Oruç tutarken aklıma düşen notlar

Bilgin Erdoğan

VAN 13.06.2018 10:58:01 0
Oruç tutarken aklıma düşen notlar
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Oruç tutarken aklıma düşen notlar

 

Bu yazımda oruç tutarken zihnime damlayan tefekkür notlarımı paylaşmaya devam edeceğim. Tuttuğumuz oruçla kendimizi ve hayatı okumak aslında "İkra" emriyle başlayan Ramazan'ın hedeflediği bir misyon olmalı. Zaten "İkra" emri geldiğinde okunacak bir metin yoktu ortada. Vahye muhatap olan ilk nesil evvela Rabbin adıyla kendilerini ve yaşadıkları hayatı okuyorlardı.

 

Not 1 : Oruç vazgeçebilmeyi öğretir bize."La ilahe .." deki tekzip sırrını. İftar ise " illaAllah" dercesine bu nimetleri bize veren kudreti tüm benliğimize tasdik ettirmek gibidir. Bir tevhid dersidir bizi istikamette tutan oruç. İftar ile tasdik etmeyi oruç ile "la" diyerek tekzip etmeyi öğreniyoruz.

 

Not 2 : Ne kadar güzeldir Kur'an'dan beslenen ve besleyen güzel insanların farklılıklara rağmen birlikte olabilmeleri. Aynı sofrada olup farklı yemek yemeye benzetiyorum ben tatlı ihtilafları. Yeter ki hürmet ve muhabbet, uhuvvet ve meveddet hakim olsun gönüllerimizde.Oruç tutarken ümmet farklı yerlerde aynı Halil İbrahim sofrasında iftar eder gibidir. Aynı sofrada farklı çeşitlerde yemekler yemek kendi içimizdeki renkliliği ve tatlı ihtilafları hatırlatır bana. Aynı sofrada beraberce ve edepliçe beslenebildikten sonra ne önemi var derim detay ihtilafların?

 

Not 3 : Bir geceyi bin ay yapabilecek bir güç ancak binlerce çileye ve sıkıntıya ilaç olabilir.  İşte vahiy Rabbin kelamı olduğu için öyle bir güçtür ki nasıl ki bir geceyi bin ay yaptıysa , bir yetimi Hz Muhammed yaptıysa, bir beldeyi Mekke-i mükerreme kıldıysa binlerce derdimize, tasamıza, endişemize ve kırılmışlığımıza dahi öyle ilaç olacaktır.

 

Not 4 : Oruç insanı kendine yoğunlaştırır. Zira insana dert ve korku veren çoğu kez insanın bizzat kendisi değil sahip olduklarıdır. Servetini ve makamını kaybetmekten korktuğu kadar kendi sağlığı ve hayatı umurunda olmaz insanın. Oysa ki kendimize yoğunlaşmamızı öğretir oruç.

 

Not 5 : Ramazan insanın kendisini bulması için ona verilen kritik bir mühlettir. Kimi tevbe eder kimi devam eder.

 

Not 6: Kadir gecesini değerli kılan o gecede nazil olan vahiydir. Zira vahiy insana varoluşsal anlamı hatırlatan esaslı bir zikirdir. İnsanın varoluşsal anlamını bilerek yaşadığı bir gece bir ömre bedel gecedir. Kadim Yunanda Kronos takvimde akıp giden zamana Kayros ise hissedilen zamana denir. Bazen sevdiğiniz bir dostunuzla yaptığınız beş dakikalık sohbet bir seneye bedel olur. İşte vahyin anlamıyla buluşan insan için o gece bin aya yani bir ömre bedel gecedir. O gece bir vefa gecesidir. Bizi varoluşsal anlamlılıkla buluşturana vefa gecesi.

 

Not 7 : Hayat,içimizdeki anlam arayışını irade kalemiyle ele aldığımız bir otobiyografiye benzer. Kaleminize(iradenize) kuvvet !

