“Oh ne güzel, güç sizde!

Maalesef durumumuz bu!..

VAN 27.02.2015 09:34:13 0
“Oh ne güzel, güç sizde!
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Büyük bir gazetenin Ankara Temsilcisi olan arkadaşım, “ucuz olsun” diye GİMAT’tan toptan alışveriş yapmış, eve gelmişti. Bilgisayarını açınca ekonomiyle ilgili yazdığı yazının altında bir yorumla karşılaştı: 

“Oh ne güzel, güç sizde! Boğaza bakıyorsunuz. Halkı bilmiyorsunuz…” 
Yapacak bir şey yoktu, sadece güldü. 
Yıllar önce yaşadığım bir olayı hatırladım. Güzellik yarışmalarından televizyon ekranlarına yapılan transferleri eleştirdiğimde, eline kalem tutuşturulan bir kızımız saldırıya geçmişti: 
“Emin Pazarcı, siz çiftliğinizin çitlerine yaslanıp viskinizi yudumlarken…” 
Ben de gülmüştüm… 
“Çiftlik” dediği, 10 civarında damızlık süt sığırının, 50 civarında tavuğun bulunduğu ve gariban bir karı-kocanın geçimini sağladığı yerdi. Onların barındığı ev dışında benim başımı sokacak bir dam bile yoktu. Tek özelliği, çevreye yaydığı tezek ve mısır silajı kokusuydu. 
Ve düşünmüştüm!.. O satırları yazan kızımıza “gel” desem, alıp hayvan damının yanına diksem, acaba yarım saat dayanabilir mi? 
* * *
Maalesef durumumuz bu!.. 
Hastalıklı ve sakat bir bakış açısıyla karşı karşıyayız. Kin ve nefret gibi duygularla beslenen peşin hükümler dört bir yanımızı sarmış. Sayıları hiç de az olmayan bir güruh, sevdiklerinin her türlü kötü, sevmediklerinin de her türlü iyi tarafına karşı körleşmiş. Üstelik bu sevgi ve sevgisizliğin dayandığı hiçbir temel de yok. 
At gözlüklerini takmış, saldırıyorlar. Sahte ve sanal bir âlemde yaşıyorlar. Kendilerine göre bir dünyaları ve kabulleri var. Bilgi sahibi olmadan fikirler yürütüyorlar. Karalamalar ve hakaretler birbirini izliyor… 
Hele hele sosyal medyada hiçbir kutsal ve değer kalmamış! 
Vatandaş, profiline bir siyasi partiye mensup olduğunu yazmış. O siyasi partinin amblemini yerleştirmiş. Ama hiçbir siyasi bağlantısı olmayan insanlara saldırıyor: 
-Yandaş, yalaka… 
Şaka gibi, herhalde dünyanın başka bir ülkesinde örneği de yoktur! 
* * *
İnternet çöplüğünde eşinip, iki satır yazı okuyarak, kendini profesör sananların bulunduğu bir ülkede yaşıyoruz. Üstüne bir de sevgisizlik, saygısızlık, kin ve nefret gibi duyguları koyun. Varın nelerle karşılaştığımızı siz düşünün! 
Genç bir kızımız iğrenç bir saldırı sonucu hayatını kaybediyor. Yıllardır kadını cinsel obje olarak gösterenlerin sorumluluğuna işaret edip, “kadına insan gibi bakmanın” gereğine işaret ediyorsunuz… Biri hemen saldırıya geçiyor: 
-Bu tablo sizin eseriniz. 
Milli bir mesele ile ilgili yorum yapıyorsunuz… Bu konuda gösterdiğiniz hassasiyetin zekâtına erişmesi mümkün olmayanlar yüklenmeye başlıyor: 
-İhanet ediyorsun, hain!.. 
Başbakan ya da Cumhurbaşkanı ile yurtdışı geziye gidiyorsunuz. Bu gezilerin gazeteciler açısından ne kadar ağır bir işçilik ve sorumluluk olduğundan habersiz bazıları çirkinleşiyor: 
-Ohhh, gezin efendiler, yiyin efendiler… 
Ülkeye ve dünyaya bakışları o kadar sığ ki, bu tür gezileri “yemek, içmek ve gezmek” olarak değerlendirebiliyorlar! Garip, acayip, anlaşılmaz ve hastalıklı bir ruh haliyle karşı karşıyayız! 
* * *
Dört yanımız, hayatın hiçbir bedel ödemeden bir piyango sonucu değişeceğini düşünen kalabalıklarla dolu… 
Kin ve nefretlerinin altında belki de bu ruh hali yatıyor. Hastalık derecesinde garip tavırlar sergiliyorlar. Siyasete futbol takımı tutar gibi bakıyorlar. Kendilerini kaybettiklerinde ise, yapabileceklerinin sınırı yok. 
Bunlara bakıp da ülke adına endişelenmemek mümkün değil! 
* * *
ÖNEMLİ NOT: Süleyman Şah Türbesi’ne yönelik operasyon sırasında Genelkurmay’da çekilen fotoğraflardaki bilgisayarların eski olması eleştirilmişti. 
Evet, eski olduğu muhatapları tarafından da kabul edildi. 
Eski, Çünkü… 
O bilgisayarlara virüs göndermek ve sızmak neredeyse imkânsız gibi! Demek ki eskinin avantajı da olabiliyormuş!