Müslümanların Yahudi sorunu

ERGÜN YILDIRIM

VAN 27.07.2014 13:52:37 0
Müslümanların Yahudi sorunu
Tarih: 01.01.0001 00:00
 

Müslümanların Yahudi sorunu

İsrail Devleti, Yahudi sorununu çözmek yerine Yahudi sorununu Müslümanlaştırmıştır. Daha doğrusu, sorun Müslümanların Yahudi sorununa dönmüştür. Çünkü bombaları yiyen, Hitler nefretine muhatap olan, toprakları işgal edilen, mültecileşen ve toplumları açık cezaevine dönen Filistinli Müslümanlardır. Bütün Filistin coğrafyasını Batı Şeria ve Gazze açık cezaevi kentlerine çeviren bu Yahudi sorunudur.

Karl Marx, 1843 yılında Yahudi sorununu yazar. Yahudilerin Avrupa toplumunda yaşadığı dışlamalar ve uğradığı katliamlar karşısında kendi ulus devlet arayışını kurarak çözüme gitmesine karşı çıkar. Yahudi sorunu kavramını geliştirir. Bu kavram aracılığıyla Yahudilerin özgürlüğüne vurguda bulunur ve 'nihai analizde, Yahudilerin özgürlüğü, Yahudizmden (Judaism) özgürleşmeleridir'(1843, s.3) der. Bununla beraber Yahudiliğin dindar kimliğinden uzaklaşarak sekülerleşmesi gerektiği ve kapitalizmin bir parçası olmaktan kurtuldukça meselenin çözülebileceğini ileri sürer. Marx'ın yaptığı bu analizler, anti-semitizm suçlamalarına muhatap olur. Avrupa entelektüel hayatı, Yahudilere yaptıklarının günahını çıkarmak için anti-semitizm ve siyonizm perspektiflerini üretir. Aslında anti-semitizm kavramıyla Yahudiler, eleştirel akıldan uzak tutulur. Avrupa Yahudi tarihinin günahları anti-semitizm perspektifiyle aşılmaya çalışılır. Artık Yahudilerin yanlışlarını eleştiren herkes anti-semitik suçlamasıyla karşılaşacaktır. Bunun en bariz örneği, İslam'ı kabul eden Fransız filozofu Roger Garaudy'in başına gelenlerdir. Hayatının son yaşlı dönemlerinde Müslüman bilge adam, İsrail'in politikalarına sert bir biçimde karşı çıkan yazılar neşrettiği için yargılandı ve anti-semitik davranmakla suçlandı.

Yahudi korkusu, en çok antisemitizmle suçlamak üzerinden kendini anlatıyor. Avrupa Yahudilik tarihinde yaşadığı katliamlara ve dışlanmalara karşı bu savunma tarzını geliştiriyor. Hiçbir öz eleştiri ve kritiğe tahammül göstermeyerek korkusunu yenebileceğini sanıyor. Yahudi bilinçaltı (Yahudi Freud'un kulakları çınlasın!), budur. Karşı korku ve bu korkuları bastırmak için anti-semitizm suçlaması! Siyonizm kavramı da Yahudilerin yanlışlıklarını ve kötülüklerini örtbas etmek amacıyla geliştirildi. Bir bakıma İsrail'in varlığına varlık katan Yahudi toplum varlığını görmezden gelen ve onu kritik etmenin önüne duvarlar çeken bir okuma tarzı dayattı insanlara. Her defasında 'Yahudilerin hiç suçu yok, kötü olan siyonizmdir' kalıbıyla terbiye verildi insanlara. Yahudiler çalmaz, Yahudiler katletmez, Yahudiler işgal etmez, Yahudiler sürmez… Katledenler, işgal edenler, bomba atanlar, sürenler siyonistlerdir. Bu açıklama tarzı oldukça eksik. Çünkü siyonizmi üreten, uygulayan ve bir dünya siyasetine dönüştürme mücadelesi içine giren ve İsrail ile bunu somutlaştıran varlık Yahudilerden oluşmaktadır. Yahudiler dediğimiz somut insan tekleri İsrail'i kurdu, işgal etti, katletti, kamplar kurdu, evlere ve mahallere baskınlar düzenledi, Filistinlileri topraklarından göçe zorladı.

Müslümanların ve Yahudilerin birlikte yaşamaları

Osmanlı parçalandıktan sonra Müslümanların Yahudi sorunu çıktı ortaya. Çünkü Yahudiler Müslümanlar için sorun oldu. Onların topraklarını işgal ettiler. Topraklarında kurdukları düzenle hiç bir adalet ve ahlak ilkesi tanımayan siyasetler uyguluyorlar. Peygamberlerinin tarihsel mekanlarını, kutsal kentlerini, mescitlerini ve camilerini işgal ediyorlar. Mescid-i Aksa'larını askerle çevirerek her çeşit müdahalelerde bulunmaktan çekinmiyorlar. Altlarında tüneller kazarak yıkılması için zemin hazırlıyorlar. Onun duvarlarında ağlayarak, ona karşı işledikleri günahlardan arınmaya çalışıyorlar!

