NEDEN KARŞIYIZ

Elçiyi sevmediğimiz için mi? Haşa! Peygamberimizi canımız gibi seviyoruz! Bunu Allah biliyor!

VAN 29.11.2016 10:16:07 0
 NEDEN KARŞIYIZ
Tarih: 01.01.0001 00:00
 NEDEN KARŞIYIZ
Niye rivayetlere vs bu kadar karşısınız deyip duruyorlar! Arkasında İsrail olduğunu iddia edenler bile oluyor. İsrail'in gerek İslam dininin gerekse İslam aleminin mevcut halinden pek şikayetçi olduğunu hiç sanmıyoruz. 
 
"Din Kur'andır, çünkü din vahiyle -hem de kamil manada- tamamlandı. Allah'ın ipine sımsıkı sarılalım, dağılıp fırkalara ayrılmayalım, bu ayrışma çatışma sebebidir, bu fitnedir, Kur'anda yasaktır, kaynak bir olmadan ümmet bir olmaz, ümmet bir olmazsa böyle birbirini boğazlamaya, böyle bağnazlılara, ilkelliklere devam eder, bırakalım artık dinimizi hurafe sistemi gibi göstermeyi, böyle bir din sevdirmiyor itiyor, dinimizi ilk baştaki saf vahiy haline geri döndürelim, sonradan üzerine boca edilen beşer ürünü yüklerinden kurtaralım, din ilahidir, ilahi olmayan din olur mu, aklımızı kullanalım, bak bize şurada şurada din adına şu kadar yalan söylediler, işte ispatı" vs demenin İsrail'in vs. işine geleceğini düşünmek abes olsa gerektir. Sanki İslam dünyası her konuda bir, ilk defa bu vesileyle farklı bir ses çıkıyor gibi yapmak ne kadar samimi!
 
Bilmiyorlar ki zan yani rivayetler ve ulema görüşleri kaynak olunca hurafe din oluyor. Hala anlamıyorlar ki hurafe din olunca o toplumun üzerine dert, bela, musibet, zillet yağıyor.
 
Yaşanılan tüm hurafelerin, bağnazlıkların, din eksenli zulümlerin, barbalıkların, kavga ve savaşların nedeni bu zan kültürünün din kabul edilmesidir. 
 
Kaynak bir olmadığı için ümmet bir olamıyor. Dindeki bu ayrışmanın, çatışmanın, ben hak yoldayım sen değilsin kavgalarının tek gerçek nedeni bu zan kültürüdür. Kur'an din olunca ortaya çıkan İslam ile zan havuzu da din olduğunda ortaya çıkan İslam ne acıdır ki bir ve aynı değildir. Sözgelimi birisi dinde zorlama yoktur, senin dinin sana, sana düşen sadece tebliğdir vs. derken öteki kendisi gibi inanmayana zorbalığı, baskıyı, zulmü, hatta canına kastı itikat saymaktadır.
 
Kimi gün olmuş matbaa haramdır diyerek bir ulusu tarih sahnesinde yüzlerce yıl geri bırakmışlar yeri gelmiş kardeş katline cevaz vermişler. Yeri gelmiş Kur'anda olmadığı halde insanları recm adı altında vahşice taşlamışlar. İslamın barışçıl, sevgi dolu yüzünü karartarak nice insanın güzel dinimizden nefret etmesini sağlamışlar. 
 
İslamı karikatürlere konu eden hep bu zan kültürüdür. İslama saldırılar hep bu rivayetler üzerinden yapılmıştır. İslamı saçma sapan, çelişkilerle dolu bir hurafe dini gibi algılatan bu zan havuzudur. Çünkü orada bunun için gerekli tüm argümanlar mevcuttur.
 
