Muhayyilesi kıt öğretmenler şovmen niyetine kitap yazmaya kalkarsa...

FatmaBarbarosoğlu

VAN 23.02.2018 09:05:04 0
 Muhayyilesi kıt öğretmenler şovmen niyetine kitap yazmaya kalkarsa...
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Muhayyilesi kıt öğretmenler şovmen niyetine kitap yazmaya kalkarsa...
Okuldan kitaba, sokaktan Youtube’a, Y ( 1989-1998) ve Z (1998’den sonra dünyaya gelenler) kuşağının ilgi alanlarından haberdar değiliz.

Y ve Z kuşağını, zevkleri ve tercihleri üzerinden değil, daha ziyade ya maktul ya katil ya da bir erkek ya da bir kız yüzünden karıştıkları kavgalardan tanıyoruz.


Aralarından sıyrılıp fenomen olanları ise, “yaşlı ünlüler”, kendileri için elverişli bir dayanışma nesnesi haline getirmeye çalışıyor.

Liberaller, “Gelmekte olan en iyisidir, o halde en erken ben övmeliyim bu yeni gelenleri” telaşına düşerken; muhafazakarlar önce “Gençlik elden gidiyor” hazır kalıbına sığınıp, bir müddet bu şikayet makamında dinlendikten sonra, gençlere cazip görünmek maksadıyla her şeyin içine önce yudum yudum sonra avuç avuç su döküyor. Tasavvuf, tarih, edebiyat, matematik her şey nasibini alıyor bu “sulu” ilaveden.

Sulu ilave, test kitaplarında ayyuka çıkmış durumda. Hatırlayacaksınız, beni dehşete düşüren matematik sorusundan bahsetmiştim 7 Şubat tarihli yazımda:

“Günaha batmış matematik sorusu” mu? Evet test kitabından.

Buyurun: “Muhittin ile Barış’ın günahlarının oranı 3/5’tir. Muhittin daha günahkar olup, son kez Barış ile birlikte ortaklaşa 1 günaha girdiklerinde işledikleri toplam günah sayısı 65 oluyor.

Buna göre, Muhittin tek başına kaç günaha girmiştir?”

Yerli yersiz herkes gençlerin dini bütünlüğünün bozulduğundan bahsediyor. Yukarıdaki soruyu gençler sormuyor. Bu soru gençlere soruluyor.

Burada matematik sorusu mu soruluyor yoksa insanların imanını ifsat edici ölçülüp biçilen, oranlanan bir günah anlayışı mı yerleştiriliyor zihinlere?

Lütfen cevap verin. Lütfen!”

Sadece bir okuyucum, zaytung haberini gerçek sandığım için bendenizi uyarma sorumluluğunu yerine getirmeye çalıştı. Keşke sahte haberi gerçek sanmış olaydım. Emin olun daha az üzülürdüm.

Problemi yazan matematik öğretmeni Hüseyin Ağbayır Hürriyet’e konuştu: “Dünden beri milletvekilleri mi, rektörler mi, imamlar mı, Diyanet mi, gazeteciler mi aramadı? Tedirgin olmaya başladım. Ben karikatür okuyan, mizah seven, sanatla uğraşan bir matematikçiyim. Matematik soruları içerisine karikatürü, müziği, hatta tarihi koymaya çalışan; karikatürlerden, Yeşilçam’ın film repliklerinden soru yazan bir hocayım. Yapmaya çalıştığım mizahla, müzikle matematiği birleştirebilmekti. Dikey Geçiş Sınavı kitabı olarak bu sene çıktı. Öğrencilerimin yaş aralığı 25-30. Kitabın Milli Eğitim ile bir alakası yok, okul kitabı değil. Bütününde mizah var.”

O halde soru şu: 25-30 yaş aralığındaki “talep kitlesi”, bu matematik kitabını gülmek için mi alıyor, matematik öğrenmek için mi?

