NEDRET ERSANEL: “TÜRKİYE BU KADAR SESSİZKEN, İSRAİL NİYE BU KADAR ÇOK KONUŞUYOR?”

Ankara’nın referanduma bakışını veya oyun planını değiştirecek bir içerik beklenmiyor. Ancak, Washington’un, İsrail’in işte bu yaklaşımına, Erbil’in referandum kararına, Suriye’deki koridora ne kadar angaje olunduğu tartılacak.

VAN 16.09.2017 11:38:06 0
NEDRET ERSANEL: “TÜRKİYE BU KADAR SESSİZKEN, İSRAİL NİYE BU KADAR ÇOK KONUŞUYOR?”
Tarih: 01.01.0001 00:00
Yenişafak/Nedret ERSANEL
Nedret Ersanel’in Oyun Bitmedi ama Kazanıyoruz Başlıklı yazısı:
Stratejik soruların berbat tarafı şudur; konvansiyonel sorular gibi ‘yorucu’ ve sıkıcı değillerdir ama yanıt aramazlar…
‘Arkadaş’ ararlar…
Bu yüzden, İbrahim Karagül’ün geçtiğimiz perşembe günü ‘Kürdistan referandumu’nun yarattığı tehlike noktasında yönelttiği, haklı ve utandırıcı, “Türkiye’nin suskunluğu neden” sorusunun yanıtı için ikinci soruya ihtiyaç var…
Bir kere, Türk medyası ve entelijansıyasına, özellikle dış politika konusunda ümit bağlayan var ise.. Yandık! Öyle birşey yok.
Çok küçük bir kısmı “görüp, susuyor”. Onlara zaten istediğiniz yaftayı asabilirsiniz, alınmazlar.
Gerisi?
Gerisi kör koşucu.
O hibrit, yanıt-soru şudur; “Türkiye bu kadar sessizken, İsrail niye bu kadar çok konuşuyor?”
İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu; “PKK’yı terörist örgüt olarak kabul ediyoruz ancak Kürt halkının kendi devletini elde etme konusundaki meşru çabalarını destekliyoruz. Bunu hak ediyorlar”. (‘Netanyahu: İsrael supports the Establishment of an independent Kurdistan’, 13/09, Haaretz.)
İsrail Adalet Bakanı: “İsrail ve Batı ülkeleri, Kürdistan devletinin kurulmasından önemli bir yarar sağlayacaktır. ABD’nin süreci destekleme zamanının geldiğini düşünüyorum”. (‘İsrail Adalet Bakanı Kürt devletine destek verdi’, 12/09, ahaber.)
İsrail Genelkurmay Başkanı eski Yardımcısı ve faal komutanlardan Yair Golan: «Bana göre PKK bir terör örgütü değil. Belki bu sözler manşetlere çıkacak ama ben böyle görüyorum. İran, Irak, Suriye ve Türkiye Kürtlerini eğer bir araya getirirseniz, bağımsız ve birleşik Kürt oluşumunun bu bataklık için kötü bir fikir olmadığını görürsünüz». (‘12/09, Sputnik.)
Bu seri açıklamalarda ilk görülmesi gereken, İsrail’in Kürdistan konusunda alenen konuşmaya başlamasıdır. Bunu yaparken Batı’ya, özellikle ABD’ye çağrıda bulunmasıdır.
Şamandıra bağlanması gereken bir cümle de; “PKK terör örgütüdür ama” ifadesidir. Bu ‘not’ zaten hedefin Türkiye olduğunu gösteriyor. Türkiye’de bunu tekrarlayan olur ise siz de onu not edebilirsiniz!
Güzel, geldiğimiz nokta şudur; Türk medyası, entelektüelleri, kısmen akademisyenleri susuyor. İsrail ise tarihinde görülmemiş pervasızlıkla Kürdistan konuşuyor!
Peki Ankara konuşuyor mu?
Konuşuyor…
En son, hem Dışişleri’nin hem Cumhurbaşkanlığı’nın cümleleri Ankara’nın başından beri savunduğu çizgiyi kalınlaştırmış durumda.