Rivayetler tahkiki bir imana manidir. Bu kültürü din kabul edip de, buradaki hurafeleri görüp de gerçekte imanlı kalabilmek çok zordur. Rivayetleri din kabul etmek belki dinin sadece hocalardan öğrenildiği dün için çok sorun değildi. Lakin sorgulama kültürü gelişen günümüz dünyasındaki insanların, özellikle de yeni kuşak neslin itikadı için büyük bir tehlikedir.
 
Kur'an kolaylık dini sunarken rivayetler de din olduğunda aynı din birden ağırlaşmakta, zorlaşmakta, adeta taşınması imkansız, insanları yaklaştırmayıp iten bir ağırlığa dönüşmektedir. Kur'an yaşamın içinde çok az şeye müdahale ederken rivayet kültürü din olunca atılan her adım dini bir anlama bürünmekte, mutlaka dini bir kategoriye girmektedir. 
 
Zan kültürü din olunca birden aracı bir sınıf oluşmakta, din profesyonelleri ortaya çıkmakta, din bunlardan öğrenilmeye başlanmakta, bu ise yığınla itikadi mahzuru bir yana birçok sömürüyü ve suistimali beraberinde getirmektedir. 
 
Zan havuzu din olunca itikatlar yamulmakta, sözgelimi Allah'tan başka gayelerle iş yapılır hale gelmekte (örneğin kazadan korunmak için sadaka vermek gibi) din adeta ibadete indirgenmekte, Kur'andaki öncelikler önemini kaybetmekte, ortaya bambaşka bir din, apayrı bir dindarlık şekli çıkmaktadır. Bu ilginç dindarlıkta komşunun açlığı namazın sünneti yahut umre kadar bir değer ifade etmemektedir. Kişiler dindarlaştıkları nispette hayatın içinden kopmakta, adeta kapalı kılanlar içinde ruhban bir yaşam sürmeye başlamaktadırlar. Allah sadece "ben müslümanım" deyin dediği halde herkes kendisine takılan ayrıştırıcı, haliyle de ümmeti birbirine karşı ötekileştirici sıfatlarla övünmekte, bağlı olduğu hiziple / fırkayla sevinip durmaktadır.

Rivayetler din olunca ortaya Kur'andaki ilahi hakikatlerden çok uzak bir dini telakki ve itikat çıkmaktadır. Bunun sayısız örneği vardır. En basit örneği Allah ihtiyaçtan fazlasını verin dediği halde zan din olunca bu bir anda 1/40 olmaktadır. Allah akledin dediği halde, akletmeyenleri sürekli tahkir ettiği halde zan din olunca akıl din sahnesinden kovulmaktadır vs.
 
Rivayetler zannedildiği gibi elçinin sözleri değildir, çünkü bunun yüzde yüz bir delili yoktur. Dinde yüzde yüz kesinlikte olmayan bilginin, aktarımın, haberin adı ise zandır. Zan dinde uyulması değil, tam tersine sakınılması gerekendir. Bu aktarımlar elçinin sözleri değildir, sadece elçiye ait olduğu iddia edilen sözlerdir. Bunları reddetmek bu iddiayı reddetmektir, elçiyi vs asla değil! Birisi bir haber getiriyor, bunu elçi demiş diyor, biz ise bu iddiayı kabul etmiyoruz. Olay sadece bu! İddiayı reddetmek... Delillerimizi de sadece Kur'andan veriyoruz!

Bunu böyle yansıtarak çarpıtan samimiyetsizler bu rivayetlerin tartışılmasına mani olmaya çalışmaktadırlar. Çünkü Kur'ana rağmen kurdukları dinin yaşaması bu havuzun din kabul edilmesine bağlıdır. Haykırışları, feryatları, itham ve iftiraları bunun içindir, elçiye itaat için değil! Kur'ana itaat etmeyerek peygamberimizin sadece tebliğci (Maide 99 vs) olduğunu anlatan, sadece vahye uymasını isteyen birçok ayeti yok sayma pahasına rivayeti savunmak başka neyle izah edilebilir?
 