 

Not 8 : “Derdini de sev ey insan!” ifadesini çok defa duymuşuzdur. Bu güzel söz salt şiirsel bir nükte değil bilakis derin bir hakikati içinde barındıran gayet anlamlı bir perspektiftir. İnsan acısını niye sever? Her şeyden önce sormak lazım: Acı veren şey sevilir mi? Mesela “hastalık” acı verir, musibet elem verir bunlar sevilebilir mi? Elbette acıyı ve musibeti sevmek derken kastedilen onların bizatihi kendileri değil onların insan ruhuna kattığı anlam ve terbiyeden olsa gerek. Hasta olmayı seviyoruz derken öyleyse hep beraber hasta olalım demiyoruz lakin hasta olduktan sonra hayatımızdaki gelişmelerden dolayı o hastalığı seviyor ve başımıza taç ediyoruz. İnsanların araları ne kadar bozuk olursa olsun hastalığın şefkat damarını körüklemesiyle birden o soğukluk geçer ve insanlar arası adavet muhabbete inkılap ediverir. İşte o zaman hasta olan baba insan iyi ki hasta oldum da yıllardır içimde yara olan bu evlatlarım arasındaki husumet gitti der. Hasta olan kimse yine acizini anlayıp kendine gelir ve hayatını daha varoluşsal anlamına münasip şekilde yaşayabilir. Hasta olan kişi sıhhatinin ehemmiyetini anlar ve hakeza. İşte tüm bunlar gösteriyor ki hastalık gibi itici bir imitihan ve dert dahi insan hayatında büyük değişikliklere ve olumlu güzelliklere vesile olabiliyor. İşte oruç tutan kimse de açlık bizzat sevilmez lakin açlığın ruhuma kattığı varoluşsal anlamı seviyorum der ve Rabbine muhabbetle ve hürmetle secde eder.

 

Not 9 : İbranice ibadet kavramı “avoda” olarak ifade edilir ve bu dilde “avoda” aynı zamanda çalışmak demektir. Gerek İbranice gerekse Arapça Semitik dil ailesine mensup lisanlar olarak dini kavramların hem ses hem de anlam benzerliği olduğunu biliyoruz. Bizde ki “Selam” kavramı’nın onlarda “Şalom” olduğunu hemen herkes bilir. Gelelim ibadet kavramına. “Avoda” olarak bilinen ibadet kavramı yukarda arzettiğim gibi aynı zamanda çalışmak demektir. Bizde de “Çalışmak ibadettir” şeklinde bir darb-ı mesel vardır. Çalışmak nasıl ibadet olur? Aslında “meslek” süluk edilen yol demek olduğundan insanın kabiliyetleri üzerinden Allah’ın yap dediği iş tir. İbadet ise işte Allah’ın o yap dediği işi yapmak için çalışmaktır. “Yalnız sana ibadet ederiz” ayetini ben yaptığım mesleğimi senin rızan için yapıyorum şeklinde de anlamak gerekir ki insanlar yaptıkları işi anlamlı görebilsinler. Anlamlı olarak yapılan işler hem bu hayatta sizin hayatınızdan lezzet almanıza vesile olur hem de onlar ahiret için yapılan yatırımdır. Peki nedir ibadet? Kanımca varoluşsal anlamlılık için çaba sarfetmek yani çalışmaktır. Onun için öğrenmek ve öğretmek ibadet olduğu gibi insanlığın faydasına uğraş içinde olmak aynıdır. Tuttuğumuz oruç ise bizi tutan oruç olmalıdır. Oruç tutarken gösterdiğimiz azim ve sebatı mesleğimizi icra ederken de yapabilmeliyiz. Nasıl ki gün ortasında orucu açmak normal şartlarda doğru bir davranış değilse imkan olduğu sürece yaptığımız işi yarıda bırakmak ta doğru bir davranış olmaz. Oruç ibadetinin yaptığımız iş te bize azim ve sebat kazandırmak gibi bir meyvesi olmalıdır.

