Ölü Köle Azad Eden Hükümet

Zafer Burakmak

VAN 19.12.2014 10:27:03 0
 Ölü Köle Azad Eden Hükümet
Tarih: 01.01.0001 00:00

Hükümet, hasta mahkûmlara ilişkin atması gereken adımları sürekli sürünceme bırakıyor. PKK, kimi sol örgütler ile Hizbullah davalarından tutuklu çok sayıda mahkûm ve yakınları ise olumlu bir haber beklemeye devam ediyor. 30 Mart yerel seçimleri öncesi Beşir Atalay, hasta mahkûmlara dönük tahliye kararlarının çıkacağını belirtmişti. Aynı beklenti eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından da oluşturulmuştu. Ancak aradan geçen uzun süreye rağmen kayda değer bir adım atılmış değil maalesef.

Hükümetin insani bir mesele olan hasta mahkûmların tahliyelerine kulak tıkamasının sebebi direk karşı oluşundan değil, PKK'li mahkumları, çözüm sürecinin bir kartı olarak masada kullanmasındankaynaklanıyor. Hükümete yakın gazeteler de dâhil medya kuruluşlarında tahliyelerin, sürecin bir parçası olarak çift taraflı atılacak adımlara paralel gerçekleşeceğini yazmaları da bunun göstergesi. Tahliyelerin, çözüm sürecindeki "izleme kurulu, Öcalan’a sekreterya" gibi maddelerle zikredilmesi -ki buna karşın hükümetten hiç kimse aksi bir açıklama yapmadı- utanç olarak AK Parti’ye yeter de artar bile.

Tek başına bakımını yapamayan ya da ağır hasta olan mahkûmların salınmaması hükümetin, mahkûmlardan kanlarının son damlalarına, nefeslerinin son halkasına kadar yararlanma isteğinden ve hırsından kaynaklanıyor. Bu gerçekten hareketle cezaevlerindeki söz konusu kişilerin artık birer mahkûm değil, çözüm süreci masasında PKK’ye karşı hasta bedenlerinden sonuna kadar yararlanılan birer köle pozisyonunda oldukları aşikârdır. Zaten köle dediğiniz kişiler, rızalarına rağmen bedenlerinden ölümüne yararlanılan mahkûmlar değil midir? Adaleti tesis iddiasıyla varolan cezaevlerindeki yüzlerce ağır hasta da cürümlerine karşı bir ceza ya da ıslah edilmek için cezaevlerinde değiller. Aksine bakıma muhtaç da olsa ağır hasta da olsa ölene kadar kullanılmak için tutuklulukları devam ediyor. Tıpkı köleler gibi, hatta belki kölelerden daha iğrenç bir tarzda... 

Osmanlı Devleti’nde yazılı olarak düzenlenen köle kanunlarının yanında toplumun da köleler lehine kimi uygulamaları bulunuyordu. Mesela hasta olan kölelerin efendileri tarafından çalıştırılması ya da satılması ayıplanan bir durumdu. Hasta olan kölelerin başka birine satılması, köle sistemi gibi gayri insani bir sistemde bile gayri ahlaki görülürdü. Bu bakış, herkesçe kabul edilen sahibi, efendisi bile olsa "hasta olan bir insanın bedeninden -köle bile olsa- rant sağlamamalı, faydalanılmamalı" esası üzerine kuruluydu. Hatta onlardan çıkar sağlamak bir yana hasta ya da yaşı ilerlemiş kölelerin azad edilmesi gerektiği gibi bir teamül dahi oluşmuştu. Bu teamül toplumda o kadar yer etmişti ki, kölesi ölen efendiler kölenin mezarına azad edildiğine dair bir yazı yazarlardı. Köle olarak ölümün utancını örtmek isteyen mezar özgürlükçüleri,“Ölü köle azad etti” diye ayıplanır, bu günahı ömür boyu üzerlerinde taşırlardı.

Osmanlı’daki bu toplumsal köle hukukunu düşündüğümüzde, geçmişte köleye bile tanınan hakkın bugün hasta mahkûmlara tanınmadığı, hür bir şekilde ailelerinin yanlarında yaşamlarını yitirmelerine izin verilmediği görülüyor. Nasıl ki ayıplanan, aç gözlü, kan emici efendi, kölesini tüm baskılara rağmen sonuna kadar kullanmak istediyse, hükümet de, çözüm süreci masasında hasta mahkûmları bir rehine olarak tutmaya devam ediyor.

Tahliyeleri PKK’nin attığı adımlara bağlı kılmak hasta bedenleri sömürmektir ve hükümet “Ölü köle azad etme” ayıbını üzerinden atmak için biran önce tüm bakıma muhtaç ve ağır hasta mahkûmları serbest bırakmalıdır. Yoksa tabutlarıyla beraber göndereceği tahliye kararları onu bu günahtan da ayıptan da kurtaramayacaktır.