Hepsinden daha önemlisi rivayetleri din kabul etmek Kur'anın ifadesiyle "beşer bir elçi"yi müstakil bir otorite saymaktır, dinde Allah'ın hüküm ortağı kabul etmektir, bu ise apaçık şirktir. Allah şirk ehli için pislik (dert, bela, musibet, zillet vs) yağdıracağını beyan ediyor. İslam aleminin bugünkü perme perişan halinin bir nedeni de bu olsa gerektir.

RİVAYETLERE NEDEN KARŞIYIZ (2)
Hadisleri neden din saymıyoruz? 

Elçiyi sevmediğimiz için mi? Haşa! Peygamberimizi canımız gibi seviyoruz! Bunu Allah biliyor!

1. Hadisler Kur'ana göre din olamaz! Zan olur! Zanna ise uyulmaz! Zan dinde uyulması değil; tan tersine sakınılması gerekendir. Din ilahidir. İlahi olmayan din değildir. Din kesin bilgi işidir. Şüpheli şeyler din olamaz! Ayrıca hadisler ümmeti neredeyse her konuda tartışmaya, ayrışmaya, tefrikaya düşürüyor. Gerçek olan insanları tefrikaya düşürmez! Elmadan armut olmaz! Hak olandan batıl çıkmaz!

2. Hadisleri din kabul etmek elçiyi hükme ortak etmektir. Oysa Allah yetkisine, otoritesine, dolayısıyla da ilahlığına elçisi dahil kimseyi ortak etmez! Bir dinde Allah'tan başkası söz söyleyemez! Söylerse bunun adı "Dini Allah, elçisi ve ulema ortaklaşa kurdu" demektir ki bu apaçık şirktir. 

Allah dinde üç ortaktan biri değildir; dinin tek sahibidir. İslam; Allah'ın, elçisi ve ulemayla ortaklaşa kurduğu bir şirk/et dini değildir. İslam; sadece Allah'ın söz ve yetki sahibi olduğu bir tevhit dinidir!

3. Peygamberimiz Kur'ana sadık kaldı, "Ben sadece vahye uyarım" dedi. Dediği gibi de yaptı, sadece vahye uydu, vahyin dışına çıkmadı, elçilik misyonuna bağlı kaldı! Hadis vs demek zımnen "Elçi vahye bağlı kalmadı" demektir ki bu ona yapılan büyük bir iftiradır. Yine bu kabul "Peygamber sadece elçi değildir" demektir (ki zaten açıkça böyle derler). Oysa Allah sık sık peygamberin sadece elçi; tek görevinin de ancak vahyi iletmek olduğunu söyler!

4. Rivayetler Kur'andan apayrı hatta ona taban tabana zıt bir din ortaya çıkardı! Dinin ve ümmetin çok acılar çekmesine yol açtı! İslamın çelişkiler, kavgalar, zulümler, hurafeler dini gibi algılanmasına neden oldu! Tek başına bu bile rivayetleri reddetmek için yeterlidir aslında! Kimsenin Allah'ın dinini böyle göstermeye hakkı yoktur! Bu, büyük bir vebaldir. Ayrıca bu kültür peygamberimizi karikatürlere konu yaptı! Belki bu saygısızlığı bazı Batılılar yaptı ancak gereken ilhamı ve malzemeyi bu havuz verdi!

5. Rivayetlerin peygamberimizin sözü olmadığını, bunun sadece bir iddia olduğunu, bu iddianın çok çürük temellere dayandığını, kriterlerinin son derece zayıf, tutarsız ve dolayısı ile de geçersiz olduğunu çok iyi bildiğimiz için!

6. Tarihi süreç de bizi doğruladığı için! Hadisleri yasaklayan hadislerin olması, bunların peygamber devrinde, hatta halifeler devrinde bile yazılmaması, bu işin ta hicri 200'lerde ortaya çıkması gerçeği apaçık bir vakıa olduğu için!

