MAGAZİNSEL BİR DÜNYAYMIŞ YAŞADIĞIMIZ…

Muaz Ergün

VAN 1.10.2016 10:54:46 0
MAGAZİNSEL BİR DÜNYAYMIŞ YAŞADIĞIMIZ…
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Şimdi, bizim Müslümanlar olarak magazine bulaşmamız, buradan gazete ve televizyonlarımızın ekmek yemesi berbat bir durum. Müslüman yeryüzünde şahittir, ciddidir. Bu ciddiyeti muhafaza etmek gerekir. Başka kesimlerin magazinel dünyaları bizim magazinel bir dünya kurmamızı meşrulaştırmaz. Biz hakikatin izleyicileriyiz. Ama maalesef bizim bütün camialarımız da bu magazin batağında çırpınıyor. İkballer’imiz, Yükselir’lerimiz, Arslan’larımız, Kaplan’larımız, Kazaz’larımız, Doğan’larımız…
Az yazılı, bol resimli, kalabalıkların ilgisini çeken, düşünmeyi engelleyen, halkı coşturacak, suya sabuna dokunmayacak konuları işleyen dergilere magazin denir. Aynı zamanda çok çeşitli şeylerden kısa kısa bahseden, zihni düşünmekten uzaklaştıran televizyon programları da bu kategorinin içinde yer alır.
Magazin insanların gerçekleri görmemesi, asıl görülmesi ve farkına varılması gerekenlerin gizlenmesi, beyinlerin uyuşturulması ve yaşadığı hayattan bî haber insanların üretilmesi maksadına hizmet eder. Boş, gayesiz, idealsiz, birbirinin aynı insanların seri üretimi… Magazinde teşhircilik, mahremiyetin ihlali gibi durumlar söz konusudur. Sorgulamak, düşünmek yerine resimler ve akan görüntüler dolayısıyla gerçeğin yitimi gerçekleşir.
Dedikodunun, özel hayatları didik didik etmenin şaha kalktığı magazinel toplumlarda her şey sulandırılmış bir vaziyette önünüze gelir. Kendinizi bir maskeli baloda gibi hissedersiniz. Hakikat yok, samimiyet yok… Birbirine değmeyen, birbirini görmeyen sürekli bir akış… Vakıaların özünü anlamaya ve anlamlandırmaya izin vermeyen bir enformasyon bombardımanı… Evet, magazinin olduğu yerde düşünmek, sorgulamak, bilgi, bilinç kesinlikle olmaz. Zaten magazinin amacı bilgiyi, bilinci köreltmek ve bulanıklaştırmaktır.
Günümüzde özellikle memleketimizde magazinin, magazinel paradigmanın ezici bir üstünlüğü olduğunu görebiliriz. Akıl edemeyen, düşen ama düşünemeyen toplumumuzda magazin herkesin sığınağı konumuma geldi. Dinlisi dinsizi, şeriatçısı laiki, faşisti liberali, sağcısı solcusu, İslamcısı orta yolcusu artık herkesi light yaşayışlar, steril düşünceler, seküler bağlamda anı yaşama düşüncesi etkisi altına almış durumda. Bütün kesimlerde düşüncenin, hayatın kendisinden ziyade magazinleşmiş hali ilgilendiriyor.
Televizyon ekranlarında, gazetelerde sabahlara kadar düşüncenin de eylemin de ırzına geçiliyor. Gazetecilerin, istihbarat muhabirlerinin büyük filozoflar gibi değer gördüğü bir memleketteyiz. Gerçi televizyona çıkanlar gazeteciler, gazetecilik de yapmıyorlar, araştırma da… Gizli servislerden de haberleri yok açıklardan da… Yapılanlar tam manasıyla üçüncü sınıf magazincilik. Ve bu düşük magazincilik büyük istihbaratçılık gibi pazarlanıyor.
Evet, her şeyin magazinleştirildiğini, sulandırıldığını söyledik. Magazinizm ideolojisi var artık. Magazinizm… Bütün siyaset biçimlerinin, dini inanışların memleketimizde geldiği son nokta. Evet, bir taraf kendini esrarla, eroinle uyuşturuyor, bir taraf damardan dini hurafe ve yalanlarla… Bir taraf kendini yalan dünya cennetiyle avutuyor bir taraf şeyhinin yalancı cennetiyle…
Şimdi, bizim Müslümanlar olarak magazine bulaşmamız, buradan gazete ve televizyonlarımızın ekmek yemesi berbat bir durum. Müslüman yeryüzünde şahittir, ciddidir. Bu ciddiyeti muhafaza etmek gerekir. Başka kesimlerin magazinel dünyaları bizim magazinel bir dünya kurmamızı meşrulaştırmaz. Biz hakikatin izleyicileriyiz. Ama maalesef bizim bütün camialarımız da bu magazin batağında çırpınıyor. İkballer’imiz, Yükselir’lerimiz, Arslan’larımız, Kaplan’larımız, Kazaz’larımız, Doğan’larımız… evlere şenlik beşinci sınıf kadın kuşağı programcılarımız, zihne zarar gazetecilerimiz…
Ramazan aylarında, mübarek gün ve gecelerde magazinizmin doruklarında yaşıyoruz. Magaz kokan bir Asr-ı Saadet anlatıları… Sahabelere Peygamberin tükürüğünü yalatmak, sidiğini içirmek magazini… Diğer yanda hem meydanlarda hem ekranlarda artistleşmiş sahabelerin hayatından magazinel kesitler. Hatipoğulların, Döngeloğullarının ve dahi diğerlerinin suya sabuna dokunmayan, az bilgi ve yorum eleştiren çokça yalan ve hurafe barındıran anlatıları…
Evet, bu aralar televizyonlarımızda başka bir magazincilik zirve yapmış durumda. FETÖ magazinciliği… 15 Temmuz’un haini, millet düşmanı FETÖ’cü kaçakların, firarilerin resimleri gazete ve televizyonlara servis ediliyor. ABD’de lüks bir yaşam, son model arabalar… Manşetten yakaladık, görüntüledik çığlığı…
Yani sıradan bir cep telefonuyla bile çekilip yayınlanacak fotolar büyük istihbarat olayı gibi reklam ediliyor…  Güven Akıncı’nın da dediği gibi gazetecilerin yapması gereken olayı magazinleştirip değer kaybına uğratmak değil, bu hainlerin ilişki ağlarını deşifre etmek, yaptıkları ve yapacakları planları ortaya deşifre etmek. İşi sulandırmadan, abartmadan ve gizli gizli bu adamları kutsama mesajları vermek yerine bunların hainliklerinin anatomisini çıkarmak. Bu adamların yurtiçi ve yurtdışı bağlantıları, ne bunlar üzerine kafa yormak… Yoksa pahalı arabalarıyla bunları her daim milletin gözüne sokmak değil… İstihbaratlarımıza düşen ise bu hainleri kulaklarından tutup adalete teslim etmek.
Evet, her ne kadar magazinel bir dünyada yaşıyor olsak da magazin ve mevzuları sulandırmak iyi bir şey değil. Dikkat edelim, dikkatli olalım. Ciddi olalım. Lütfen ciddiyet!…

Haber 10/Muaz Ergün