“Nereye gideceğini bilmeyen gemiye hiç bir rüzgâr(Parti) fayda vermez.“

Bu millet nice insanları sandığa gömmesini de bildi. Kendisine kıymet verenlere sahip çıkmasını da bildi. Rotası olmayan ey rüzgâr nerden esersen es anlayışının büyük değişimde en büyük katkısı olan siyasal bir kitleyi etkileyebile

VAN 18.02.2015 17:30:05 0
“Nereye gideceğini bilmeyen gemiye hiç bir rüzgâr(Parti) fayda vermez.“
Tarih: 01.01.0001 00:00
 KENDİSİYLE TRENA EDEN(DALGA GEÇEN) SİYASETÇİ!

"Nereye gideceğini bilmeyen gemiye hiç bir rüzgâr(Parti) fayda vermez." Aklı başında hiçbir insan (şayet kendi kendisiyle dalga geçmek niyetinde değilse) “bakın bakın ne kadar isabetli tespitlerim var; ne kadar ileri görüşlüyüm” demeye getirmez, başkasının aklıyla alay ediyormuşçasına kendi aklıyla da dalga geçmez. 
90'lı yıllar, 2002 seçimlerinde tokat yiyinceye kadar ceberut devlet anlayışın hâkim olduğu ve siyasal anlamda Türkiye'nin devlet olmaktan çok çeteci zihniyetle idare edildiği yıllar olarak tarihe geçti. Dolayısıyla, Yazılı metinler ortadan kaldırılabilir, kayda değer insanlar yok edilebilir, ekonomi tarumar edilebilir, mandacı anlayış ülkenin tüm birimlerine hâkim olabilir, evet bütün bunlar olabilir ancak bir tek şey olmaz, silinemez, ortadan kaldırılamaz olan "toplumsal hafızadır". 
Malum seçim dönemi olduğu için aday adayları görücüye çıktı. Başlıkta kullandığım "kendisiyle dalga geçen siyasetçi" sözü aslında halkıyla dalga geçen olmalıydı diyebilirim. Ancak halk kendisiyle dalga geçen küçümseyen bölüp parçalayan siyasilerin tamamını partileriyle Van'lıların deyimiyle "pılı pırtılarını" silip ortadan kaldırdığı için kullanmadım. Bıkmayan siyasetçi şansını bir başka partide de denemesine rağmen dersini aldı. Öyle bir hale geldiler ki, tarih geçtikçe kendileri dünyadan göçseler bile toplumsal hafıza onların fırıldaklıklarıyla dalga geçecek. 
Niçin "kendisiyle dalga geçen siyasetçi?", çünkü karar verici halk olacağı için dolayısıyla bizi yönetmeye talip olanların şecerelerini çok iyi bilmemiz lazım, ortaya koymamız lazım. Haa bütün bunlara rağmen siyasal irade hala onlara geçit verirse ona da diyecek/diyebilecek sözümüz olmaz. Sözü sandıkta söyleyen halk, çıkacak sonuca da razı olanlar siyasilerdir.
90 yıllar diye giriş yapmıştım orada devem edeyim malumunuz 1994'te anıtkabirde bir olay olmuştu, her kesim kendince bunu tartışabilir doğru veya yanlışlığını söyleyebilir bir kez daha hatırlatayım Tarih 10 Kasım 1994. Anıtkabir’de saat 9’u 5 geçe. Dönemin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in de bulunduğu saygı duruşu sırasında. Hatırlarsanız Vanlı bir vatandaş, birden saygı duruşunu bozuyor ve öne çıkıyor. Elindeki Kur’an-ı Kerim’i göstererek, “Taşlar sizi kurtaramaz. Sizi Kur-an’a davet ediyorum. Kur-an’a inanın, puta tapmayın” demişti.  
Sonrasında ne oldu onun özerinde duracağım şey o tarihten bir veya iki gün sonra 18 tonluk mozolenin önünde Van'lılar adına üç kişilik bir tüy bitip daha sonra sırrı kadem olmalarıdır. Yine aynı zatın milli savunma komisyonu üyeliği sırasında şu anda ülkeyi yönetmekte olan kadronun önemli bir bölümünün mezunu olduğu imam hatiplilerin askeri liselere girmemesi için hazırlanan yönetmeliği hazırlayan ekibin içinde sözcü olarak yer alamsı. Sanırım bu iki olay her ne kadarda ferdi olsa bile aslında bu Van'lılarla alay etmekti. 
Pragmatist anlayışın getirmiş olduğu hafiflikten esen siyasal rüzgâra göre dönemin nabzına göre parti değiştiren zihniyet şimdi Van'lılardan bir kez daha dalga geçmek için ortaya çıkmış. Bu sefer 18 tonluk mozolenin önüne değil AK Partili delegelerin önüne geçerek kusura bakmayın kendi aklımla dalga geçiyorum dercesine!. Her vatandaş gibi çıkabilir, bende adayım diyebilir, demesine itirazımız yok ancak neden geçmişte yer aldığı siyasal çizgilerde değil de dünün "kunta kinte"lerinin yanında yer almak istemesi ister istemez adamı düşündürüyor!. 
Demin dediğim gibi imam hatip mezunu cumhurbaşkanı, imam hatip mezunu il başkanına rağmen yer verilir verilmez onu bilemem ancak bildiğim bir şey var eğer iktidar partisi o zata yer verirse Van halkıyla dalga geçmiş bizim tabirimizle "trena" etmiş olacaktır. Hele şu söylemleri yok mu, "bana bakanlık sözü verilmiş", efendim dönemin başbakanı şimdiki cumhurbaşkanı bizzat beni davet etti delilide tamamen tesadüf olan fotoğrafı göstermesi vs. gibi söylemleri bir dönem vekillik yapmasına rağmen siyasal ahlak açısından bir şey almadığını ortaya koymaktadır. 
Sonuç olarak "Nereye gideceğini bilmeyen gemiye hiç bir rüzgâr(Parti) fayda vermez." sözü hedefsizliğin gerçek sonucunu ortaya koyuyor. Ne yapmak istediğinizi bilmiyorsunuz, ama çevrenizde feodal anlayışa dayalı binlerce fırsat rüzgârı uçuşmaya devam edebiliyor. Dolayısıyla rotasız gemi gibi nereye gideceğiniz nerede demirleyeceğiniz de belli olmadığı için önünüze çıkan fırsatları nasıl kullanacağınızı, yelkenlerinizi ne şekilde ayarlayacağınızı bilemezsiniz.  Bu millet nice insanları sandığa gömmesini de bildi. Kendisine kıymet verenlere sahip çıkmasını da bildi. Rotası olmayan ey rüzgâr nerden esersen es anlayışının büyük değişimde en büyük katkısı olan siyasal bir kitleyi etkileyebileceğini zannetmiyorum. 
Nasihatlerin musibetlerden evla olması dileğiyle.