Millete karşı gâvur örgütleri

Ömer Altaş

VAN 1.09.2015 10:37:20 0
Millete karşı gâvur örgütleri
Tarih: 01.01.0001 00:00
  “Sanmasınlar yıkıldım, sanmasınlar ben çöktüm.
                                                        Bir başka bahar için sadece yaprak döktüm.”
                                                                                                  Berkay

PKK

Sorun burada başladı.

PKK artık yok.

Bu nedenle çözümü de buradan başlatmalı.

PKK’yı, KCK adlı üst yapıya eklemleyerek profesyonelleştirdiler. PKK, KCK üzerinden Asya -Avrupa jeopolitiğine ordu yapıldı.

Şimdi Devlet, bu, tersinden değeri geri almak istiyor!

KCK

Bugün KCK; Avrupa- Asya jeopolitiğinin, meşru bir amaç nedeniyle var olması gerekmeyen ana enstrümanı.

KCK; Almanya-Fransa ile Rusya-İran ekseninin kontrolü altında bulunuyor. KCK, Ortadoğu’da bu ufkun IŞİD’ten sonraki en büyük can damarını oluşturuyor.

HDP

HDP, Paralel yapıyı sahaya süren aynı networkün, ABD savaş lobisinin kontrolünde.

Washington’da bir merkez, Türkiye’den giden heyetlere her ne vadediyorsa, değerleri çiğneme ve kendini tüketme pahasına yapıları teslim alıyor.

ABD, başarısından kuşku duymadığı Paralel yapıya “istetme” olabileceği düşüncesiyle, 2012 yılında BDP’yi davet ederek yapının tek başına Avrupa’nın kontrolüne girmesini engelledi.

Gâvur ittifakı

Görüldüğü gibi çatışma, hangi devletin tercih edileceğinin önemli olduğu bir çaprazda meydana geliyor.

Hakikatte, milli devlet iradesi ile yabancı devletlerin savaşı var.

Yaşananlar, alelade bir örgütün Türkiye devletine karşı saldırısı değil düpedüz devletlerarası bilek güreşidir!

Kendine önerilenden daha fazla alan açmaya çalışan Milli devlet iradesi, KCK üzerinden dize getirilmeye çalışılıyor.

Dolayısıyla, bu çatışmada taraf olan yapılar, eğer, kendi devleti yanında değillerse mutlaka diğer “devletlerle”/“gavurla” iltisaklıdırlar.

Şu an, PKK terörü ile paralel durma cesareti gösteren yapı ve kişilerin, daha büyük bir güce sırtlarını dayadıklarına inandıkları bilinmeli.

Bu objektivizme, zaman içinde, herkes, fiilen tanık olacak.

Sözde demokratik zeminlerde, güle oynaya, PKK’ cılık yapanlar böyle bir ateşle oynadıklarını biliyorlar mı?

KCK-HDP

Öcalan önderliğinden kopmak ve yerine olasılıkla İran iltisaklı Cemil Bayık önderliğini inşa etmek isteyen KCK için, HDP, müthiş bir bahane oldu.

Bölge güçleri; çok kullanışlı HDP üzerinden, tarihlerinin en büyük ödüllerini aldı.

HDP ile Öcalan iradesi Kandil’den tasfiye edildi.

HDP ile tarihi Nevruz açıklamaları Kürtlerin gözü önünde çöpe atıldı.

HDP ile tereyağından kıl çekilir gibi barışa ihanet edildi.

HDP ile terör, daha geniş kitleler tarafından sempatiyle bakılan bir olguya dönüştürüldü.

HDP ile terörün; beyazlar, ünlü sanatçılar, liberaller, işadamları, eski düzenin sert bir hapşırık sesinden korkacakları düşünülen elit unsurları tarafından bile savunulduğuna tanık olundu.

HDP ile Yeni Türkiye iradesine, bu iradenin hiç hesap etmediği cepheden beklenmedik bir darbe vuruldu.

HDP ile Türk Solu küllerinden yeniden doğdu.

HDP ile yok olmak üzere olan nice illegal örgüt ve nice meşrep finansa boğulup sahaya sürüldü.

HDP ile küresel güçler altın günler yaşadı.

7 Haziran’dan bu yana Tahran, Moskova, Berlin, Paris, Buckingham sarayı ve Pentagon’da bayram var.

Ancak şimdi, bu bayram havası, küresel güçlerin iç çelişkilerine kurban gitme tehlikesiyle karşı karşıya.

ABD-Avrupa savaşı

Paralel hezimetinden sonra HDP ile moral tazeleyen ABD savaş lobisine, Avrupa-Rus ekseninin cevabı gecikmedi.

KCK (Alman-Rus ittifakı), Türkiye devletine karşı savaşı yeniden başlattı.

HDP (ABD), boşa düşürüldü.

Bu kez ABD hamle yaptı, Rojava devrimini yarım bıraktı.

Meğer Rojava’da devrim değil denge varmış!

Kıyametin koptuğu bölgede şimdi ölüm sessizliği yaşanıyor.

Almanya- Medya

Bu süreçte en büyük sıkıntıyı Almanya ile iş tutan merkez medya yaşıyor.

Onlar da aldatıldılar. Ülkenin en güzel yüzlü ve en yakışıklı açık oturumcuları ekran önünde ofsayta düşürüldüler. Tek parça yapının bu kadar çabuk bir ayrışma yaşayacağını beklemiyorlardı.

Berlin- Moskova- Tahran üçgeni, ABD’nin havuzuna daha fazla su taşıyamazdı tabi ki!