 

Not 10: Oruç, onu tutana varoluşsal önceliğin ehemmiyetini hatırlatır. Ontolojik olarak varlık öncelikli olmak zorundadır. Aç ve susuz kalan insan yaşam serüveninde var olması gerektiğinin idrakine erer. Onun için benlik sırrına kavuşur. İslamoğlu’nun dediği gibi “şehadet” dahi “Ben” ile başlar. “Ben varım, ben benim ve ben şehadet ederim ki Allah’tan başka İlah yoktur” Öyleyse Molla Sadra’nın, asalet-i vücud prensibi gereği varlık ontolojik olarak önceliklidir. Zira var olmayan için hiç bir şey’in önemi kalmaz. Hiçlik acısı tüm acılarından daha elem vericidir. Var olmak için ekmek ve su ne kadar mühimse anlamlılık dahi o kadar ehemmiyetlidir. Öyleyse insan afaki ve dahi fuzuli şeylere değil bizzat maddi ve manevi hayatı için elzem olan varoluşsal gerçeğine yoğunlaşmalıdır. İşte bunun eksikliğini oruç tutarak daha iyi anlıyor ve varoluşsal mücadelemize kendimizi hazırlıyoruz. Maddi varoluşumuzu ekmek, su ve havaya manevi varlığımızı ise emek, ibadet ve manaya borçluyuz.

 

Not : 11 Oruç tutan Rabbin nimetlerinin farkına vararak israf etmekten kaçınır. Kimileyin su israfından, kimileyin söz israfından ama en çok ta zaman israfından. Zira ömür fani ve yapılacak çok iş var.

 

Not 12: Oruç, kendini tutarak Rabbine tutunmaktır.Kendini bularak O’nu bulmak.Acizim öyleyse aciz olana değil kudret-i sonsuz olana kulluk etmek yakışır. Oruç tutan tek olan Rabbin ipine yapışır.

 

Not 13: Oruç, onu şuurlu olarak tutana aczini hatırlatan ve psikolojide Hubris sendromu denilen “Güç zehirlenmesi“ eğilimine şifa potansiyeli taşıyan ilaç gibidir adeta.

 

Not 14: Hilal ile başlar ve yine bir hilal ile biter Ramazan. Galaksi sisteminde yıldız çoktur lakin ay ışığını güneşten alır. İnsanlık tarihinde gelmiş-geçmiş elçi çoktur lakin müslüman ışığını güneş hükmünde olan Muhammed (as)'a inen Kur'an'dan alır. Ramazanda iki defa ay tamamlanır. İlk kısmı adeta Mekke dönemi, ikinci kısmı Medine dönemi gibidir. Fani olan şu ömre benzer Ramazan.

 

Astronomide ise hilal, dünya-ay doğrusuyla dünya-güneş doğrusunun aynı hizaya gelmesi durumunda ay'ın güneş ışığına yönelik kısmının hilal şekline bürünmesini yani göklerdeki ahengi sembolize eder.

 

Hilal, lisan-ı haliyle gökler dahi muayyen vakitlerde aynı  hizaya ve doğrultuya geliyor: Öyleyse ey insan ! Sende zalime celallenmede ve mazluma sahip çıkmada aynı hizaya ve doğrultuya gel ve tek ses ol çağrısıdır sanki. Hilal umuttur aynı zamanda.. Gece'nin karanlığında yeise düşenlere Akif'in şu mısralarını hatırlatır sanki."Yeis öyle bir bataktır, batarsan boğulursun, Azmine sımsıkı sarıl bak o zaman ne olursun" Gecenin karanlığında bunalan ve bittim diyen insana yettim diyen Allah'ın ayat-ı tekviniye içinden bir müjdesi gibidir. Hilal, ufuktur zira kişinin gözlerini semaya çevirir. 

 

Gökleri temaşa eder hilale bakan, gökler ötesinden gelen vahye kulak verenler gibi. Güneş sistemi yaratıldığından bu yana dünyanın etrafında uyumla dönüp duran bir takipçidir o. Ey insan ! Uyum içinde ol çağrısıdır sanki.