Netanyahu, tabuları yıkarken...

AKİF EMRE

VAN 5.03.2015 10:33:39 0
  Netanyahu, tabuları yıkarken...
Tarih: 01.01.0001 00:00
 

Netanyahu, tabuları yıkarken...

Netanyahu’nun Amerikan Temsilciler Meclisi’nde konuşma yapması, verdiği mesajdan çok sunduğu resim açısından önemli. Obama’nın muhalefetine rağmen Cumhuriyetçilerin davetiyle kürsüye çıktı ve hiç de yabancılık çekmediği bir ortamda önce kendi seçmenine seslendi.. Amerika’nın İran’la yaptığı nükleer görüşmelerin neden sürdürülmemesi gerektiğini ikaz hatta ihtar eden bir konuşma yaptı.

Bir yönüyle bakıldığında, ne kadar yakın dost ülke olursa olsun İsrail gibi küçük bir ülkenin başbakanı dünyanın en büyük gücü olan bir devletin iç siyasetine adeta müdahale ediyor. Dış politikasını değiştirmesi, aksi takdirde ne büyük felaketlerin ortaya çıkacağını işaret ederek bir tür tehdit ediyor.

Buraya kadar sunulan fotoğraf özellikle Türkiye’de genel kitlenin İsrail, Yahudiler ve Amerika ilişkileri hakkındaki şablona uygun düşüyor. Yani abartılmış da olsa farklı tonlarda şöyle bir yargıyı besleyen bir tablo ortaya çıkıyor: Amerika’yı zaten İsrail yönlendiriyordu. Devlet başkanına rağmen ayakta alkışlandığı Meclis’te  adeta Amerikan siyasetini dizayn ediyor. Bu görüntü bazılarının bilgiç öfkesini tatmin etmeye yeterli.

Görüntü her şey değildir. Görüntü bazen gerçekliğin önündeki engel olabilir.

Netanyahu’nun Amerikan Temsilciler Meclisi’ndeki konuşması pek çok ezberi bozduğu gibi pek çok zaafı da açık ediyor...

-Netanyahu’nun Amerikan Temsilciler Meclisi’nde konuşması bir bakıma Amerikan dış politikasına müdahale girişimidir. O’na bu cesareti veren İsrail’in Amerikan devleti açısından özel konumudur; Yahudilerin siyasetteki gücü, sistem içindeki nüfuzu ve özellikle sermayenin desteği ile açıklanabilir. Hiçbir devlet başkanı Amerikan Temsilciler Meclisi’nde devlet başkanına rağmen bu üslupla konuşamazdı.

-İsrail’in, Yahudilerin gücünü, Amerika’nın üzerindeki etkisini abartanların iddia ettikleri gibi İsrail’in her istediğini Amerika’ya yaptırtamadığını, etki gücünün sınırlı olduğunu dünyaya ilan eden bir fotoğraf sundu Netanyahu.

Eğer değil Amerika’yı dünyayı İsrail yönetiyor olsaydı, herhalde Netanyahu yüzsüzlüğü göze alarak, kendinden emin görüntüsüne rağmen telaşlı ve korku dolu konuşmayı yapmak durumunda kalmazdı.. Hem Amerikalılara şirin görünmek hem kendilerini acındırmak hem de gücünü de hissettirerek etkileme girişimiydi. Yani, İsrail’in her istediği olmuyor.

-Unutulmaması gereken bir husus da, bu konuşma küresel ve bölgesel bir tehdit gerekcesiyle yapılmış olsa da her şeyden evvel iç politikaya yönelik bir yatırım olarak okunmalıdır. Nitekim Netanyahu’nun bu girişimi muhaliflerince İsrail-Amerikan ilişkilerine zarar verdiği gerekcesiyle hayli eleştirildi.

-Ortadoğu’da bu zamana kadar İsrail’le hemen her konuda aynı gibi görünen Amerikan politikaları aslında İsrail’in Amerika’nın koruması altında kendi politikalarını aradan çıkarma becerisiyle karıştırılmaya müsaitti. Ancak nükleer silah gibi son derce stratejik bir konuda İsrail’e rağmen bir tutum izlemesi iki gücün bazı noktalarda ayrıştıklarını gösterir.

Sonuçta Amerika diye dünya gücü bir hegemon devlet var ve bunun kendi öncelikleri, küresel stratejileri doğrultusunda izlediği politikalar var. Bu kısmen İsrail’in çıkarlarıyla örtüşebildiği gibi İsrail’e rağmen yürütülen bir stratejidir.

-Amerikan siyasetinde Yahudilerin gücü hiç küçümsenemez. İsrail, Amerika için bölgede yegane güveneceği tek devlettir. İsrail’in varlığı ve temel çıkarlarının korunması Amerika için hayati önemdedir.  Amerika İsrail’i her zaman askeri, ekonomik ve teknolojik olarak desteklemiştir. Ve desteklemeye, ayrıcalıklı konumu durdurmaya devam edecektir. Ancak tüm bunlar Amerika’nın İsrail’in güdümünde olduğu anlamına gelmez.

-Son dönemde ortaya çıkan bir önemli yanılgı daha doğrusu algı operasyonuyla ortaya çıkan kanaatin tersine İran-İsrail gizli ortak falan değil. İsrail Başbakanı’nın Amerikan Meclisi üzerinden yönetimi ve Amerikan kamuoyunu ikna etmeye hatta baskı yapmaya yönelten tek neden İran’ın nükleer güç sahibi olma tehlikesi... Yani İsrail’in nükleer ayrıcalığın kalkması ve bölgede kendine nükleer bir rakip doğmasıdır ki bu durum İsrail’in askeri anlamda hareket alanını, bölgeyi rehin alan nükleer tehdit gücünü elinden alacaktır. İran’ın yanlışları ve eleştirmesi gereken bölgesel politikaları bir yana İsrail’le beraber hatta daha ileri düzeyde şeytanlaştırmasının kime yarayacağı ortada.

-Bu bağlamda bir başka gerçek, ne Amerika’nın ne İsrail’in ne de başka bir gücün mutlak anlamda belirleyici, her şeyi kontrol edici gücü olmadığı, var olan güçlerinin de etki alanının nihayetinde sınırlı olduğu gerçeğidir. Ne yaptığını bilen, uzun vadeli stratejiler üretebilen yapılar tüm bu zorlukları aşabilir. Önemli olan toplum olarak bunun bedelini ödemeye hazır olabilmek.

-İsrail’in uluslararası anlaşmalar ve hukuka rağmen nükleer silahlara sahip olması ve bunun sorgulanmasını engellemenin en büyük yolu bölgede potansiyel tehlike ile varlığını meşrulaştırmaktır.

-İsrail’in dengelenemeyen askeri güç ve siyasi ağırlığı, Ortadoğu’daki Arap ülkelerindeki statükonun devamından başka işe yaramamaktadır. Mısır’dan, körfeze kadar statüko İsrail korkusu ile dizayn edilerek tiranlıkları meşrulaştırılmaktadır. Bunun sonlandırılması İsrail’in şımarıklığına da set çekebilir.

Hasılı Netanyahu hem yüzsüzlüğünü hem de İsral’in gücünün sınırlarını deşifre etmiş oldu. Bundan en fazla Türkiye’deki her kesimden insanın inşa ettiği İsrail imajı etkilenecektir.