Ancak bir bekleme hali de var. Bu da hissediliyor.
Türkiye’nin görmek istediği; Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başkan Trump arasında BM Genel Kurulu vesilesiyle Amerika’da gerçekleşecek yüzleşme.
Ankara’nın referanduma bakışını veya oyun planını değiştirecek bir içerik beklenmiyor. Ancak, Washington’un, İsrail’in işte bu yaklaşımına, Erbil’in referandum kararına, Suriye’deki koridora ne kadar angaje olunduğu tartılacak.
Çünkü, İsrail’in gözünü bu kadar korkutan/karartan bölge kaynaklı çok sebep var ama… Bunların hepsinden bir defada kurtulmasını sağlayacak tek kart Türkiye.
Kontr-sorular var…
Olmaz ya… İsrail, Kürdistan’ın arkasından çekilirse ne olur? Erbil ne olur? Tahran ne olur? Koridor ne olur?
Tel Aviv bu denli büyük beyaz bayrak açar mı?
İlginç, hatta bazılarını huzursuz edici sorular değil mi…
İSRAİL ‘KÜRDİSTANI’NIN ÜZERİNE BASMAK…
Hâlâ Türk dış politikasının nasıl çalıştığına ilişkin fikri olmayanlara, sıradan muhalefet ayarlarıyla hareket edenlere bu işin nasıl yapıldığını örneğiyle gösterelim…
Önce İsrail-DAEŞ ilişkisini ve İsrail için İran’ın nasıl bir ‘saplantı/panik’ nedeni olduğunu tek örnekle geçelim…
İsrail Savunma Bakanı Moshe Yaloon: “Suriye’de İran ve DAEŞ arasında bir seçim yapacak olsam DAEŞ’i seçerim. İran ve DAEŞ’ten biri ile çalışma konusunda tercihte bulunmam istense IŞİD ile çalışmayı seçerim”. (‘Ya’alon: I would prefer Islamic State to Iran in Syria’, 19/01/2016, The Times of İsrael.)
Hatta bazı İsrail Think-Tank’ları, “DAEŞ’in Yıkılması Stratejik Bir Hata” başlığıyla raporlar yayınladılar. (‘The Destruction of Islamic State is a Strategic Mistake’, 02/08, BESA.)
Türkiye ne yaptı biliyor musunuz?
İki yüksek tehlike içeren atağı çökertti ve bu çok ülkeli, çok katmanlı stratejik saldırıları önce yumuşattı, sonra Rusya-İran sahasına çekip, gömdü!
Tek cümleye kadar indirdiğimiz bu gambiti anlamadıkları için, her gün köşe yazılarında Ankara hükümetinin mezarını kazanların suratına ellerindeki kürekle her gün vuruluyor. Ama nafile!
İlki, ‘Küre Koalisyonu’ydu ve sağır sultan biliyor; ABD, S. Arabistan, BAE, Mısır’la birlikte gölge İsrail’de oradaydı. Katar ve müttefikleri hedeflenmişti. Büyük krizdi.
İkincisi, ABD’nin YPG/PYD’ye verdiği destek. Ankara “müttefikinden” rica etti, ‘desteği kesin’ dedi. Amerika umursamadı, devam ediyor. Vardığı yer K.Irak referandumu oldu. Ortaya da, Ankara-Tahran-Bağdat-Şam hattı çıktı.
Bu dörtlü barajın çatlaması da zor. Çünkü, ‘Kürdistan’ın ortaya çıkması, eninde sonunda bu ülkelerin zayıflaması anlamına geliyor.
Üstüne; bu baraj şu an BM Güvenlik Konseyi üyesi iki büyük ülke tarafından destekleniyor!
Yani…
Türkiye’nin İran ve Rusya ile yeniden işbirliği içinde olması, İsrail ‘Kürdistan’ının tam üzerine basıyor…
Bitmedi.. Tel Aviv’i de fiskeliyor.