Küçük kayıpları ve ofsaytları önemsemeden oyunu bozdular(!)

Milli Ordudan milli devlete

7 Haziran’da milli devlet paranteze hapsedildi.

Şimdi karanlığa gömülen tünelin ucunda ışık var.

Işığa ulaşmak için Ordu engelinin tam olarak aşılması gerekiyor.

Orduda bir kanaat değişimi izleniyor.

Bir gelenek olan ordu-hükümet çelişkisi tarihinin en uyumlu günlerini yaşıyor.

Paralel yapı ile mücadeledeki kararlılık ve başarı sonucunda Ordu; Paralel yapının asker içindeki gücünün ve tehlikesinin sanıldığından büyük ve yüksek olduğuna, uçurumun kenarına gelindiğine tanık olunca Erdoğan liderliğinin önemini kavradı.

Görünen o ki bu süreçte Paralel ’in Ergenekon’u, Erdoğan’ın da ikisini birden tasfiye etmesiyle birlikte önü açılan Milli ordu iradesi, farklı köklerden gelen Recep Tayyip Erdoğan’a güven duydu.

Bu gelişmeyi okuyamayan KCK, savaşı yeniden başlattığında ordunun Hükümeti yalnız bırakacağını, kendine cevap vermeyeceğini ve bu nedenle hükûmetin kesin olarak düşeceğini hesapladı.

Şaka gibi ama hatta Duran Kalkan terörün başlatılmasının üzerinden çok geçmeden orduya açıkça selam gönderdi. Bu şoktu. KCK planı itiraf ediyordu! KCK da daha büyük menfaatler için ofsaytı önemsemiyordu!

Türkiye devleti hamle yaptı. IŞİD’e savaş açtı. Batı kamuoyunu arkasına aldı. Avrasya jeopolitiği boşa düştü.

Görünen o ki, KCK’ nın terörü yeniden başlatması farklı geleneklerden gelen milli ordu ile milli hükümetin ittifakına neden oldu.

Şimdi Milli devlet şekilleniyor.

Ordu- yeni Türkiye siyaseti çelişkisi

Dikkatli satır arası okuyucuları, ilk çözüm süreci hamlesinin, ilk Kürt açılımının askerden geldiğini hatırlarlar.

Asker, Kürt sorununun dipsiz bir kuyu olduğunu yüz yüze görmüştü. Ordu, Ergenekon’un tasfiyesiyle içindeki ağır veballe yüzleşip çözüme yöneldi.

Daha sonra siyaset, güçlü Erdoğan liderliği ile bu rolü devraldı.

Ordu geri çekildi. Bu aslında bir prosedür değil siyasete karşı açık bir tepkiydi.

Anlaşılan o ki ordu, “müstağni” davrandığını düşündüğü siyasetin, neyin ne olduğunu görmesini istedi.

Devlet-HDP

Hükümet ile ordu arasındaki bu bakışıcısı farklılığından bölgede büyük boşluk oluştu.

Hayat boşluk kabul etmedi bölgeye PKK yerleşti.

HDP, tarihi bir fırsat nedeniyle alelacele ve fütursuz bölgeye yerleşmeye çalışan PKK rüzgarını arkasına alan BDP’nin kıyıya ulaşan yelkenlisidir.

Diğer hiçbir yorumu zerre kadar önemsememeli.

Kurmaca öyküler onlar.

Ordu ile hükümet arasındaki çelişkinin bedeli ülke için ağır oldu.

Aslında ödenen bedelin, aynı bedeli elemine edecek daha büyük bir değere rahim olacağını kim kestirebilirdi ki:

Milli Devlet

Tarihin ironisi, dün başka misyonun önünü açmıştı bugün Millî devlete şans veriyor.

Bu kez ordu-siyaset ittifakından kaynaklanan rüzgâr milli devletin yelkenlerini dolduruyor.

PKK ve HDP gibi Jeopolitik boşluktan gelen; boşluğa devlet girdiğinde usulüyle gider.

Yeter ki stratejide yanlışlık yapılmasın.

Toplum, tek başına siyaset belirleyici olsun diye elinden gelen her şeyi yaptı ancak II. Türkiye de, ordu eliyle kuruluyor. Bir farkla; o fark, ordunun tek başına değil bu kez siyaset ile birlikte hareket etmesidir. Bu da sonuçta ileri bir adımdır.

Erdoğan ve Ordu

Verilerin bıraktığı izlerden anlaşılıyor ki, tam yıktıklarına inanmışken, bu kez Recep Tayyip Erdoğan mücadelesinin ödülünü alıyor; süreç, orduda, milli iradeye alan açıyor. Siyaset-ordu çelişkisi ittifaka eviriliyor. İttifak gönüllülüğe dönüştüğünde ise hiç olmadığı kadar güçlü bir devlet belirecek.

Öyle görünüyor ki, bundan sonra boşlukta alana çıkan her “Abdurrahman çelebi” yapı, şimdi tek tek kendi gerçeğiyle yüzleşecek. Kendi karasularına çekilecek.

KCK, çözüm görüşmeleri için gizliden elçi göndermeyecek, barışı kamuoyu önünde tek taraflı olarak kendi ilan edecek.

Medya HDP’ ye, HDP KCK’ ya, KCK milli devlete yalvaracak!

Yazıya başlarken şarkıya giren Berkay, yazı bitti ama sözlerini Mevlana’dan apardığı şarkısını bir türlü bitiremedi:

“Sanmasınlar yıkıldık, sanmasınlar çöktük. Bir başka bahar için sadece yaprak döktük.”