Bir şeyi öğretmek ve öğrenmek için basit mizah anlayışına sığınmaya gerek yok.

Hoşa giden metin icat etme girişiminin ardında, çocukların, gençlerin kitap okumayı sevmediği söylemi var.

Çocukların kitap okumayı sevmediği söylemi, “küresel bir söylem” esasında. Bu söylemin çözümü için kültürel ve bireysel anlamda farklı çalışmalar var.

Fransız yazar Daniel Pennac, bir çocuğun kitap okumayı sevmediğini söylemesine inanırsanız, yazık edersiniz ona diyor.

Pennac ile 18 Ocak’ta yapılmış söyleşiyi dilimize Haldun Bayır çevirdi.

Söyleşiden bir bölüm aktaracağım. Siz tamamına aşağıya kopyaladığım linkten ulaşabilirsiniz. Buyurun:

Yüksek sesle çok sayıda okuma yaptınız; önce öğrenciler için, sonra da birçok kez sahnede, özellikle de Avignon Festivali’nde Herman Melville’in Bartleby’sini. Ne bakımdan bunun çok önemli bir okuma biçimi olduğunu düşünüyorsunuz?

Dağıtmış olmakla şöhret yapmış berbat öğrencilerim vardı… Onların kusurundan değildi bu; ama okulda tam bir felaket yaşıyorlardı, özellikle de okumayı sevmediklerini ileri sürüyorlardı. Bir çocuk kitap okumayı sevmediğini söylediğinde inanırsanız, yazık edersiniz ona. Siz de öğretmen olarak halt etmiş olursunuz. Sakın inanmayın ona! Aslında size şunu demektedir: “Ben okuduktan sonra bana soracağınız sorudan korkuyorum.” Dolayısıyla, o çocuğu okumayla barıştırmak için, ona bir hediye vermek ve yüksek sesle bir şey okumak lâzımdır. Bu usûle önce direnir, size şöyle derler: “Goriot Baba mı? Ama o çok sıkıcı, müfredatta zaten!” O zaman onlara, zavallı Goriot Baba’nın sonunu, can çekişmesini okuyun; çetecilerle dolu bir sınıfın bile zırladığını görürsünüz! Emma Bovary’nin ölümünde de ağlarlar!

(http://medyascope.tv/2018/01/28/daniel-pennac-bir-cocuk-kitap-okumayi-sevmedigini-soylediginde-inanirsaniz-yazik-edersiniz-ona/)

Daniel Pennac her çocuğun okumayı seveceğini ama okudukları üzerinden soru sorulmasından hoşlanmayacağını söylüyor.

Biz, çocuklara okudukları ile ilgili soru sormuyor, okuduklarının özetini isteyerek onları hazır özetleri çalmaya teşvik ediyoruz.

Sorularımızı matematiğe günah katarak, Türkçe sorularını ise magazin sosuna bulayarak servis ediyoruz.

Aşağıda kopyaladığım haberi akademisyen Mehmet Sabri Genç, twitter hesabından paylaştı. Yine bir test kitabı faciası. Test sorusunda alt alta şarkıcıların fotoğrafları yerleştirilip şarkılarından birer cümle alıntılanmış.

Tarkan: Ay ay unutuldum ben!/ Hadise: Bir kalp daha kaç defa sever:/ Demet Akalın: Toz pembe hayallerim vardı. Pembesi gitti, tozu kaldı./ Kenan Doğulu: Günah değil mi bana?

Soru şu: Hangi sanatçının söylediği şarkının sonunda bulunan noktalama işareti yanlıştır?

Sorunun muhatabı ilkokul 5. sınıf öğrencileri. Noktalama işareti öğretiliyor öyle mi?

Muhayyilesi kıt öğretmenler, eğitimciler şarkıcı performansının arkasına sığınıp bilime, dile katkı yapacak, kural öğretecek.

Veliler çocuklarınıza aldığınız test kitaplarına bakmak hiç aklınıza gelmiyor mu?

Bir ses verin yahu!