçek polis devleti açığa çıktığında ise bu çevreler susmayı tercih etti. Müfettiş raporları internet sitelerine kadar düşmesine rağmen merkez medyaya bir türlü ulaşamadı. Ne gazeteler, ne televizyonlar Cumhuriyet tarihinin bu en büyük dinleme skandalını görüyor.

"Otoriterleşme", "polis devleti", "diktatör" sloganlarının arkasında aslında Cemaat ile ona bağlı liberal yazarlar ve merkez medyanın etkili kalemleri bulunuyordu. Emniyet ve Yargı'nın Başbakan Erdoğan'a karşı başlattığı darbe sürecinin psikolojik alt yapısını oluşturmak için bu kavramları piyasaya sürdüler. Komik olan şu ki Türkiye'yi tam da polis devletine dönüştürmeyi amaçlıyorlardı. Darbeci polis şeflerinin Erdoğan'ı devirerek ülkeye "demokrasi" ve "özgürlük" getireceğini savunanlara ise bu topraklarda "liberal", "demokrat", "solcu" deniyor maalesef. Cemaat ile birlikte ülkeyi polis devletine dönüştürmek için az uğraşmadılar. Polis şeflerinin peşine takılarak ortak psikolojik operasyonlar düzenlediler. Ancak başarılı olamadılar. Bugün artık gerçek polis devletinin nasıl bir şey olduğunu daha iyi görüyor ve anlıyoruz. Şimdi bu çevrelerin topluma bir açıklama yapma borcu var; polis şeflerinin peşine neden takıldıklarını bu topluma açıklamak zorundalar. Tabii hala halkın önüne çıkacak yüzleri varsa.