7. En önemlisi de Allah Kuran yeterli, eksiksiz, apaçık dediği, başka dost, başka kaynak aramayın diye emrettiği için!

Bu arada rivayetleri reddetmek elçiyi değil; bir iddiayı, peygamberimiz söyledi iddiasını reddetmektir. Çünkü elçi eşittir iddia demek değildir. Elçi ayrıdır, iddia ayrıdır! İkisini aynı şey görmek ya cehaletin ya da (en çok) art niyetin tezahürüdür.

Ayrıca bunlar "hadis inkarcısı" diyerek, hadis ve inkar kelimelerini bile bile birlikte kullanarak psikolojik bir çağrışım operasyonu yapar, böylece hadisleri dinin kaynağı saymayanların sanki dini inkar etmiş gibi, dinden çıkmış gibi algılanmalarını isterler. İnkar kelimesinin uyandıracağı negatif duyguların bir anda bu kişilere de uyanması için psikolojik bir transferans ortamı hazırlarlar.

Bunlar imanın şartları arasında hadislere vs. değil; sadece peygamberin kul ve elçi oluşuna (abduhü ve resulühü) iman mecburiyeti bulunduğunu gizler, burada da açıkça yalan söylerler. Dinde Allah adına nice yalanlar söyleyenler bu konularda, başkaları hakkında iddiada bulunurken söylemez mi hiç!

Bunu diyenler, "elçiyi inkar, hadis inkarcısı" gibi itham ve söylemlerle kurnaz ve çirkin bir yola başvurarak gerçeği alenen çarpıtanlar esasında insanları psikolojik baskı altına alarak uydurulan rivayetleri sorgusuzca kabule zorlamaktadırlar. Böylece millet bu tutumu elçiyi inkar olarak algılasın, dolayısıyla korksun ve elçi adına ne anlatılırsa onları sahiplenmeye devam etsin!

Hem bu şekilde bu gerçekleri savunanlar elçi düşmanı gibi görülsün ki millet onlara itibar etmesin, tüm söylem ve iddiaları bir çırpıda değersizleşsin! Elçiye iftira edenler ise yine elçiyi çok sevenler olarak görülmeye devam etsin!

Elçiden 200 sene sonra ortaya çıkan, falanca demiş, filan kişi filancadan duymuş usulüyle sağdan soldan toplanıp aktarılan sözleri reddetmeye elçiyi inkar demek dünyadaki en aptalca, en çirkin, en ahlaksız iftiralardan birisidir.

Oysa bunu diyenler de bir çok hadisi reddederler. Ancak ne hikmetse kendilerine bu sıfatı layık görmezler. Bunlar aslında Buhari'nin vs seçimini yani hakemliğini reddetmeyİ elçiyi inkar olarak görürler. 

Ve ne ilginçtir ki esasında bunlar peygamberimizin elçiliğini inkar ederler. Aslında bunların imani noktada sıkıntıları vardır. Çünkü bunlar peygamberimizin kul ve elçi oluşunu bir türlü hazmedemezler. Dolayısıyla daha imanın şartı dedikleri konuda sıkıntısı olan da yine bunların ta kendileridir.

Son olarak hadisleri din saymak için en az 100 ayeti alenen inkar etmek gerekir. Yani bizlere iftira eden bu (bir kısım) müfterilerin / tekfircilerin iman noktasındaki sorunları sadece elçiliği kabulde zorlanmakla sınırlı da değildir. 

Dikkat edilirse bu kişilerin / ruhbanların çoğunun aynı zamanda Kur'andaki onca açık ayete rağmen kitabı mubin/apaçık değil kapalı ve zor gören, kitabı mufassal/detaylı değil eksik ve yetersiz bulan, Kur'anı hidayetin tek kaynağı olarak görmeyen, sadece Allah'a ait hüküm verme, şefaat etme hakkını vs. bazı kullarda da gören insanlar olduğu anlaşılacaktır.