Müslümanların bir Yahudi sorunu bulunmaktadır. Çünkü İsrail bir siyaset olarak Yahudi toplum varlığıyla gerçektir. Yahudilerin finansmanıyla ayaktadır. Yahudilerin medya propagandalarıyla dünyaya yalanlarını yaymaktadır. Yahudilerin lobi güçleriyle ve sermaye güçleriyle Batı düzenini yanlarında tutuyorlar. Yahudilerin ürettiği sosyoloji, antropoloji, siyaset bilimi ve teoloji bilimleriyle entelektüel varlığını sürdürmektedir. İsrail, bir Yahudi realitesidir. Bunu saklamanın ve görmezlikten gelmenin hiçbir manası yok. Bunu söylemin, anti-semitizmle de manası yok. Bunu söylemenin bütün Yahudileri düşman olarak algılamayla veya öyle görmeyle hiçbir alakası yok. Gerçeği, gerçek olarak görelim. Gerçeği, gerçek olmaktan çıkararak onu yok edemeyiz.

Müslümanlar hem ontolojileri, hem sosyolojileri ve hem de tarihsel miraslarıyla Yahudi toplumuyla beraber yaşamanın birçok tecrübesine sahip bulunuyorlar. Onların tarihinde Hitler'i göremeyiz. Hitler'e öykünmek ve onu kabullenmek de bir Müslümana yakışmaz. Daha doğrusu Müslümanlığın ruhuna sığmaz. Çünkü Allah, kitabında Yahudi toplumun ontolojisini betimlerken dönekliklerinden, sözlerinden vazgeçmelerinden, nankörlüklerinden ve peygamber öldürmelerinden bahseder. Ancak sonuçta karar verecek Allah'tır; O günü bekleyenin ve hoşgörülü olun denir (Bakara, 109). Peygamber, Medine'de Yahudilerle antlaşmalar, savaşlar, rekabetler vs. yaşar. Ancak hiçbir zaman onları ontolojik bağlamda dışlamaz. Yaptıklarına karşılık bir ilişki tarzı geliştirir.

Müslümanların Yahudi sorunu

Yahudilik sorunu Avrupalılar icat etti. Sonra da bu sorunu İslam dünyasına havale ederek çözmeye çalıştılar. Marx'ın (üstelik bir Yahudi olarak) teşhis ettiği Yahudi sorunu, Avrupa'da uluslaşma ile beraber derinleşir. Dreyfus davası, bunun en belirgin göstergesidir. Nitekim Yahudizm öncüsü Theodor Herzl, Dreyfus davasından etkilenerek Yahudi Devleti tezini geliştirir. Herzl, Yahudi sorunu çözümünü Yahudi devletini kurmakta buluyor. Stefan Zwieg'in anlattığı gibi Viyana'da iki bin satan bir derginin mütevazı bir adamı, birden başka bir varlığa dönüşüyor. İsrail devleti kurma siyaseti buradan doğuyor. Hitler'in katliamları, Avrupa'nın Yahudi sorununun en travmatik boyutlarını anlatır. Bu travma o kadar derindir ki, Avrupa da buna bulaşır. Elleriyle yaptığı canavarlıklar ellerine yapışır. Yıkamasına rağmen bir türlü elinden silinmeyen kan imgesini hatırlatır bu. Bunun karşısında Yahudisorununu çözmek için bu sorunu İslam dünyasına transfer eder. Sorunu çözmek yerine, sorunu başka coğrafyaya göndererek ondan kurtulmaya çalışır.

Müslümanların Yahudi sorunu, 1948 yılında somutlaşır. İngilizlerden onlara hediyedir! Kendi tarihsel gerçekliklerinden doğmamıştır. Yahudi sorunu, 1948 yılından itibaren gün geçtikçe kara delik gibi Filistin topraklarını yutmaktadır. Tevrat'ta geçen Leviathan ejderhasını andırır. İnsanları yer, hazinelerine el koyar, ab-ı hayatını keser ve çocuklarını kurban alır. İsrail devleti, Müslüman Filistin çocuklarını kurban alarak hayatını sürdüren bir ejderhadır. Kanla beslenen, kanla yaşayan ve kanla ayakta kalan bir ejderha!

İsrail sorunu

İsrail Devleti, Yahudi sorununu çözmek yerine Yahudi sorununu Müslümanlaştırmıştır. Daha doğrusu, sorun Müslümanların Yahudi sorununa dönmüştür. Çünkü bombaları yiyen, Hitler nefretine muhatap olan, toprakları işgal edilen, mültecileşen ve toplumları açık cezaevine dönen Filistinli Müslümanlardır. Bütün Filistin coğrafyasını Batı Şeria ve Gazze açık cezaevi kentlerine çeviren bu Yahudi sorunudur. Son olarak Gazze'de onlarca gün bombalar yağdıran, evleri Müslümanların başına geçiren, çocuklar katleden, dünyanın gözü önünde utanmazca bütün ahlak ilkelerini çiğnemekten çekinmeyen bu Yahudi sorunudur. Kimse kusura bakmasın! Siyonizm ve İsrail kelimeleri etrafında bu sorun tartışılamaz artık. Bunlar yetersiz sorunu bütünüyle anlamak için.

Üstelik sorunun gerçekliğini mas ediyorlar. Çünkü İsrail'in katliamları ve işgalleri arkasında büyük bir toplumsal varlık durmaktadır. Bu toplumsal varlık ontolojisiyle, sosyolojisiyle, siyaset ve ekonomisiyle katkı sağlamaktadır. Kimse bunları görmezden gelmeyi biz Müslümanlardan isteyemez. Sorunu doğru konuşalım ki doğru çözüm bulabilelim. Yahudi toplumunun kendi üzerine düşünmesi, kendisini sorgulaması ve kendi varlığıyla hesaplaşmasının zamanı gelmiştir artık. Çünkü İsrail sorunu, gelinen noktada bir Yahudi sorunudur ve bunu dünyadan önce Yahudilerin kendisi görmesi gerekir.