Müslüman Ufku

Durmuş Kancı

VAN 24.11.2017 08:43:49 0
 Müslüman Ufku
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Müslüman Ufku

İlk insanın yaratılışından günümüze kadar insan olgusuna bir görev yüklenmiştir. Bu görevin nitelikleri Rab tarafından belirlenmiştir. Bu olguya verilen anlamla birlikte Peygamberler aracılığıyla vahiyler gönderilmiştir. İnsan olgusu, vahiyle Müslüman misyonuna dönüşerek inşa ve imar sorumluluğu kazanmıştır. Kimi zaman bu sorumluluklar unutulup helaklar söz konusu olmuş; kimi zaman inşa için yeni nesiller varolmuş. 21.yy’ın nesil çizgisini ise bizler oluşturmaktayız. Bu yüzyıla özgü birtakım zorluklar ve kuşatılmışlıklar önümüzde bir imtihan olarak durmaktadır.Bu imtihanı aşmak, inşa ve imar çalışmasını yapmak için bir ufka ve misyona ihtiyacımız vardır. İlkin imtihanın aşılması için vakıa tespitleri yapıp, bir ufuk çizmek zorundayız.

Kuşatılmışlığımız

İnsanın varoluşundan beri bir batıl kuşatılmışlık halinden bahsedebiliriz bu kuşatma cahili bir biçimde karşımıza çıkmaktadır. 21.yy. kuşatması ise her yüzyılda farklı olduğu gibi bu yüzyıldada farklı bir sürümle önümüzde durmaktadır. Bu yüzyıla düşen cahili kuşatılmışlığımızın ana omurgasını modernizm oluşturmaktadır. 

Modernizm Batı aydınlanma çağının Kiliseye karşı bir isyanı olarak ortaya çıkmıştır. Modernizm Tanrı tanımaz bir ilkeyle insan zihnini işgal etmeyi hedeflemiştir. İlkin bu işe başlarken insan olgusunda materyalist bir tanımlamaya gitmiştir. Bu işlevi gerçekleştirmek adına ise bir hayat tarzı geliştirmiştir.Bu hayat tarzını var eden unsurlar ise insanı; bencil, haz tutkunu, vurdumduymaz, tembel ve cinsel bir obje haline getirmektedir. Bu tespitler daha da genişletilip, derinleştirilebilir fakat bu yüzeysel tespitlerin ardından bu yüzyılın cahili kuşatılmışlığına karşı ne tür bir ufuk çizmemiz gerektiği sorununun üzerinde durmaya çalışacağız.

Antitez değil Tez

İslam özgün bir dindir. İnsana bu özgünlük içerisinde bir hayat tarzı sunmaktadır. Bu hayat tarzının taşıyıcısı olan Müslümanlara da bu özgünlüğün içselleştirilmesini ve bu doğrultuda hareket etmesini istemiştir. Maalesef günümüz Müslümanlarınca bu özgünlük kavranamamış ki her durum ve olayda hemen alternatif üretme yoluna gidilmiştir. Rabbimiz bizden öykünmeci bir yaklaşımla alternatif veya antitez üretmemizi istememektedir. Kendi dininin bütünlüğü içerisinde bir tez üretip senteze dönüştürmemizi istemektedir.

Bu tez üretme konusunda ilerlemeci zihin mantığını bir yana koyarak neye göre, kime göre ileri? Veya geri sorularını düşünmemiz gerekmektedir. Zira Sünnetullah çerçevesinde özgün ve tez’e dayalı bir zihin ve hayat kurmak zorundayız. Hayatı birilerinin gerici veya ilerici değerlendirmeleriyle kavrayamayız, bizler İslam’ın özgün duruş, anlayış ve tavrına dönmek zorundayız. Bu özgünlüğü inşa etmek ise ancak tez anlayışını geliştirmekle mümkündür.

Bilgisizlikten değil Usulsüzlükten

Günümüz Müslümanlarının bilgi problemi yoktur. Okumalarımızı bir bilgisizlik çerçevesinde değerlendirmemiz yanlıştır. Bizlerin Kur’an ve Sünnet gibi iki ana kaynağı zaten mevcuttur. Sorun usuldedir. Usulümüzü yanlış inşa ettiğimizde Sünnetullah anlayışından uzaklaşmaktayız. Ve sorunlarımızı bilgi-bilgisizlik ekseninde değerlendirerek hata etmiş oluyoruz. Oysaki bu yaklaşım Müslüman ufkunu yanlış inşa edecek ve hayat anlayışında çıkmazlara sürükleyecektir. Bu yüzden usulümüzü Sünnetullah çerçevesinde yeniden değerlendirip, zihinlerimize yerleştirmemiz gerekmektedir.

 

Sonuç değil İlkesellik

İslam’ın hayat imarcıları olan Peygamberlere baktığımızda bizlere bıraktıkları en önemli şey ilkeli olmaktır. Yani kırmızıçizgileri net olmaktır. Bizler bu anlayışı ıskalayarak olayları sonuç odaklı değerlendirme hatasına düşmekteyiz. Hâlbuki Peygamberlerin gönderildikleri bazı toplumlar helaka uğramıştır. Ama onlara başarısız oldular diyemeyiz. Allah bizlere mücadelenin ve emeğin önemini öğretmektedir. Onlar bir topluma ilkeli nasıl olunur? Onu öğretip, yaşadılar bizlerde bir an önce sonuç odaklı zihin kirliliğinden kurtularak ilke temelli bir zihin inşa etmemiz elzemdir.

Ezcümle

Günümüz Müslümanları olarak bir kuşatılmışlık halinden bahsedip tespitler yapmaktayız. Bu çok değerlidir. Bu tespitlerin eyleme yansıtılmasında zorluklar çekmekteyiz. İlkin Müslüman zihninin bir usul çerçevesinde tekrar kurulması gerekmektedir. Buna ek olarak Rabbimizin bizi eylemlerimizden hesaba çekeceği tekrar hatırlatılıp, içselleştirilmesi çok önemlidir. Şüphesiz eylem kısmı ameldir. Amel ise mücadeleyle olur, mücadele yoksa amel de yoktur.